5.1

34 6 24
                                    

Alexis ve Levi, bulundukları yerde bir süre daha beklediler. Can alıcı sayılabilecek aşk itiraflarından sonra ikisi de kızarmış suratlarla kendi köşelerine çekilmiş vaziyetteydi. 20 dakikadan az, 15 dakikadan fazla zaman geçtikten sonra Alexis'in heyecanı biraz olsun kesilmiş ve Hange'yi aramayı akıl edebilmişti.

Alexis "Her şey yolunda mı?" Karşı taraftan gelen zayıf ve yavaş nefes sesi onu tetikledi. Telefonu kulağına iyice yaklaştırıp diğer eliyle destekledi. Levi ise hala arkası dönük olduğundan olanlardan bihaberdi.

"Merkezi aradık ama dönüş yapan olmadı. Siz yanımızdan ayrıldıktan sonra düzenli olarak 5 dakikada bir aradık. Toplam 7 kez aramış olduk ama geri dönüş almadık." Kadının sesi tedirgindi.

"Az öncekinden daha iyi olduğunu sesinden anlayabiliyorum. Diğerleri nasıl?" Tünelde gördükleri şey muhtemelen gece rüyalarını süsleyecekti.

"Erwin'i bilirsin, sağlamdır. Siz ikiniz kesinlikle durumu bizden daha sakin karşıladınız. Açık konuşmak gerekirse bu beni biraz korkuttu ama ikinizde katil olabilecek insanlar değilsiniz." Sakinleşmek ve karşısındaki kişinin tepkisini ölçmek için durdu. Yanıt alamayınca devam etti. "Mikey... Burnu bu sefer onun dezavantajı oldu diyebiliriz sanırım. Onun dışında gayet iyi gibi." Arkadan bir erkek sesi yükseldi.

"Tabii gayet iyiyim. Polisim ben." Alexis derin nefes aldı.

"Lütfen Mika'a polislerinde insan olduğunu söyle. Şahsen onun yerinde olsaydım olduğum yerde bayılırdım."

Az önceki kalın ses tekrar duyuldu. "Teşekkürler ama biliyoruz ki 5 duyunun her biri ne kadar gelişmiş olursa olsun yine de etkilenmezdin." Kadın güldü  ama iki saniye geçmeden eski haline döndü.

"Herhangi bir gelişme olursa haber verin."

Hange "Anlaşıldı."

Alexis telefonunu cebine yerleştirip Levi'ya döndü.

"Sanırım uzun bir süre buradayız." Adam şoktan çıkmış gibi ürperdi.

"Daha ne kadar buradayız." Ne kadar duyguları hareketlenmiş olsa da önceliğini işe verdi. Diğer şeyleri daha sonrada konuşabilirlerdi.

"Emin değilim. Merkezden geri dönüş yokmuş." Gizemli ve havalı gözükmek için gözlerini kısıp uzağa baktı. "Neyse ki destek çağırmıştım."

Levi kaşlarını çattı. "Nasıl destek çağırdın?" Durup düşündü, kadında ona zaman verdi. "O kadar mesafeyi ne kadar sürede gelebilirler ki?"

"Durum acilse 14 saatten az bir sürede gelebilirler." (Bilgiyi Google'dan aldım)

"Ama bizim burayı bulmamızın üzerinden en fazla üç saat geçmiştir." Zaten çatılı olan kaşları dahada çatıldı. Sinirliydi ve bir yandan da düşünüyordu.

"Buralarda bir yerde ceset deposunun olduğu zaten açıktı." Cebinden birkaç belge çıkardı. "Bilinenin aksine kasabada onlarca kayıp olmuş ancak bunların hepsi son bir hafta içerisinde olmuş. Kimse ihbar etmediği içinde bu zamana kadar saklı kalmış."

Levi kağıtlara inanamazmış gibi baktı. Ağaçtan destek alarak yere çöktü ve üzeninin kirlenmesini umursamadan oturdu. "Polisler, güvenlik görevlileri ya da herhangi biri... En azından biz, nasıl fark edemedik?" Alexis'te yere çöktü.

"Dikkatimiz başka bir yöne çekildi. Başka birine..." Ceketini kendine sarıp rahat bir pozisyon aldı. "Buraya döndüğüm zamanı hatırlıyor musun?" Levi sakince başını salladı. "Yanımda İngiltere'den belgeler getirmiştim. Birkaç tanesi de oldukça önemli ve gizliydi. Nihayetinde birkaç tanıdık ve özel izinle onları alabildim. Kasabaya girdiğimde , ormanı karanlık kısmında ilerlerken birinin beni takip ettiğini fark ettim. Farları kapalıydı bu yüzden ilk başta burayı iyi bilen biri olduğunu düşündüm ama yollar çok hasarlıydı.. Yıllarca burada yaşasan da her ayrıntıyı hatırlaman mümkün olmazdı. Bu çok iyi fotografik hafızası olan biri olabilirdi. En az yedi yıl burada yaşamalı ve kısmen dahi olmalıydı. Bu da aklıma Logan'ı getirdi." Soluklanmak için durdu ancak hemen devam etti. "Sana küçük bir anı anlatacağım. Ben ve mektup arkadaşım hakkında. Şaşırabilirsin ya da hayal kırıklığına uğrayabilirsin ama lütfen beni bölme."

