Çocuk köşeye iyice sindi. Karanlıktan dolayı görüşü belirsizdi. Uzaktan gelen iki tahtanın birbirine vuruş sesi yaklaştıkça, damarlarındaki adrenalin ve zihnindeki korku artıyordu. Koşarken hemen uzaklaşmak istediği için odaya girerken kapısını kapatmayı unutmuştu. Bir süre sonra kulakları çınlamaya başladı. Dış dünyadaki sesler ona tamamen uzaktı. Gözlerini karanlığa dikmiş bakıyor ve bir şeyler görmeye çalışıyordu.
Duyma yetisini geri kazandığında duyduğu ilk şey kapının gıcırdayarak açılışıydı. Ardından net olmayan bir karaltı yine aynı tahta seslerini çıkartarak odayı dolandı. Çocuk eliyle ağzını kapatıyordu. Gözlerini kapattı ve karaltının onu bulmaması için dua etti.
Sesler bir süre duruldu ve daha sonra tekrar uzaklaşmaya başladı. Bu sırada çocuk ani cesaretiyle biraz bekleyip yerinden çıktı. (Yazan kişi olsam da gerildim biraz) Parmak uçlarına basarak aralık kapıya değmeden odadan çıktı. Ses çıkarmamaya dikkat ederken bir yandan da etrafı kontrol ediyordu. Nihayet merdivenin başına ulaştığında dakikalardır duymadığı tahta ses kulağına ilişti. Bu sesler bir anda hızlanırken koşmaya başladı. Bu sefer tahtaya çarpan ten sesi yankılandı.
Çocuk nefes nefese kalmış şekilde kendini kapıdan dışarı attı ancak durmadan koşmaya devam etti. Gece yeni ay evresiyle süslenmişken, ormanın yeşilliği arasında kayboldu.
***
Genç adam bıkkınca dışarı baktı. Etrafında çevrili insan sürüsü tek bir noktaya odaklandığından memnundu. Günün erken saatlerinde kısmen evden atılmış ve buraya gelmeye zorlanmıştı. Dışarda birbirini kovalayan çocukları izledikçe aralarına katılma isteği artıyordu.
"Oİ, camdan bakan sarışın çocuk!" O ana kadar hiçbir şeyi umursamayan genç adam, kendi adını duyunca döndü. "Neden dersi dinlemiyorsun?" Derin bir nefes verdi ve karşısında dikilen, gözlüklerinden gözü görünmeyen kişiye baktı.
"Çünkü sıkıcı ve gereksiz." Yüzünde hiçbir ifade yoktu.
"Demek öyle." Gözlüklü hemen arkasını dönüp tahtaya karmaşık bir denklem yazdı. "O zaman çöz bunu."
Bıkkınca ayağa kalktı ve tahtaya yürüdü. Bir çırpıda kenardaki tebeşiri aldı ve cevabı yazdı. Hiç işlem yapmadan cevabı yazması herkesi şaşırtmıştı.
Tebeşiri bıraktıktan sonra donuk gözlerle gözlüklüye baktı. "Oldu mu?"
"Evet." Şaşkınlığını belli etmedi. Genç adam ağır adımlarla yerine geçti. Gözlüklü adam masasının başına geçerek sordu. "Adın ne?"
Genç adam istemeye istemeye cevap verdi. "Ludwig, efendim."
***
Adam iş ilanlarına bakarak sırıttı. "Hepsi boş iş." kağıtları kenarı ittikten sonra öne eğilip baristayı çağırdı. "En sertinden ne varsa getir." Barista başını sallayıp geri gittiği sırada telefonunu çıkardı. Saat gece yarısını geçmek üzereydi.
Bardak önüne konduğunda aceleyle kafasına dikti. Tezgaha parasını bıraktıktan sonra kenardaki kağıtları almadan kalktı. Masalarda tanıdık var mı diye baktı ve koşar adım çıktı.
Issız sokaklarda yürüyorken birden telefonu titredi. Tuş kilidini açmadan gelen mesaja baktı.
Nichole Andrée: Günün nasıl geçti tatlım?
Burun kıvırıp telefonunu cebine yerleştirdi ve evine doğru koşmaya başladı. Evinin önüne ulaştığı sırada duyduğu sesle irkildi. Taş zemine vurulan odun sesleri onu tetikledi. Arkasına bakmadan kapıyı açmaya çalıştı. Kısa süre debelendikten sonra kendini içeri atıp hemen arkasından kapıyı kapattı.
Anahtarını kenara fırlattıktan sonra koltuğun yanındaki köşeye kıvrılıp eliyle ağzını kapattı. Hemen yan taraftaki camın önünden gelen yine aynı sesi duyduğunda gözlerini sımsıkı kapattı ve geçmesi için dua etti.
Biraz farklı bir tarz denedim. Kötü karakterlerin ve sizin korku duyunuzu ortaya çıkartmaya çalıştım. Umarım beğenmişsinizdir. birkaç yer aklıma yapmadığına kontrol etmek durumunda kaldım. Geciktiği için üzgünüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölülerle Konuşmak
FanfictionTemel aot olay örgüsüyle alakası yoktur. /Levi x Okuyucu/