5.2

41 5 50
                                    

DİĞER TARAFTA

Kadın gözlüğünü düzeltirken telefonunu cebine koydu. Arkalarındaki uçsuz bucaksız orman ve aşağıdaki sayısız ceset onu tedirgin ediyordu. Biraz daha etrafı kontrol ettikten sonra arkadaşlarına döndü. "Şimdi ne yapacağız?"

Erwin sakince kenardaki kayanın üzerine oturdu. "Hiçbir şey yapmayacağız. Zaten bulunduğumuz durumda bu imkansıza yakın." Mike olayı anlamlandıramıyordu.

"Neler dönüyor burada? O kadar insan haberimiz olmadan nasıl öldürüldü?" Erwin çok bekletmeden cevapladı.

"Olayların bizden daha eskiye dayandığını düşünüyorum. Katil ya da katiller rastgele bir yer seçti ve oranın sakinlerini de kendi işleri için kullanıyorlar."

Hange "Biz neden kullanılmıyoruz? Polisiz, onlara yardımımız olurdu."

"Kullandıkları kişilerin çok göze batan kişiler olmaması gerekliydi. Annem ben küçükken öldü ve babam lisede tarh öğretmeni. Herhangi bir suça karışması durumunda kasaba zor duruma girerdi. Yardımcılarını dikkatlice seçmeleri gerekiyordu. Kızını öldüren ailede bu durumda biçilmiş kaftan oluyor. Babası önemsiz bir memur ve annesi çalışmıyor. Öz kızları üniversite için gittiğinde yanlarında sadece üvey kızları kaldı ve bir teklif gelince eri çevirmediler."

Hange çekinerek sordu. "Aramızdan birinin a da ailesinin onlardan biri olmadığını nereden bileceğiz?" Erwin bıkkınca iç çekti.

"Ailen Tokyo'da yaşıyor. Burada büyükannenle yaşıyordun ama o beş sene önce öldü ve polissin. Levi'a gelince, amcası ve annesi eski polis. Babası zaten ortalıkta yok. Mike'da buraya birkaç sene önce taşındı. Dördümüzün temiz olduğuna eminim."

Hange "Light?" Yaptığı hatayı fark ettiğinde artık çok geçti.

"İkinci ismini bildiğine göre nedeninde bildiğini farz ediyorum."

Mike "Light? O kim?"

"Dedektif Alexis'in ikinci ismi." Mike anladığını belirtmek için kafasını salladı.

Yaklaşık beş dakika sonra on metre ileride olan yoldan egzoz sesi duyuldu. Üçü de oraya kulak kesildi. Pahalı olduğu belli olan bir araba hızla geldi ve ani firenle durdu. Üçlü gerildi ve gözleriyle haberleşerek saklandılar. Hange ve Erwin gür bir çalılığın içinde yere yatarken, Mike iki büyük ağacın arkasına geçti. Saniyeler sonra iyi giyimli iki kişi geçidin yanına ulaştı. Biri sarı saçlı, ortalama boyda bir kadın; diğeri kahverenginin açık tonlarında saç rengi olan, uzun boylu bir adamdı. Ellerindeki silahları birer ajan edasıyla tutup etrafı incelediler.

-bir süre konuşmalar İngilizce olacak-

"Temiz gibi görünüyor." Adam paltosunu silkerken homurdanır.

"Güvenli, şimdilik; korkunç, belki ama asla temiz değil. Burası asla temiz olamaz." Sona doğru yükselen ses yakındaki Mike'ı korkuttu. "Sanırım yalnız değiliz Betty." Genç kadın dikkat kesildi. Temkinli bir şekilde ağaçların yanına yürüdü. Hange ve Erwin silahlarını kavrayıp hazırlandılar ancak onlarda pek güvende değildi. Diğer adam hemen sol taraftaydı ve onları fark etmişti. Ters bir durumda onları hemen durdurabileceğine güveniyordu.

"Burasının güvenli olduğunu söylemişti." Kadın gözlerini devirerek ağacın arkasına fırladı ve ona silah tutan Mika'la karşılaştı.