"Buna söz verebileceğimi sanmıyorum. Ses tonundan anladığım kadarıyla bu bir şekilde beni ya da çevremi ilgilendiriyor." Alexis şaşırmadı. Sonuçta Levi bir dedektifti ve böyle çıkarımlar yapması da gayet normaldi.

"16 yaşımdaydım. 8 Şubat, kasvetli bir İngiltere sabahıydı. Kahvaltıdan iki saat önce odamdaki masamda gazeteleri karıştırıyordum. Gazeteler çok yaygın olmasa da hala kullanılıyordu. Genel olarak haberler sıkıcıydı. Siyaset, araba kazası, banka soygunu, kış balosu, magazin... Hepsi çok sıkıcıydı. Sayfaları hızlı ama dikkatlice yokladım. Sondan ikinci sayfanın sağ kısmında, tam ortasından üç parmak daha aşağıda minik bir haber vardı. Görülmesi istenmemişti ama yazılması gereken bir haberdi. Kısa yazının hemen altında da yine küçük fotoğraf vardı. Fotoğrafta bir gurup öğrenci, muhtemelen mezun olacaklardı ve okulları onlar için hatıra bırakmak istemişti. Herkes gülümseyerek ve birbirlerinin omuzlarına sarılarak durmuştu, birisi hariç. En kenarda , kendini beğenmiş gibi duran sarışın ve mavi gözlü bir erkek vardı. Kıyafetleri yepyeniydi ve ellerini arkasında birleştirip kafasını hafifçe kaldırmıştı." Geri kalanını nasıl anlatacağını düşündü.

"Sanırım burada yaşanan toplu intihardan bahsediyorsun." Alexis tebessüm etti.

"Çok çabuk kavrıyorsun Ackerman." Dudaklarını tekrar eski haline getirerek konuşmaya devam etti. "O kenardaki çocuk dikkatimi çekti ve bende sahte mektup arkadaşı olarak ona yazdım. (Levi'yı kötü adam yapma düşüncesi, lütfen çık aklımdan) Geri dönüş olmasını beklemiyordum ama istiyordum. 2 Nisan, saat 11.24'tü. Evimize gelen mektupları alıp üst kata çıktım. Babam ve amcam gereksiz olduğunu düşündüğüm bir kavgaya tutuşmuştu. Manevi amcam ise defalarca onları ayırmaktan bıkmış olacak ki kendi koltuğuna oturmuş ikisine bakıyordu." Alexis bir an saçmaladığını düşünüp Levi'ya baktı. Adam ona küçük bir tebessüm verince devam etti. "Üç mektubunda bana gelmediğini doğruladıktan sonra dördüncü mektuba baktım. İki ay kadar önce yazdığım arkadaşımdan cevap gelmişti. Yazdıklarının ayrıntısına girmeyeceğim ancak kendisinin tanrının elçisi olduğunu ve sadece hak edenleri cezalandırdığını yazmıştı. Açıkçası üslubunu ve yazı şeklini Moriarty'e benzetmiştim. Aslında buraya yıllar önce aldığım o mektup yüzünden özel olarak geldim. O öğrencilerin intihar ettiğine asla inanmazdım. Amcam sayesinde hükümet tarafından da destek görünce buraya gelmem çok zor olmadı."

Levi, az önce öğrendiklerini sindirmek için gözlerini kapattı ve meditasyon yapar gibi ritmik nefes alıp-verdi. "Aslında bunlar hem mantıklı hem mantıksız. Sadece senin yapabileceğin bir şey gibi." Kendini daha iyi hissettiğinde gözlerini açtı. "Logan ya da her kimse, Moriarty'le kan bağı olduğunu düşünüyorum." Yeri geldiğinde sakinliğini en iyi koruyan kişilerdendi ve konuya her zaman doğrudan girerdi.

"Bana kalırsa akrabadan daha fazlası bile olabilir. Kayıtlarda Moriarty'nin kayıp olduğu bir zaman dilimi var ve Japonya'da olduğu biliniyordu. Babam eşcinsel olduğunu düşünüyordu ama kendisine zarar gelmesi veya ölmesi durumunda yerine geçecek birini istemiş olabilir."

"Bu oldukça makul." Alexis'in telefonuna gelen arama konuşmalarını böldü. Kadın ekranda yazan isme bakmadan ulağına dayadı.

"Evet?"

"Geldik, konum bildir." Kuzeninin tanıdık sesi kulaklarına ulaşınca rahatladı.

"Bunu mesaj olarak da iletebilirdin." Karşı taraftan anlaşılmaz bir küfür ve homurdanma duyuldu.

"Canım nasıl isterse öyle yaparım!" Kadın yenilgiyi kabul eder gibi tek elini havaya kaldırdı.

"Peki, sen kazandın ama ben yazarak iletişim kurmayı tercih ediyorum." Hızla telefonu kapatıp konumunu paylaştıktan sonra tekrar sessizliğe gömüldüler.


Tekrar okumadan yayınlıyorum. Muhtemelen birkaç cümlede anlam bozukluğu olabilir.

Ölülerle KonuşmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin