36. Bölüm

1.6K 150 174
                                    

Bölümü okuduktan sonra yatın uyuyun valla kafanızı kırarım yarın okul var

Bide yazım yanlışı mantık hatası falan varsa yazın düzeltiyim

Gece boyu ağladığımdan acıyan gözlerimi güneşin ışığıyla araladım. Adeta yanıyorlardı. Yattığım yerden oturur pozisyona gelip bir umut geçmesi için gözlerimi ovuşturdum. Tabii bir faydası olmamıştı. Tekrardan uyumak için uzanıcakken bugün Los Angeles'a gideceğimiz geldi aklıma. Bu yüzden oflayarak ayaklandım.

Dolabımın kapağını açıp ne giysem diye düşündüm. Ardından dolaptan bol bir pantolon ve siyah oversize tişörtümü çıkarıp yatağımın üstüne koydum. Sonrada elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdim.

Buz gibi soğuk olan suyla önce ellerimi sonra yüzümü yıkadıktan sonra kafama kaldırıp aynada kendime baktım. Çökmüş gibi görünüyordum. Gözlerimin altı mosmor, saçlarımsa birbirine girmişti. Bu görüntüm bana Hyunjin'in ameliyatta olduğu zamanki görüntümü anımsattı. Gözlerim yeniden dolmaya başlarken çekmeceden çıkardığın kapatıcıyı gözlerimin altına sürdüm. Ardından köşede duran tarakla saçlarımı düzelttim. Normal bir insan gibi göründüğüme ikna olunca banyodan çıkıp odama doğru yürüdüm.

Yatağımın üstüne koymuş olduğum kıyafetlerimi giydim ve dünden hazırladığım küçük bavulla beraber salona oturdum. Şoförün gelmesi için kalan son yirmi dakikayı da telefona bakarak geçirmeyi planladım.

Boş boş internette gezerken kulaklarıma dolan ayak sesleriyle otomatik olarak yüzümü telefondan kaldırdım. Karşımda buzdolabından bir şeyler bakınan Hyunjin'i görünce yine içim bi tuhaf olmuştu.

Bir süre onu izledim, üstündeki kıyafetlerine baktım. Üzerindeki kolsuz siyah tişört ve altındaki mavi yırtık pantolonla her zamanki gibi bir şaheserdi. Göz göze geldiğimiz an gözümü kaçırmak yerine onu az da olsa iyi hissettirmek için gülümseyerek "Günaydın." dedim. O ise cevap vermeden tuvalete girdi. Sadece bir hayal kırıklığıyla bakakaldım arkasından.

Sıkıntıyla ellerimle oynarken onun tuvaletten çıktığını gördüm. "Aşağı inelim. Chan hyunglar bizi bekliyor olmalı." dedi nötr bir yüz ifadesiyle. Başımı yukarı aşağı sallayıp bavulumun sapından tutarak kapıya doğru ilerledim. Ben bağcıklarımı bağlarken o da kendi bavulunu getirdi. Ardından ikimizde ayakkabılarımızı giyince bavullarımızı alıp asansöre bindik.

Binadan çıkar çıkmaz kapının önünde dikelen Chan hyung ve Minho'yu gördük. Belli ki daha şoför gelmemişti. Hemen yanlarına gidip selam verdim.

"Naber?"

"İyi, arabayı bekliyoruz. Siz napıyonuz?" dedi Chan hyung bakışlarını ikimizin üstünde gezdirirken. O sırada yüzündeki gülümseme solmuş gibi oldu ve konuştu "Siz, iyi misiniz? Tartıştınız mı?" Nasıl dedektör gibi hemen fark etmişti. Hiç de şüpheli davranmamıştık. Tabii Hyunjin'in etrafa attığı ölümcül bakışların haricinde.

"Hayır hyung, bir sorun yok." dedim sahte gülümsememle.

"Neyse, kahvaltı yapmadınız değil mi?" dedi hyung.

"Hayır da, niye sordun ki?" dedim. Ardından çantasından iki tane sandviç çıkardı "Bunu tahmin ettiğim için size sandviç hazırladım. Aç aç yol hiç çekilmez." dedi her zamanki güven dolu, sıcak gülümsemesiyle. Bana uzatılan sandviçi alıp yiyecekken Hyunjin'in sesini duydum "Teşekkürler hyung, ben aç değilim." Dediği şeyle ağzımdaki lokma boğazımdan geçmedi. Biliyordum, açtı. O bu saatlerde hep acıkırdı. Bu şekilde kendine zarar falan mı vermeye çalışıyordu.

Zorlukla son parçayıda yuttuktan sonra siyah arabanın bize yaklaştığını gördüm. Önümüzde durmasıyla dördümüz de bavullarımızı bagaja attık. Küçük oldukları için sığmakta zorluk yaşanmamıştı. Özellikle küçük bir bavul almıştım çünkü orada çok kalmayacaktık, bu yüzden çok bir şey alma gereği duymadım.

Dance With Me | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin