2.3

57 7 20
                                    

Alexis o günün sabahı uyandı. Bulunduğu odada sadece bayan Ackerman vardı ve o da uyuyordu. Zorlukla oturur pozisyona geldikten sonra kenardaki suyu aldı ve kafasına dikti. Bardağı yerine koyduktan sonra eşyalarını aradı ama bulamadı. Tam ayaklanacağı sırada bayan Ackerman uyandı ve onu durdurdu.

"Alexis, sakın yataktan kalkma!" Hızla kadının yanına geldi ve tekrar yatar pozisyona gelmesini sağladı.

"Bayan Ackerman, acaba paltomu gördünüz mü?" Kuchel oturduğu koltuğa asılı duran paltoyu aldı ve kadına uzattı. "Teşekkürler."

"İyi misin? Canın yanıyor mu?" Alexis tebessüm etti.

"Morfini biraz arttırsak fena olmaz." Kalkmadan serumuna uzandı ve en hızlı ayarı açtı. "Böyle daha iyi." 

"Saldırgan bulunamadı." Alexis dikkatini Kuchel'a verdi. "Silah bulunmuş ama henüz parmak izi araştırması yapmamışlar." 

"Parmak izine gerek yok." Yerinde daha çok yayılarak konuşmaya devam etti. "Eve gidip biraz dinlenin bayan Ackerman, bir saat kırk beş dakikalık bir uyku kimseye yetmez." Tekrar gözlerini kapattığı sırada Kuchel ayaklandı ve paltosunu alıp çıktı. 

***

Koşarak hastaneye giren üçlü buraya gelirken ezberledikleri yolu kullanarak ikinci kata çıkıp üç uzun koridoru geçti. Nihayet aradıkları kapıya geldiklerinde, kapıyı çalma zahmetinde bulunmadan içeri daldılar.

Yatakta oturan kadın okuduğu gazeteden kafasını kaldırmadan komodinin üstünde duran çayını alıp yudumladı. "Hoş geldiniz, mütevazi hastane odama." Gazeteyi katlayıp kenara koyduktan sonra oturmaları için sandalyeleri gösterdi. Erwin, Hange ve Levi sırayla sandalyelere oturdular.

"Nasılsın Alexi?" 

"İyiyim, Hange. Sen?"

"Yaran nasıl?" Alexis derin nefes verdi.

"Silahla yaralanan normal bir insanın çekeceği acıdan daha azını çekiyorum."

Levi "Bilerek mi vuruldun?" 

"Evet." Levi duraksadı, fikirlerinin gerçek olmasını beklemiyordu.

"Neden?" 

"Küçük kızı korumak için." Yastığının altından telefonunu çıkarıp Levi'a fırlattı. "Sivillerin etrafını sardığımızda mesaj geldi." Üçlü telefonu açtı ve mesajları okumaya başladı. "Çocuğu öldüreceğini söyleyince önüne geçtim çünkü beni öldürmezdi."

"Neden bize söylemedin?" Erwin mesajların hepsini okumuş olacak ki tekrar yerine geçti.

"Düşman yakındı, fark edilirdik. Ayrıca yerini tam bilmediğimizden daha çok sivilin yaralanmasına, belki ölmesine sebep olurduk." Levi telefonu geri verdi.

Levi "Yine de bu kendini tehlikeye atman için bir sebep değil." Alexis tek kaşını kaldırdı. "Öyle istediğin için kurşunun önüne atlayamazsın!" Sinirli ve biraz yüksek çıkan sesi sonlara doğru daha da artmıştı.

"Özür dilerim."

"Neden özür diliyorsun?" Bakışları buluştu.

"Bilmiyorum." Düşünür gibi yaptı. "Historia'yı öldürecekti bu yüzden içgüdüsel olarak önüne atladım." Fısıldadı ama odadaki herkes onu duydu. "Bunu daha önce yapmamıştım."

Hange "Fiziksel olarak iyiler ama psikolojilerinin iyi olduğundan şüpheliyim." Alexis güldü.

"Eğer hayatta olmasaydı bunu bile yapamazdı." Erwin sinirle ayağa kalktı.

"Laflarına dikkat et!" Kadının kaşları çatıldı, neyi yanlış söylediğini anlamamıştı. "Zaten az olan dedektiflerimizden biri daha eksildi, harika!" Hışımla odadan çıkarken, Hange veda ederek çıktı.

"Yanlış bir şey mi söyledim?" Levi derin nefes vererek kadına yaklaştı.

"Siniri sana değildi." 

"Neyeydi öyleyse?" 

"Davalar çoğaldı ve işimiz zorlaştı. Kısaca belgelerin altında kaldık ve eksik eleman ya da arkadaş şuan istediği şey değildi." Alexis biraz düşündü ve serumunu çıkarttı. "Ne yaptığını sanıyorsun?!"

