Araf:8 1/2

312 63 6
                                    



"Kim Min-Ju konuşuyor, duyuyor musunuz? Kaçak öğrenciler var, tekrar ediyorum, kaçak öğrenciler var."

Heechul ve Byung-Hun'un elindeki telsizlerden eş zamanlı olarak ses geldiğinde kalabalık grup Jay'in önderliğinde kendini dışarı atmıştı ki iki el daha silah sesi duyuldu. Ardından telsiz tekrar öttü.

"Burada da aynı durum. İki kişi indirdim, desteğe geliyorum."

Herkes donakaldığında Hyunjin D bloğa baktı.

"Sığınağa yetişmeye çalışırsak yakalanırız. Herkes içeri geçip saklansın."

Hyunjin gitmek için adım attığında Felix onu durdurdu.

"Sen nereye gidiyorsun?"

Prens Jiyong ve Jay'e baktığında ikili Felix'i iki kolundan kavradı. Barizdi, Prensleri kendini öne atıyordu.

"Felix, geleceğim. Söz veriyorum."

Lütfen Felix'i tekrar görmeme izin ver.

"Hayır..."

Lütfen Tanrım.

Felix afallamış şekilde öne doğru adım atacakken onu kavrayan eller engel olmuştu.

"Hadi Felix, millet, içeri."

"Hyunjin..."

Felix yorgunca seslendiğinde Hyunjin bir yola girmişti çoktan, Felix'in gözlerine dönüp bakmadı bile cayacağını bildiğinden. Bırakmak istemiyordu ardında.

Herkes içeriye geçerken Felix'i de sürüklemişti kollarında eller.

"Hyunjin... Hyunjin..."

Sıska oğlan birçok kez adını tekrarladı peş peşe, peş peşe...

İçeri geçtiklerinde koridordan direkt olarak sağa dönüp merdivenlerin oraya tünedi herkes.
Jiyong ve Jay her elini gevşettiğinde Felix onları hemencecik pişman ediyor, gitmeye çalışıyordu ancak ses de çıkarmıyordu bir yandan.

"Nasılsın?"

Gardiyanın benzettiği çocuğa sorduğunda Heechul, Felix'in omuzları düştü.

Ne işe yarıyorsun Lee Felix?

Birkaç dakika sonra koridordan adım sesleri yükselmeye başladı. Bu gelen bir diğer koruma olmalıydı.

Jiyong bunun üzerine yukarıyı işaret etti ve fısıldadı.

"Sessizce yukarıya çıkın."

Herkes parmak uçlarında yukarı doğru yöneldiğinde adım sesleri de onları takip ediyordu eş zamanlı olarak.

"Min-Ju, gardiyanların hepsini indirmişler ama çocuklardan yana hiçbir hareketlilik yok. Başka birinin işi olmalı, tetikte ol."

Konuşan gardiyanlardan tekiydi.

"Siktir be. Anlaşıldı, tetikteyim."

Bir el silah sesi daha duyulduğunda telsizden, tanıdık bir ses de koridordan bağırdı.

"Bak buraya! Buradayım!"

Hyunjin.

Gardiyan koridorda koşmaya başladığında Felix anlık karmaşadan yararlanarak kollarını kurtardı ve gardiyanın peşinden koşmaya başladı.

"Felix! Siz burada kalın."

Jiyong da sıska oğlanın peşinden giderken Hyunjin gardiyanı zemin kattaki ortak salona çekme peşindeydi.
Ortak salona girdiğinde hızlıca kapının arkasına saklandı.

Lütfen bu numarayı yut.
Yalvarırım.

Felix de ortak salona giden koridora döndüğünde Jiyong oğlanı gözden kaybedip tam aksi yöne, ofisten tarafa dönmüştü.

Gardiyan ortak salonun önüne geldiğinde yavaşlayıp silahına sarıldı. Açık kapıdan içeri bir adım attığında salon kapkaranlıktı.

Bir eli cebindeki fenere uzanırken içeri adımını atar atmaz Prens bir eliyle adamın kolunu kavradı.

"Siktiğim-"

Bir diğer eli adamın elindeki silahı almaya çalışırken adamın boştaki kolu boynuna dolanmıştı.

Tek sorun silah, tek sorun.

Prens zar zor elini tetikteki elin üzerine getirip silahın ateş almasını sağladı.

Bir, iki, derken üçüncü olmadan silah boşa sıkmaya başlamıştı. Ancak bu sırada Prens'in yüzü de nefes alış verişini zorlayan gardiyan yüzünden kıpkırmızı kesilmişti.

Adam elindeki silahı bırakıp tüm gücüyle Hyunjin'in boğazını sıkmaya çalışırken kargo pantolonunun cebine uzanmaya çalışıyordu bir yandan da.

Hyunjin dirseğiyle adamın karnına vurduğunda adam acıyla inlese de kolu bir an için bile gevşememişti.
Bir daha vurdu dirseğiyle.

Tanrım, yalvarırım.

Adam cebinden iki parmağı ile çakısını çıkardığında çakı parmaklarının arasından kayıp yere düştü.

Adam bu sefer iki koluyla birden oğlanın boğazını sıkmaya başladığında çok geçmeden Hyunjin'in boynundaki kollar gevşedi.

Hyunjin hızlıca adama döndüğünde adam üzerine yığılmıştı. Üzerinde acıyla kıvranan yetimhane görevlisini bacaklarıyla üzerinden ittiğinde hızlıca toparlandı.
Ne olduğunu anlayamadı bir süre.
Bu sırada yüzü hâlâ al aldı ve ara ara öksürerek nefesini toparlamaya çalışıyordu. Bir süre başı döndüğünden karşısındaki çocuğun yüzünü algılayamadı.

Ne zaman ki sakinledi, gözleri, yüzü bembeyaz olmuş sıska oğlanı buldu.

"Felix."

Sıska oğlan elindeki kanlı çakıyı yere düşürdüğünde binadan çığlıklar yükselmeye başlamıştı.

"Çabuk ol, sığınağa gidelim Felix."

"Onları terk edemem."

Sıska oğlanın yaşlar süzülürken çenesine bir bir,  Hyunjin oğlanın ufacık kalmış yüzünü elleri arasına aldı.

"Onlar için geri geleceğim tabii ki, yoksa nasıl bir prens olurum?
Ama şimdi vakit yok, hadi, birlikte kaçalım buradan."






•bölüm sonu•

Kısa bir bölüm oldu lakin baktım çok tıkanıyorum, diğer partta kafamı kurcalayan çok şey var, bari içime sine sine paylaşayım dedim.

Hatam varsa affınıza sığınıyorum

en içten sevgilerimle, pamyu-san

Divine Comedy (신곡) • hyunlix Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin