Yazım yanlışı varsa söyleyin aşkımsular biliyonuz gecenin köründe yb attığım için kontrol etmeye fırsatım olmuyor
Hadi okuyunda yatın
Aşağı inmek istemediğim için kahvaltıyı odama hazırlatmıştım. Odama gelen kahvaltıyı yerken aklım bir yandan da dün gece olanlardaydı. Öpüşmelerimiz aklımın bir köşesinde yerde edinmişti. Her dakika, her saniye gelip duruyordu gözlerimin önüne. Normalde onunla öpüşmek benim için gayet normaldi. Fakat korktuğum şey, bunun son öpüşmemiz olmasıydı.
Dalgın dalgın önümdekilerle oynarken doyduğumu anladım. Hemen yanı başımdaki telefondan resepsiyonu arayıp kahvaltılıkları alabileceklerini söyledim. Ardından yatağa uzandım. Hyunjin yine yanımda yoktu. Aşağıda bir yerle olacağını söylemişti. O an aklıma korkunç bir ihtimal geldi. Yoksa... Hyunjin başka birini mi bulmuştu. Neden sürekli gidip duruyordu. Hayır, olamaz. Daha ayrılalı bir gün olmuştu. En azından bu kadar hızlı olamazdı.
İçimi kaplayan bu rahatsız edici düşünceyle yerimde kıpırdandım. Gerçekten olabilir mi. Hayır sadece saçmalıyorum. O hala beni seviyor. Bende onu. Bizim aşkımız asla bitmeyecek. Tek sorun, ayrılmış olmamız.
Kendi sorularımla kendimi boğarken dayanamayıp ayaklandım. Kimse erkeğimi elimden alamaz. Buna kalkışamaz bile.
Gereksiz gelen sinirle bavulumdan siyah bir pantolon ve kırmızı sweatshirtümü çıkarıp giydim. Aşağı inmek için hazırdım. Çalışanlar kendileri gelip alırlardı odadan. Nasılsa onların kendi anahtarları vardı. Bu yüzden kuşkusuz bir şekilde odayı terk ettim.
Koridorun sonundaki asansöre binip lobiyi tuşladım. Güzelce ilerlerken asansör dördüncü katta durdu. İçeriye birinin bineceğini anlayınca istemsizce duruşumu düzelttim. Kapı açılınca ki içeri giren yabancı bir yaşıtım -belki benden iki yaş falan büyük olabilir- olan adam girdi. Tipim olmasa bile son derece yakışıklı bir yüzü vardı. Saçları ise siyah, ortadan ikiye ayrılmış ve dalgalıydı.
İkimiz göz göze gelince kibar gülümsemesiyle "Günaydın." dedi. Bende aynı kibarlıkta "Günaydın." cevabını verince vücudunu bana doğru döndürüp konuştu "Ben Austin Richardson. Memnun oldum" dedi elini uzatarak. Bende kibarlık açısından elini sıkıp kendimi tanıttım "Bende Felix Lee. Bende memnun oldum." dedim gülümseyerek.
"Burda yenisin sanıyorum. Bende iki gün önce geldim buraya. Fazla kişi tanımıyorum. İstersen birlikte gezebiliriz." Ne diyeceğimi bilemeden "Eee..." sesini çıkardım. Öncelikle Hyunjin'i bulmalıydım. Ama madem yalnız, benimle gelmesinin bir sakıncası yoktur diye düşündüm.
"Aslında birisini arıyorum, ama benimle gelebilirsin istersen." dedim.
"Bana uyar." dedikten sonra asansörün kapısı açıldı ve beraber çıktık.
"Sorması ayıptır, kimi arıyorsun. Belki biliyorsam sana yardımcı olabilirim." dedi adam son derece nazik bir ses tonuyla. Sanki küçük bir çocukla konuşuyormuş gibi davranıyordu.
"Hyunjin diye birini arıyorum. Sarışın uzun saçlı, bide çekik gözlü." dedim.
"Sanki öyle birini görmüştüm... Ah, işte şurda!" dedi parmağıyla ileride bir kadınla sohbet eden Hyunjin'i işaret ederek. Yanındaki koreli olduğunu düşündüğüm, güzel fizikli kadını görünce boğazımda koca bir yumruk oluştu.
Ağzım açık onları izlerken Hyunjin'in kadının beline dokunduğunu görünce bayılacak gibi oldum. Bu kadarı da olmazdı yani. Ayrıldık diye ertesi gün birine, hemde bir kadına yürüdüğünü görüpte sessiz kalacak değildim herhalde.
"Bir dakika ver bana lütfen." diye rica edip ikilinin yanına yaklaştım. Beni fark ettiklerinde konuşmayı bırakıp bana odaklandılar.
"Merhabalar efendim. Keyifler nasıl?" diye sordum alaycı bir şekilde. Kadın Hyunjin'e 'kim bu' gibi bir bakış attıktan sonra Hyunjin konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dance With Me | Hyunlix
FanfictionDans okulunda öğretmeni, Lee Felix'e Seul'de düzenlenen çok ünlü bir şirketin kuracağı dans grubu için alımlara katılmasını söyler. Olacaklardan habersizce kabul eden Felix, kapısını açtığı bu büyük gelecekten haberi yoktu. Ve hayatını dansa adamış...