"İşime geri dönüyorum." Kalkacağı sırada Levi onu durdurdu. 

"Daha yeni yaralandın." 

"Yani?"

"En az dört gün hastanede kalmalısın." 

"Bu mümkün değil. Çalışmam gerek," Durakladı. "Erwin'i yüzüstü bırakamam." Levi'ın eli gevşedi ama yine de bırakmadı. "Evden çalışırım." 

Levi ikinci kez derin nefes verdi. "Doktoruna sorarım." Odadan ayrıldı ve koridorun sonundaki doktorun odasına girdi.

***

Levi geri döndüğünde Alexis paltosunu giymişti. "Doktor sana birisinin bakması gerektiğini söyledi." Alexis'in koluna girerek ona destek olduktan sonra devam etti. "Ailen burada olmadığı için bi süre aynı evi paylaşmak zorundayız." 

Kadın kaşlarını kaldırarak Levi'a baktı. "Buna gerek yok." Odadan çıkıp koridorda yürümeye başladılar. 

"Zorunda kaldım diyebiliriz ama gözümüz ve kulağımız dışarıdayken biz gizlenip fikir yürüteceğiz." Hastaneden çıktılar ve Levi'ın siyah arabasına bindiler. Alexis yolu tarif ettiğinde araba çoktan karakola gelmişti. Adam arabadan indi ve içerdeki belgeleri aldıktan sonra geri döndü. 

Evin önüne geldiklerinde Alexis kendi başına yürüyebileceğini söyleyerek arabadan indi. Her adım canını yaksa da pes etmeden merdivenleri teker teker çıkmaya başladı. Hemen arkasındaki Levi ise elindeki belgelerle onu takip ediyordu. En sonunda bunun böyle olmayacağını anlayıp elindekileri yukarı bıraktı ve geri dönerek kadının yaralarına dikkat ederek kucağına alıp yukarı taşıdı. Alexis paltosunun cebindeki anahtarla kapıyı açtıktan sonra yavaş adımlarla evine girdi.

"Burayı özleyeceğimi de tahmin etmezdim." Paltosunu askılığa astıktan sonra belgelerin yarısını alarak oturma odasına gitti. Levi'da geldikten sonra koltuğun köşesine geçip laptopunu aldı. "Aç mısın? Yorgun ve aç görünüyorsun." 

Hala ayakta olan adam uzun süre koltuğa baktı. "Açım."

"Koltuk temiz Levi." Adam yine de eliyle koltuğu birkaç kez pat patlayıp oturdu. "Dolapta dondurulmuş pizza vardı." Sanki ağrısı yokmuş gibi ayaklandı ve mutfağa geçti. 

Levi arkasından bağırdı. "Dondurulmuş gıdalar zararlı ve pistir." Kadın tam mutfağa girecekken durdu ve döndü.

"Genelde erkenden çıkıp geç saatlerde eve geldiğimden yemekle uğraşmaya zamanım olmaz. Markete gidelim mi?" Levi oturduğu yerden kalktı ve odanın kapısına yaslandı. Şimdi karşı karşıyalardı.

"Bu halde mi, sanmıyorum." Alexis gözlerini devirdi ve odasına girdi. Pijamalarını giyip bandajlarını kontrol ettikten sonra çıktı ve ona bakmaya devam eden adamın yanından geçip paltosunu giydi. "Nereye?"

"Markete." Çıkacağı sırada Levi'da ona yetişti ve birlikte çıktılar. Birkaç sokak ötedeki markete ulaştıklarında Alexis önce davranıp içeri girdi ve rafların arasında dolaşmaya başladı. Levi elindeki sepetle yanına geldiğinde Alexis sepete dört paket çay ve iki paket kahve attı. "Ne almalıyız?"

"Ev senin evin." 

"Pek sık alışveriş yapmam." Levi yönünü değiştirerek dolapların önüne geldi ve iki kutu süt aldı. Daha sonra hemen arkasındaki reyondan makarna ve bezelye adlı. O sırada Alexis dondurucudan birkaç kutu dondurma alıp sepete attı. Levi dondurmaları fark ettiğinde geri koymaya çalışsa da Alexis izin vermedi. Birkaç şey daha aldıktan sonra parasını ödediler ve üç poşetin birini Alexis, ikisini Levi aldı. Marketten çıktıklarında kadın, adamla ikisinin ortasında olan ancak adamın taşıdığı poşetin bir ucundan tuttu.

"Ne yapıyorsun?"

"Yardım ediyorum."

"Gerek yok, o kadar ağır değil."

"Öyle istediğim için yardım ediyorum." İkisi de güldükten sonra konuşmadan yürümeye devam ettiler.

Ölülerle KonuşmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin