5.6

18 3 31
                                    

Cidden aklıma hiçbir şey gelmiyor. Sanırım herkesin öldüğü belirsiz senaryolar yazmaya alışmışım. 


Mavimsi beyaz loş ışık, beyaz duvar ve eşyalar, mavi kıyafet... Sanki evrende başka renk kalmamışçasına oda bu iki renkle dekore edilmişti. Her yerde bunun gibi odalar vardı sadece bazen eşyaların yerleri değişirdi. 

Genç kadın gözlerini açtığı anda nerede olduğunu anlamıştı. İşi gereği sık sık bu tarz yerlere geliyordu. Gerçi genelde sedyede ya da tercihen soğuk metalin üzerinde yatan o olmazdı.

Oturur pozisyona gelip etrafına baktı. Dudakları kurumuştu ama kenarda duran sürahiye uzanamadı. Onun için üç dakika, diğerleri içinse günler önce olan olayı sindirmesi gerekiyordu. Koluna uzanıp damarına bağlı olan serumları dikkatlice çıkardı.

Oturduğu yerde gerinip ayaklarını yataktan sarkıttı. Kendini yorgun hissediyordu ama yürüme arzusu bunu kapatıyordu. Çekinerek bir ayağıyla yere bastı. Kollarıyla kendini desteklemesine rağmen neredeyse yere düşecekti. Son anda dengesini  sağladı ama geri yatağa oturmadı. Diğer ayağını da yere koyup bir süre bekledi. Birkaç dakika sonra sırayla sol ve sağ ellerini bıraktı. Kapıya doğru iki adım attığında artık az öncekine göre daha iyiydi. Koşmak istedi ama yapamadı, ayakları henüz bunu kaldıramazdı. 

Ritmik adımlarla odasından çıkıp koridor boyunca yürüdü. Hastane nedense çok tanıdık gelmişti. Karşısına iki asansör çıkınca en yakın olana binip bulduğu en büyük sayıya bastı. Asansörün kapısı tekrar açıldığında daha hızlı adımlarla yandaki merdivene yöneldi. Sonuçta çatıya doğrudan çıkış olmazdı.

Damarlarında akan madde onu iyice uyuşturmuştu. Gözleri kapanacak gibiydi ve bunu geçirecek tek şeyin ciğerlerine girecek olan temiz hava olduğunu düşünüyordu. Düşünemiyordu. Başı deli gibi ağrıyordu.

Beyaz demir kapıya gelince durdu. Kilitli olup olmadığını kontrol etti ve şansına kilitli değildi. Kapıyı kabaca itip açtı, sesin hastanenin her köşesinden duyulduğuna emin oldu. Neredeyse ayaklarını sürükleyerek binanın kenarına gelip aşağı baktı. Buradan düşse ölür müydü? Kesinlikle.

Dirsekleriyle kenarlara dayanıp yüzünü avuçladı. Olan her şeyi en ince ayrıntısına kadar kafasında canlandırmaya çalıştı ama olmadı. Sadece olayların bir kısmını yüzeysel olarak hatırlayabildi. İlk önce yeteneğini kaybettiğini sandı ama sonra bunun yetenek değil sonradan geliştirilmiş beceri olduğunu kendine hatırlatıp rahatladı. Muhtemelen ona verilen yatıştırıcılar beynini bir süre için bulanıklaştırmıştı.

Tıkandım.

Aniden kapının açılmasıyla irkildi. Kendisini toparlayıp gelen kişiye bakmak için kafasını uzatacağı sırada iki kol omzundan tutup onu sarmaladı. Kafasını zar zor kaldırıp kolların sahibine seslendi.

"Hange, iyi misin?" Diğer kadın geri çekilip gözlüklerini düzeltti. Çok uzaklaşmadan güvenli mesafede kaldı. 

"Burada ne yapıyorsun?!" Sesi endişe doluydu.

Alexis ilk başta ne ima ettiğini anlamadı ve gözlerini kırpıştırdı. Saniyeler sonra yüzünü buruşturup arkadaşına döndü. "Çatıdan atlayacağımı ya da bir şekilde burada kendi canıma kıyacağımı falan mı düşündün?!" Bağırdı. "Neden böyle düşündün ki?!" Duraksayıp etrafına baktı. "Aa..." Çekinerek elini ensesine götürüp kaşıdı. "Seni endişelendirdiğim için özür dilerim." Mahcup gözlerle karşısındaki kadına baktı.

"İyi olduğun ve çıldırmadığın sürece sıkıntı yok." Alaycı şekilde sırıtınca, Alexis'te ona katıldı. Hange'nin ifadesi normalde dönerken, karşısındaki kadın endişelenmeye başlamıştı. 

"Herkes iyi mi?" Duraksadı. "Levi nasıl?" Parmaklarıyla oynamaya başladı.

Hange derin bir nefes verdi. Durumu tam olarak nasıl açıklayacağından emin değildi. "Biz iyiyiz. Aramızda vurulan sadece Levi'dı. Dün gece uyandı. Doktor bir süre ayaklarını kullanamayacağını söyledi." Bakışlarını kadının yüzünde gezdirdi. "Belki hiç kullanamayabilirmiş."

Alexis, üzgün bakışlarını yere çevirdi. Kendisini suçlu hissediyordu. "Hangi odada kalıyor?" Yanına gitmeye hakkının olmadığını düşündü ama bunu her şeyden çok istiyordu. 

"Aslında biraz etrafına baksan görebilirdin. Solundaki odada kalıyordu." Hange, arkadaşının gitmesi için kenara çekildi. 

"Teşekkürler, Hange." Alexis arkadaşına içten bir gülümseme verip yanından geçip gitti. Tekrar merdivenlere geldiğinde biraz tereddüt etti ama yine de devam etti. Kolu ağrıyordu ama umursamadı. 

Az önce çıktığı odanın önüne geldiğinde biraz ileride olan odaya baktı. Kapısı hafif aralıktı ama bu açıdan görünen tek şey beyaz duvardı. Birkaç adım daha attı ve yatağın bir kısmını gördü. Son olarak iki adım daha gitti ve yatakta bacaklarını uzatarak duran adamı gördü. Yüzünde çizikler vardı ama buna rağmen harika görünüyordu. Sanki hiç yara almamış, canı yanmamış gibiydi. Sakince tavanı izliyordu.

Kadın kendini cesaretlendirerek kapıya yanaştı. Bir süre daha adamı izledikten sonra bunun tacize girdiğini fark ederek yüzünü buruşturdu. Kapıyı yavaşça itti ve aynı şekilde odaya girdi. Adamın donuk buz mavisi bakışları anında onu bulmuştu ama giren kişinin kim olduğunu anladığında yumuşadı.

Ben sanırım romantizm yazamıyorum.

Alexis kapıyı kapatırken sordu. "Kendini nasıl hissediyorsun?" 

Levi yüzüne küçük bir gülümseme kondurarak cevapladı. "İyiyim. Yaralarım o kadarda ağır değildi." Alexis inanamaz gibi baktı.

"Bacaklarına gelen kurşunlar ölümcül değildi ama karnına gelen..." Konuşamadı. Gözlerini mavimsi beyaz mermerlere çevirdi. "Cidden korkunçtu." Fısıldayarak söylediği şeyleri adam duymuştu. Kısık sesle kahkaha atarak kadının ona bakmasını sağladı.

"Sonuçta ölmedim değil mi? Ayrıca ne kadar ağır yaralanırsan yaralan az önce söylediklerimi söyleyecek olan sendin." Yüzündeki gülümsemeyi hiç bozmadan elini Alexis'e uzattı. "Yanıma gel, lütfen." Kadın tereddüt etmeden gidip elini tuttu. Yatağın boyu yüzünden Levi'a yukardan bakıyordu. "Yılbaşı gecesi, o zaman bende çok korkmuştum. Evet, hepimiz korkmuştuk ama ben çok korkmuştum." Kadını kendisine çekip sarıldı. "Ama şu anki durumun aksine o zaman alay ederek konuşuyordun."

Kadın, yatağın kenarına oturdu. Bir yandan hala sarılmaya devam ediyorlardı. "O zaman ölüm tehlikesi atlatan bendim." Birazdan söyleyeceklerini söylemekte tereddüt etti ama konuştu. "Sevdiğim kişi değildi." Adamın  kolları sıkılaştı ve kadını yanına çekti. İkisi de yatakta yata pozisyona gelip birbirlerine sarılmaya devam ettiler. Alexis, Levi'ın yaralarına zarar vermemek için kendini geri çekse de, adam onu kendine daha çok yaklaştırdı. Konuşmadan sadece birbirlerine sarılarak huzuru buldular ve o huzurun içinde uykuya daldılar.

Kurgu, Levi x Okuyucu kurgusu olmasına rağmen hiç romantik sahne yazmadığımı fark ettim ama gerçekten bu tarz sahnelerde tıkanıyorum. Sanırım daha çok polisiye yazmaya alıştım.

Tekrar okumadan ve düzenlemeden atıyorum. Herhangi bir hata varsa özür dilerim.

Ölülerle KonuşmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin