27. Bölüm

2.7K 225 507
                                    

Öncelikle gecenin ortasında yb attığım için özür dilerim

Şu ana kadar yazdığım en uzun bölüm. Bu yüzden uykunuzdan biraz alıkoyacağım sizi

Bide arkolar bölümlerin izlenmeri çok dengesiz

Atıyorum bi bölüm 150 izlenmeyse önceki bölümü 135 izlenme oluyo

Lütfen bölüm atlamadığınıza emin olun

Yoksa çok şeyler kaçırırsınız benden söylemesi

Hadi bölüm başı öpücüğümü verip sizi bölümle yalnız bırakıyorum aşkitoşkularım şdwldiwlüq

Yorum atın amk bb

Minho;

"Mermim bitti, mermisi olan var mı?" dedim oyuncu kulaklığımın mikrofonuna doğru. Şu an oyunumun en önemli kısımlarından birindeydim.

"Kız mısın?" diye sordu karşı takımdan birisi.

"Ananım kardeşim." Az önceki soruyu soran kişi tarafından vurulmamla bir olmuştu cümlem. "Hay senin ben..." kendi kendime mırıldanırken birden kapı çaldı. Kulaklığı çıkarıp kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıdaki kişinin Chan hyung olduğunu düşündüm. Çünkü az önce markete gitmişti.

"Cips aldın m-" Hiç düşünmeden kapıyı açtığım an beklenmedik biriyle karşılaştım. İlk başta rüyada olduğumu düşünüp gözlerimi ovalamıştım fakat rüya olmayacak kadar gerçekti.

"Merhaba Minho." dedi güler yüzle sincap tipli çocuk.

"M-merhaba." Bir süre ikimizde boş boş birbirimize baktık. Ne yapmam gerektiği hakkın bir şey bilmiyordum.

"Bir gün bana da gel demiştin ya, o yüzden tanışalım diye geldim." Ama haksızlık var! Bu çocuk karşımda bu kadar tatlı görünürken konuşamam. Unutuveririm konuşmayı.

"Eee... hoşgeldin. Gel içeri." Gözlerimi kısarak gülümsedikten sonra içeri doğru gitti. O sırada kalbimi tutarak duvarın dibine çöktüm. Bu kadarı kalbime fazla.

Ardından salona, yanına gittiğimde etrafı inceliyordu. Haklıydı çünkü içerisi öküz tepinmiş, eşek sıçmış, peygamber bıçak çekmiş gibiydi. Burası sadece bu cümlelerle açıklanabilirdi. Napabilirim, Chan hyungla ikimiz çok düzenli insanlar olmadığımız için haliyla evimizde ikinci dünya savaşı gibiydi.

"Kusura bakma, ev biraz dağınık." Gerçi 'biraz' sayılmazdı.

"Ah, hiç sorun değil." dedi gülümseyerek. Burdan kalbime sesleniyorum, gerçekten o her güldüğünde kriz geçirecek misin?!

"İstediğin yere oturabilirsin." dediğimde koltuğun rastgele bir yerine oturdu. "İçecek bir şeyler ister misin?"

"Uhmm... kahve var mı?" Başımı olumlu anlamda sallayınca "öyleyde kahve içerim." dedi. Ayaklarımı götüme vura vura hızla mutfağa girdim. Beyim ne isterse o. Beyim bir şey isterse akarsular durur. Beyim de beyim.

Ne diyorum ben ya. Kendine gel Minho.

Isıttığım suyu bardakların içindeki toz kahvelere döküp kahveleri hazır ettim. Derin bir nefes aldım ve mutfaktan çıkıp salona doğru adımlarımı attım. Beni görünce yüzüne takındığı gülümsemeyi görür görmez istemsizce dudaklarımın kenarları havaya kalkıyordu.

Elimdeki kahvelerden birini eline verip yanına oturdum. İkimizde kahvelerimizden bir yudum aldıktan sonra kapıda olduğu gibi boş bol birbirimize bakmaya başladık. Ne diyeceğimi, nasıl sohbet başlatacağımı bilmiyorum. Ama bu şekilde bakışmaktan da asla rahatsız değildim. İstese sabaha kadar bakışırdım ama şu an konuşucak bir konu açmazsam ayıp olurdu. Nasılsa karşı cins gören dayılar gibi bakıyordum çocuğa.

Dance With Me | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin