Ben önümdeki pastayı süslemekle uğraşırken yan tarafımda yemeği fırına atan Hyunjin'e seslendim "Bebeğim, şurdaki pasta süslerini uzatır mısın?"
"Tabii ki çillim." diyip süsleri bana verdi. Heyecanla elimdeki renkli pasta süslerine baktım. Tatlarını merak edip birazcık ağzıma attım. Çok güzellerdi. Hızlıca küçük süs şekerlerini pastanın üzerine gelişigüzel bir şekilde serptim.
"Mükemmel olduu!" dedim ellerimi birbirine çarparak.
"Senin yaptığın bir şeyin kötü olması olasılığı var mı güzelim." diyip arkamdan boynuma bir öpücük kondurdu. Vücudumu ona doğru döndürdüğüm an kollarını tezgahın iki yanına koyarak beni tezgahla arasına aldı. Ellerimi boynuna dolayıp dolgun dudaklarını büyük bir zevkle öpmeye başladım. O ise tezgahdaki kollarını belime yerleştirdi.
Dudaklarına ıslak öpücüklerimi kondurmaya devam ederken aniden beni kucaklayıp tezgahın üzerine oturttu. Kısa olma sorunları...
Yapmamız gereken işlerin olduğunu hatırlayınca mecburen geri çekildim. "Daha yapacağımız çok şey var Hyunjin." diyip tezgahtan indim. Ardındansa birlikte hazırladığımız pastayı buzdolabına attım. Misafirlerimiz büyük ihtimalle birazdan burda olurlardı.
Onlar gelene kadar salona gidip yılbaşı ağacını düzenledim. Benden sonra Hyunjin gelip koltuğa yayıldı. Ellerimi tam ağaçtan çektiğim an kapı çalınmıştı.
"İşte geldiler!" diyip heyecanla kapıya koşturdum. Hyunjin'de yanıma gelince kapıyı açtım. Kapının önünde yüzlerindeki gülümsemeyle duran arkadaşlarıma bakıp gülümsedim. O sırada gözüm köşede duran küçük, davetsiz misafire baktım.
Jisung, küçük oğlan çocuğuna baktığımı anlayınca konuştu "Ya kusura bakma. Teyzem zorladı onu da getirmem için."
"Ah hayır, hiç sorun değil. Değil mi bebeğim?" diyince Hyunjin, onaylar bir şekilde başımı salladım.
"Eee, kapı da mı bekleyeceğiz?" dedi Chan hyung Seungmin'i kolunun altına almadan önce.
"Ah şey, gelin içeri." dedim dalgın bir şekilde. Ardından hepsi teker teker salona geçti. Bu yılbaşı için Chan hyung, Minho, Seungmin ve Jisung'u çağırdım. Hep birlikte güzel bir gün geçirmeyeli çok olmuştu. Sürekli çekimlere gidiyorduk. Ciddi anlamda nefes alacak vaktimiz yoktu. Seungmin ve Jisung'da bir işte çalışıyorlardı zaten. Onların da bizden farkı yoktu.
Salona geçip koltuklara oturduklarında küçük çocuk yanıma geldi "Hyung, çillerin çok güzel." dedi gülümseyerek. Aniden yüzümde oluşan tebessümle beraber içim sıcacık olmuştu. Kendi yaşıtlarım değil de, küçük çocuklardan aldığım iltifatlar her zaman daha samimi gelmiştir bana.
Hyunjin çocukla benim yanıma gelip "Bende diyorum ama inanmıyor." dedi ve yanağımdan öptü.
"Jisung hyung da sürekli Minho hyungu böyle öpüyor." dedi çocuk. O sırada Jisung arkadan bağırarak çocuğa seslendi "MİNGİ!! BURAYA GEL."
Küçük çocuk gülerek yanımızdan ayrıldığında Hyunjin konuştu "Bizde çocuk yapalım mı?"
Gülümsemem ışık hızında somurtmaya dönerken kahkaha atarak konuşmaya devam etti "Acaba yeterince çocuk denemesi yapmadık mı?" Sert olmayacak bir şekilde omzuna geçirdiğim an daha da gülmeye başladı.
"Çocuğu göstericem şimdi ben sana. Yürü hadi salona." dedikten sonra beraber misafirlerin yanına gittik. Gerçi onlara misafir diye hitap etmek pek doğru olmazdı. Biz bir aileydik.
Salona giriş yaptığımızda Minho lafa girdi "Ne yapıyorsunuz üç saattir mutfakta?" dedi imayla. Bugün niye herkes ayrı bir azgın?!
"Çocuk olmasa bir şey söylerdim ama, neyse." dedim cevap olarak. Ardından tekli koltuklardan birine oturup muhabbet eden dörtlüyü izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance With Me | Hyunlix
FanfictionDans okulunda öğretmeni, Lee Felix'e Seul'de düzenlenen çok ünlü bir şirketin kuracağı dans grubu için alımlara katılmasını söyler. Olacaklardan habersizce kabul eden Felix, kapısını açtığı bu büyük gelecekten haberi yoktu. Ve hayatını dansa adamış...