"Siz kimsiniz?" Düzgün İngilizce cümle kurmuştu ama bunu bir daha yapıp yapamayacağını bilmiyordu. Kadın sırıtıp silahını indirdi.

"Sanırım cidden güvenliymiş Leonard." Boğazını temizledi.

-buradan sonrası Japonca devam ediyor-

"Merhaba efendim, ben Elizabeth Watson." (John'un kızının adını Elizabeth olarak hatırlıyorum. Yanlışım varsa düzeltmekten çekinmeyin.)

Mika hala tedbirli davranmaya çalışıyordu. Kafasını eğerek Leonard denen adamı kontrol ettikten sonra yavaşça silahını yerine koydu ama kolay alabileceği vaziyette yerleştirdi. "Siz kimsiniz ve neden buradasınız?" Görüntülerinden ve konuşma tarzlarından buralı olmadıkları belliydi.

"Küçük bir sorunu çözmek için görevlendirildik." Hange ve Erwin silahlarını yere doğru tutarak çalılıktan çıktılar."

Erwin "Küçük bir sorun? Ne sorunu olduğunu sorabilir miyim?" İfadesi sabitti ve karşısındakilerden korkmadığı belli oluyordu.

Betty konuşmayı Leonard'a bırakarak telefonunu çıkarttı ve birine mesaj attı.

"Kasabanızda olan olayları fark edemeyecek kadar kalın kafalı olduğunuzu düşünmüyorum." Açık duran kapağa baktı. "Burada olduğunuza göre zaten bazı şeyleri biliyor olmalısınız." Cebinden mendil çıkarıp silahı temizledi. Silahı iç cebine yerleştirdikten sonra devam etti. "Ya da sizin aksinize biz dokuz yıldır farkındayızdır."

Mike "Ne demeye çalışıyorsun?"

"Geç anlayan birine benziyorsun. Neyse çok önemli değil. İstediğiniz kadar burada pinekleyebilirsiniz ancak kimse girmeyecek ya da çıkmayacak." Kapağa yöneldiği sırada Hange onu durdurdu.

"Bunu nereden biliyorsunuz?" Leonard onlara bakmadı, gözlerini devirirken nefes verdi. (Biraz gıcık bir karakter yazmaya çalışıyorum)

"Sizce sizin burada olduğunuzu bilmiyorlar mıydı? Bu kadar aptal olmayın. Böyle işler yapıp hiç kamera koymadılar mı sizce? Çoktan topukladılar. Hatta belki günler öncesinden ülkeyi terk ettiler."

Erwin adamın sözlerine kızmıştı. Konuşacağı sırada diğer kadın devreye girdi. "Buraya onları fırçalamaya gelmedik. Dünyadaki her insanı siz gibi mi sanıyorsun? Ayrıca senin sahip olduğun kaynaklara sahip değillerdi. İnsanları aşağılayıp duracağına bir işe yarada diğer taraftakilere yardım et." Leonard inanmaz gibi kadına baktıktan sonra kapaktan içeri atladı. "Onun adına özür dilerim. Uzun bir uçak yolculuğundan sonra oldukça kirli yerlere gelmekten pek hoşlanmaz."

Hange mırıldandı. "Orası açık." Elizabeth, duymasına rağmen umursamadı. Yüzüne takındığı sakin tebessümle konuştu.

"Bizimle gelin. Aşağısı buradan daha güvenli." Ardından o da aşağı atladı.

Üçlü bir süre bakıştılar.

Hange "Birini hatırlatıyorlar." birkaç saniyeliğine yüzünü ekşitti ve ardından gülümsedi.

Erwin "Sanırım bunlar Alexis'in arkadaşları." Sesi soğuk ve gergin çıkıyordu.

Mika güldü. "Garip Alexis'in, garip arkadaşları." Diğerleri de bu gülüşe katıldıktan sonra aceleyle kapaktan girdiler ve önündeki garip kişileri takip ettiler.

Ölülerle KonuşmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin