Aşkımsular bazılarınız bilmiyor hepinizi aydınlatmak adına konuşuyorum
Bölümün bu kadar geç gelmesinin sebebi elimi sakatlamamdı
Bu yüzden tüm bölümü tek elle yazdım eğer bir hata varsa yorumlarda söyleyin lütfen <3
Ellerini belime kitlemiş, deli gibi öpüşürken, sahneye çıkan menajerin ikimizi şiddetle çekiştirerek sahneden indirmesiyle hayal dünyamdan çıktım. Nasıl bir durumda olduğumuzu yeni idrak etmiştim. Artık herkes biliyordu. İnsanlar kim bilir bizim hakkımızda neler düşünecekler. Tanrım, büyük bir bok yedik.
Chan hyung ve Minho hyung da şok içinde yanımıza gelince menajer bizi azarlamaya başladı "SİZ NE YAPTIĞINIZI SANIYORSUNUZ?!!" dedi gür ve korkutucu sesiyle.
Kimseden çıt çıkmayınca kükremeye devam etti "NASIL BİR BELAYA BULAŞTIĞINIZIN FARKINDA MISINIZ?! ARTIK İDOLLÜĞÜ UNUTUN." O sırada aklıma geldi, bu yaptığımız aptallık yüzünden Chan hyung ve Minho'yu da yakmıştık...
Dolan gözlerimdeki yaşlar yavaşça yanaklarımdan süzülürken ellerimle yüzümü kapattım. Kimse hala tek kelime etmiyordu. Bu ölümcül sessizlikteki tek ses bir tek benim hıçkırıklarım ve ileriden duyulan hayranların çığlıklarıydı.
Kafam o kadar karışmıştı ki ne yapacağımı düşünemiyorum bile. Bir tek mesleğim değil, hayatımda kaymıştı.
Menajer sabır dilermişçesine ellerini şakaklarına koyup konuştu "Çabuk... çabuk gidiyoruz. Hemen Kore'ye dönüyoruz. Hesabınızı Bay Park'a verirsiniz."
Hassiktir.
...
Hyunjin;
Uçaktan indikten sonra bir süre duraklayıp derin bir nefes aldım. Kore soğuktu. Bu yüzden tüylerim ürpermişti. Bakışlarımı Felix'e çevirdiğimde kollarını ısınmak için göğsünde birleştirmiş, küçük ise burnu kıpkırmızı olmuştu. Yüz ifadesinden az da olsa neler düşündüğü belli oluyordu. Hem korkuyordu, hemde endişeleniyordu. Bay Park'ın ağzından çıkacak tek bir kelimeye bağlıydık. Belli ki en çok bundan tırsıyordu.
Bense onun tam tersi hissediyordum. Ne bir pişmanlık, ne de bir korku taşıyordum üstümde. Sanki hiçbir şey olmamış gibi rahat hissediyordum. Belki bu size bencilce veya aptalca gelebilir, ama benim açımdan olay asla böyle değil. Bu benim için, yapmam gerek bir şeydi. İnsan bilmek zorundalardı. Eğer onlara 'ailemiz' ünvanını koyuyorsak doğruları bilmek onlarında hakkıydı. Üstelik artık aşkımı gizli yaşamaktan bıkmıştım artık. Sevgilimi istediğim gibi öpmek, istediğim gibi sarılmak istiyordum.
Kısaca diğer üyelerde de bir göz gezdirdikten sonra bizi bekleyen özel araca doğru ilerledik. Bavulları bagaja attıktan sonra kapıyı açıp içeri girdim. Bu soğuk havada, sıcak içerisi beni yumuşacık hissettirmişti. Diğerleri de binince araba hareket etmeye başladı. O an çillime baktığımda başını aşağı eğmiş, streslice elleriyle oynuyordu.
Onu rahatlatmak adına elimi, ellerinin üstüne koyup bunu durdurdum. Kırmızı burnuyla bana bakıp kısık bir tonda konuştu "Hyunjin..."
"Söyle güzelim." diyip ellerini öptüm.
"B-bize ne olacak şimdi?" dedi titreyen sesiyle. O an bir şey diyemedim. Verecek bir cevap bulamadım. Çünkü bende bilmiyordum.
"Korkma, her ne olursa olsun seni koruyacağım." dedim elimden geldiğince güven vermeye çalışarak. Bana buruk bir gülümseme sunup kafasını omzuma yasladı.
JYP Binasının önüne gelince araba durmuştu. Nasıl yani? Hiç eve uğramadan, bavulları bırakmadan ilk işimiz buraya gelmek mi olmuştu. Saçmalık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance With Me | Hyunlix
FanfictionDans okulunda öğretmeni, Lee Felix'e Seul'de düzenlenen çok ünlü bir şirketin kuracağı dans grubu için alımlara katılmasını söyler. Olacaklardan habersizce kabul eden Felix, kapısını açtığı bu büyük gelecekten haberi yoktu. Ve hayatını dansa adamış...