Kadın gördüğü kişilerle debelenmeyi keserken, üç şaşkın göz karşıladı onu. Yerde yatan Levi, ayağa kalkıp üzerini silkeledi. Alexis'te aynısını yaptıktan sonra tezgaha yaklaştı ve birkaç kez tıklattı.
"Oİ, Hange! Çıkabilirsin, bizimkilermiş." Hange, hızla kapağı açtı ve dolabın içinden fırladı. Karşısındakiler onu rahatlatsa da, aklına gelen ceset kalbinin tekrar tedirginlik tarafından ele geçirilmesine sebep oldu. (Sonu sanki çok süslü oldu)
Hange "Sizi gördüğüme hiç bu kadar sevineceğimi tahmin etmezdim." Kollarını hemen önünde duran üçlüye sardı ve geri çekildi. "Her neyse, şu arkamızdaki vücudun dolabın içindeki kafaya ait olma olasılığı var mı?" Alexis kafasını evet anlamında salladı.
"Demek bu üç garip koku bunlardan geliyormuş." Mike dolabın kapağını açıp geri çekildi. "Çok iğrenç bir koku." Midesinin oldukça bulandığı belliydi.
Levi "Evet, anladık. Garip ve iğrenç."
Mike "Ama önemli olan neden burada olduğunuz. Neden buradasınız?" İki kadını baskı altında tutmak için en keskin bakışını kullandı.
Alexis " Gayet açık değil mi? Gerçek suçluyu arıyoruz."
Mike "Sedyenin altında mı?" Derin nefes verdi. "Bak Alexis, karakolda senden şüphelenen bir çok insan var ve sen yaptığın her hareketle onları haklı çıkarmaya adım adım yaklaşıyorsun."
Levi beklemeden konuştu. "Ne uzun bir diyalog. Düşünmesi senin için zor oldu mu?"
"Bu dalga geçilecek bir şey değil. Ya katil yakınlarda olsaydı ve size zarar verseydi."
Alexis "Yani katilin Dot Pixis olduğuna inanmıyorsun." Mike verdiği açık yüzünden sustu. "Başka bir veya daha fazla gizli kapı olabilir. Hatta gerçek katillerimiz o kapılardan birinin arkasında bile olabilir. Muhtemelen silahlılar ama bize ölümcül yara vereceklerini sanmıyorum."
"Eğelenmek için insan öldüren tipler bunlar. Bunu sen söylemiştin." Başından beri sessizliğini koruyan Erwin'in kaşları seğirmeye başladı.
"Ama aynı zamanda bulunmak istediklerini de söylemiştim. Bir daha elimize böyle bir şans geçmeyebilir ve o zaman gerçek suçlu her daim dışarda kalır." Hange ve Alexis silahlarını çıkarıp harekete geçtiği sırada Levi'da onlara katıldı.
"Görünürde herhangi bir kapı ya da kapak yok gibi. Ama gizli geçit olsaydı zaten pek belli olmazdı." İki odanın da güvenliğini teyit ettikten sonra dağılarak etrafı incelemeye başladılar.
"Burası çok iğrenç kokuyor." Mike'nin sızlanmaları Levi'ı kızdırıyordu.
"Evet çünkü içerde bir ceset var."
Alexis aklında beliren şeyle hızla kafasını kaldırdı. "O ceset daha yeniydi yani bu koku ondan olamaz."
Mike " Dolabın içinde çokça eski birçok uzuv vardı, onlardan geliyor olabilir."
Alexis "Sanmıyorum, buz dolabının içinde olduklarından kötü koku oluşmaz. uzun süre sonra koyulduklarını düşünebiliriz ama bu durumda kokunun merkezinin buz dolabı olması gerekirdi." Cesedin bulunduğu odaya döndü ve duvarları kontrol etti. Diğerleride yanına gelince onun yaptığını yapmaya başladı.
Hange "Duvarın içinde bir veya daha fazla ceset varsa orada durabilirler mi ki?" Biraz durdu ve düşündü. "Tabii bu bir tünel değilse." Telefonunu açtı ve bir internet sitesine girerek Japonya yer altı tünellerinin konumuna bakmaya başladı.
Erwin "Bu duvarın arkasında bir şeyler olduğu kesin. Girdiğimiz odada çekiç benzeri aletler görmüştüm." Harekete geçeceği sırada Alexis onu durdurdu.
"Buna gerek olmayabilir. Buz dolabının yanındaki duvar çok ince hatta yumruk atınca kırılabilir. Tam bir ince işçilikle yapılmış ancak birinin arkasında gizlenmesi için bir saat kadar önce yapılmış olması lazım. Diyelim ki bir şekilde başardılar. Bu durumda yumruk atınca öndeki ince tabakayı kolayca kırabilirsin ancak hemen arkasındaki diğer duvar için balyozlar bile işe yaramaz. Onun yerine bu duvarın arkasına başka şekilde ulaşabileceğimizi tahmin ediyorum." Hange'nin saklandığı kapaklı raflara yöneldi.
"Orası bu odanın sıcaklığından farklıydı, daha soğuktu. Hatta bir saat içinde donabileceğimi bile düşünmüştüm." Kısık sesle mırıldandı Hange.
Alexis rafı iyice kontrol ettikten sonra içeri girip duvarın önündeki kısmı kontrol etti. "Burası 4 derece daha soğuk." Birkaç saniye sonra vurduğu tahtalardan birinde diğerlerinden daha farklı bir ses yankılandı. İki elini de oraya götürerek ahşap kapıyı birkaç kez zorladı. 4. kez çektiğinde kapak aniden açıldı ve Alexis geriye düştü.
"İyi misin?" Levi yere çökerek göz kontağı kurdu.
"İyiyim, merak etme." Tekrar aynı pozisyona geldiğinde telefonunun fenerini açtı ve karanlık odaya tuttu. "Giriş biraz küçük ama hepimiz girebiliriz. Ben önden gidiyorum, sizde sırayla arkamdan gelin." Tek eliyle telefonunu havada tutarken, sürünerek minik kapıdan geçti. Hemen arkasından sırayla Levi, Hange, Erwin ve isteksizce Mike karanlık odaya girdi.
Bir yıl sonra merhaba.
Nihayet hepsi tünele girdiğinde karşılarındaki manzara karşısında dona kaldılar. Güçsüz ışıklarından ne kadarı belli oluyorsa o kadar kanları dondu. Upuzun tünelin neredeyse tamamı ceset, kan, kemik ve çeşitli uzuvlarla süslenmişti.
Alexis etkilenmemiş gibi dursa da diğerlerinin hali vahimdi. Hange öğürmesini zar zor kontrol altına almış, cesetlerden olabildiğince uzak bir yerde yere çökmüş halde duruyordu. Erwin yumruklarını sıkmıştı ancak dışardan çokta etkilenmiş gibi gözükmüyordu. Levi eliyle burnunu kapatıyor ve şimdilik cesetlere bakmamaya çalışıyordu. Mike burnundan çektiği aşırı doz koku yüzünden bayılacakmış gibi duruyordu.
Alexis sabırsızca diğerlerine baktı. Daha sonra derin bir nefes aldı ve tünelde ilerlemeye başladı. Etrafını saran cesetlerin kokusu onu çokta rahatsız etmiş gibi durmuyordu. Erwin'de kendini toparlayıp ilerleyen kadını takip etti. Yanına ulaştığında konuşmaya başladı.
"Bu cidden kan dondurucu." Kadın, adama bir kez baktıktan sonra tekrar önüne döndü.
"Açıkçası böyle bir şeyi bende beklemiyordum ama katilden beklenende bundan daha azı değildi. Bu kasabada olan her şeyde bu adamın parmağı var. Hatta tüm kasaba garip bir şekilde ona uyuyor." Tünelin ucuna sonuna yaklaşmak üzerelerdi.
"Adam mı?" Erwin aniden durup Alexis'i kolundan tuttu. "Cinsiyetini nerden biliyorsun?" Kadından şüphelendiği açıkça belliydi.
"Dot Pixis'in verdiği isimler genelde erkeklerin kullandığı İngiliz isimleriydi." Alexis mimik bile oynatmadı. Kolunu kurtarıp sondaki odaya girdi. Erwin sekiz saniye düşündükten sonra peşinden gitti.
Bölümü bilerek kısa tuttum. Yazım tarzım biraz değişmiş olabilir ve belki başka bir hikayeye geçiş yapmış gibi hissedebilirsiniz. Özür dilerim ancak yeni bölümü en erken cuma gününe yetiştirebilirm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölülerle Konuşmak
FanfictionTemel aot olay örgüsüyle alakası yoktur. /Levi x Okuyucu/