Birkaç saat sonra, gece yarısına gelirken Alexis sonunda Munson'ların evinden çıkabilmişti. Bay ve bayan Munson gülümseyerek kapıyı kapattıklarında yere çökmemek için direniyordu. Birkaç saniyede etrafı taradı ancak görünürde kimse yoktu. Aptal! Seni beklemeyeceklerdi ya. Kendine söylene söylene arabasına bindi ve bir süre beynini toparlamaya çalıştı. Eve girdiğinde içinde garip bir his vardı. Asla hislerine göre hareket etmemişti ancak bu sefer kalbinde bir sızı hissetti. O sızı kızın odasına girene kadar artmış ve girince içine bir korku düşmüştü. Bunları önemsemedi çünkü buradaki ilk işini batırma korkusu olabileceğini düşündü ama daha önce hiç böyle olmadığının farkındaydı.
9 teoriden kafasına göre elediği 6 olasılığın doğru olma ihtimali vardı. Hatta 9 olasılığın artması bile mümkündü. O an kabul etmek istemese de her şeyi biliyordu. Kızın odasını incelediğinde öğrenmişti.
Arabayı çalıştırıp oradan uzaklaşırken biliyordu, katil onu izliyordu. Kasabanın dış kesimlerine doğru olan evinin önüne arabasını park etti ve evine gitmek yerine tekrar kasabanın içine girdi. Evin eksikleri vardı ve onları almalıydı. Kasaba deyince çoğu insanın kafasında teknolojiden ve gelişimden uzak bir yer gelebilirdi ancak burası öyle değildi. Oldukça büyük bir şehrin dört parçaya bölünmüş halindeki bir parça gibiydi.
Markete girdiğinde kasanın başında sigara içen adama bakmadan küçük rafların arasında kayboldu. Bu akşam ve sabah için yiyecek alıp kasaya giderken içki reyonunu gördü ve birkaç şişe almayı ihmal etmedi. Evinin bahçesine gelince yere oturdu ve bu akşam için aldığı yemeği kenarı koyup poşetten içki çıkardı ve açtığı gibi kafasına dikti.
***
Sabah uyandığında başında keskin bir ağrı vardı. Saat hala 05. 18'di ve ne kadar yataktan kalkmak istemese de zorundaydı. Hızlı bir duş aldı, saçlarını kuruttu ve içki kokusunu bastırmak için yaklaşık yarım litre parfümü üzerine boşalttı. Son olarak üzerini giyip paltosunu alarak çıktı. Polis merkezi ve dolayısıyla cinayet büro kasabanın diğer ucunda kaldığı için arabasını kullandı. Ne de olsa zor zamanlar için vardı.
Alexis içeri girdiğinde onu yeni görenler dik dik bakıyordu. Sonunda kendi masasına oturduğunda dün evde bulduklarını raporlamak için birkaç kağıt çıkardı. İlk önce kağıda kendi gözünden, atlamadan olayı en baştan yazdı ve okudu. Daha sonra önemli gördüğü şeylerin altını çizdi ve tekrar okudu. Önemli gördüğü şeyleri dolandırmadan başka bir kağıda yazdı ve net bir şekilde emin olduklarını, olasılıkları, emin olmadıklarını, anne babasının sözlerini renkli kalemlerle gösterdikten sonra evi ve kızın odasını görsel olarak anlattı. (Bunları yapıyorlar mı bilmiyorum ama ben olsam yapardım)
İşine o kadar çok odaklanmıştı ki ona selam veren kişileri duymamıştı. Son olarak yazdıklarını tekrar kontrol etti ve hepsini bir dosyaya koyup yerinden kalktı. Öğle yemeği saati gelmişti ve ofiste kimse yoktu. Dosyanın içine daha önceden hazırladığı bazı belgeleri ve otopsiyi de ekledikten sonra ofisten çıktı.
Şefin odasına geldiğinde yakasını düzeltti ve kapıyı çaldı. Komut gelince içeri girdi ve yavaş hareketlerle masanın karşısındaki koltuklardan birine oturdu.
