1 Yıl Sonra
Şirkete geri döndüğümüz günden beri her şey güzel ilerlemişti. Grubumuz büyük bir ün kazanmıştı. Büyük sahnelerde konserler vermiştik. Hemde birçok ödül kazanmıştık. Ayrıca Bay Park bize eskisi gibi kötü davranmıyordu. Gerçi, iyi davranması normaldi. Çünkü şirketi ayakta tutan grup biz olmuştuk.
O sırada Hyunjin'le ilişkimiz çok güzel ilerlemişti. Hatta onu ailesiyle barıştırmıştım. Onları benimle tanıştırmıştı. Ama bir arkadaşı veya grup arkadaşı olarak değil, sevgili olarak. Ailesi ise bunu şaşırtıcı bir şekilde iyi karşılamıştı. Şu anda gayet iyi anlaşıyorduk onlarla. Annesi, sanki benim annemmiş gibi davranıyordu bana.
Birde Seungmin Kore'ye taşınmıştı. Üniversitesi biter bitmez ilk işi bu olmuştu. Bizim yurdun yakınlarında bir yerde tutmuştu evi. Bu nedenle sıklıkla görüşüyorduk.
Chan hyung ile Minho'yu sorarsanız, onlarda gayet iyiler. Chan hyung Seungmin'le flörtleşiyor ve bunu fark etmediğimizi sanıyor. Bazen sırf bu nedenden dolayı onun aklımdan şüphe duyuyorum. Minho'ya geçersek, o da üç aydır Jisung'la çıkıyor. İkisinin gerçekten çok manyak bir ilişkisi var. Özellikle Jisung, Minho'ya vuruyo ediyo ama sonra gidip dudaklarına yapışıyor. İki tuhaf tam birbirilerini bulmuşlar.
Kısacası hayatım, Kore'ye geldiğimden ber ilk defa düzene girmişti.
~
"Teşekkür ederim." dedim şoföre beni eve bıraktığı için. Çok tatlı bir abiydi. Bir baba sevgisiyle yaklaşıyordu bize. Bu yüzden nereye gidersem gideyim ona teşekkür ediyordum.
"Ne demek oğlum. Bu benim görevim. Kendinize iyi bakın." dedi ve arabayı uzaklaştırdı. Bense yüzümde kalan tatlı gülümsemeyle yurda doğru yaklaştım.
Binadan içeri girince binmek için asansöre doğru yürüdüm. Üstüne yapıştırılmış 'Arızalı' yazısını görünce kendi kendime göz devirdim. Şu yurda geldim geleli çalıştığı görmedim zaten bu asansörün. En sonunda kendim asansör yaptırıcam şu binaya.
Derin bir nefes verip merdivenlerden yukarı çıktım. En sonunda nefes nefese kaldığımız kata ulaşında duvara tutunarak biraz soluklandım. Şu sıralar fazla antremana gidiyorum, zaten üstümde bunun yorguluğu vardı. Birde üstüne merdiven çıkınca tam felç oldum. Sanırım spor konusunda kendimi fazla zorluyorum.
Anahtarımın olmasına rağmen üşenip zili çaldım. Elimi cebime atıcak bile gücüm yoktu.
Kısa süre sonra açılan kapıdan içeri baktım. Kapının önünde beklediğim sarışın afetim yoktu. Ne bu şimdi, kapıyı açıp kaçmış mıydı? Üstelik ışıklarda kapalıydı.
"Hyunjin?" diyerek içeri girdiğim an arkamdan bir beden, iki gözümü de eliyle kapatmıştı. Tabii ki bu Hyunjin'di.
"Bil bakalım ben kimim?" dedi dalga geçer gibi. O benle dalga geçiyorsa ben niye onunla geçmiyim.
"Lucas, bebeğim sen misin?" dedim gülümseyerek.
"Felix, süprizimin içine ettin." dedi oflayarak.
"Süpriz?" dedim sorgularcasına. Ne sürpriziydi bu.
"Evet, sana bir süprizim var. Bu yüzden gözlerin kapalı zaten akıllı sevgilim. Şimdi yavaşça salona doğru yürü." dedi ve ikimizi de yürütmeye başladı. Temkinli bir şekilde adımlarımı atarken içimi gereksiz bir heyecan kaplamıştı. Hyunjin'in uzun zaman sonra ilk defa bana sürpriz yapmasından kaynaklı olmalıydı bu.
Salona vardığımızı yürümeyi bıraktığı an anladım. Şimdi heyecanım üç katına çıkmıştı. Kim bilir beni ne bekliyordu.
"Hazır mısın bebeğim? 1...2...3!" dediği an ellerini gözlerimden çekmişti. Anında görüş açıma giren muazzam görüntüyle dudaklarımı araladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance With Me | Hyunlix
FanfictionDans okulunda öğretmeni, Lee Felix'e Seul'de düzenlenen çok ünlü bir şirketin kuracağı dans grubu için alımlara katılmasını söyler. Olacaklardan habersizce kabul eden Felix, kapısını açtığı bu büyük gelecekten haberi yoktu. Ve hayatını dansa adamış...