"Rahatsız ettiğim için için özür dileyemem çünkü bir şeyler bulduğuma inanıyorum." Karşısındaki iri yapılı adam kaşlarını çatmıştı. Neredeyse yok denecek kadar az olan kaşları kuş gibi yükselirken, Alexis gülüşünü sakladı. "Araştırdığım cinayetle alakalı soruşturma yaparken birçok teori duydum ve türettim. Aynı zamanda kızın evinde gittim; ailesiyle konuştum, evini ve odasını gezdim." Derin bir nefes aldı ve devam etti. "Ayrıca otopsisini okuyup bizzat cesedini gördüm." Şef sabırsızca kıpırdandı.
"Sadede gelin bayan Black." Alexis elindeki dosyayı fırlatırcasına adamın önüne koydu.
"Bu benim araştırmamın sonucu. Henüz birinci derecede bir delil ya da itiraf duymadım ancak katili bulmak ve tutuklamak için bu yeterli." Gözlerini şeften çekti ve yere sabitledi. "Ne yazık ki birinci dereceden değil." Şef dosyayı kenara koydu ve telefonuyla ilgilenmeye başladı.
"Daha sonra bakarım hanımefendi," Birden gözlerini Alexis'e çevirdi ancak Alexis ona bakmıyordu. "Şimdi lütfen odamdan çıkın!" Yüksek sesi odayı inletecek ve belki dışarıdakilerin duyabileceği kadar yüksek çıkmıştı.
Alexis öfkeyle odadan çıktı ve dışardan göstermemeye çalışarak kendisini dışarı attı. "Lanet domuz!" Bağırdı ve bir taşı tekmeledi.
"Oi! Seni bu kadar sinirlendiren ne velet?" Alexis arkasını döndüğünde ona bakan üç kişiyle karşılaştı. İkisini zaten tanıyordu ama üçüncüsü? Sarı renkte saçları ve mavi gözleri vardı. Hange'den uzundu ve iri yapılıydı.
Onları görünce yüzüne küçük bir tebessüm yerleştirdi ve eğildi. "Kusura bakmayın efendim, sizi görmedim." Kafasını kaldırıp tekrar ona bakan üç kişiye baktığında sarışın adam gülümsüyor, Hange sırıtıyor ve Levi tepki vermiyordu. "Sizi rahatsız etmek istememiştim, efendim."
"Hey Alexis, dava nasıl gidiyor?" Hange heyecanla onun yanına geldi ve kolundan tutup yanlarına sürükledi. Polis merkezinin önündeki masalardan birine oturuyorlardı. "Herhangi bir şey buldun mu?" Hange beklenti dolu gözlerle bakarken, Sarışın ve Levi merakla ona baktılar.
"Evet," Kollarını masanın altına sakladı ve parmaklarını birleştirdi. "Çözdüm." Hange'nin gözleri büyüdü, sarışın hem tebessüm ediyordu hem de şaşırdığı gözlerinden anlaşılıyordu.
"Nasıl?" Levi gözlerini kıstı.
"Kızın odasına girdiğimde bariz şekilde kanıtlar vardı ama birinci dereceden değildi. Tabi son olarak ebeveynlerle konuştuktan sonra her şey yerine oturuyor. Zaten başından beri her şey çok açıktı. " Bu sefer sarışın olan dudaklarını araladı.
"Yani gerçekten cinayet mi?" Alexis masadaki herkesi tedirgin eden bir gülümsemeyle başını salladı.
"Gerçekten cinayet ancak en önemli kısmı bu değildi. Zeki olduklarını düşünen birkaç aptal birleşip birini öldürmüş ve intihar süsü vermişlerdi. Ve polislerin çoğu da bunu intihar olarak görünce tam anlamıyla bir otopsi istenmedi. Ancak katil ya da katiller sahte bir otopsi hazırladı ve bunu polise sundu." Ve masanın havasını değiştirecek o soruyu Hange sordu.
"Kim," Boğazı düğümlendi. "Kim yaptı?" Herkes Alexis'e baktı ve o da alay eder gibi güldü.
"Anne-babası. Kızdan geçmiş zaman olarak bahsediyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölülerle Konuşmak
FanfictionTemel aot olay örgüsüyle alakası yoktur. /Levi x Okuyucu/