Arabanın beyaz ışıkları ormanı aydınlatırken çokta uzakta olmayan kasabanın renkli ışıkları görülüyordu. Noel gecesi olduğundan kimsenin ilgilenmediği karanlık köşeler hariç her yer kırmızı, yeşil ve dahasıyla süslenmişti.
Kadın kasaba girişine geldiğinde çok şey gördü ama kimseyi görmedi. Tatil olmasına rağmen karakolda birilerinin olacağını bildiğinden yönünü oraya çevirdi. Dakikalar sonra karşısına çıkan bu binayı özlediğine hayret etti. Çantasını ve İngiltere'de bulduğu bütün belgeleri aldıktan sonra indi ve arka kapıdan içeri girdi. Binada olan birkaç kişi ona dik dik baksa da umursamadan cinayet büroya geçti. Geniş odaya girdiğinde kimsenin olmamasının verdiği rahatlıkla elindekileri Levi Ackerman'ın masasına bıraktı. on bin beş yüz altmış iki sayfayı tek tek tarihlerine göre ayırdıktan sonra en eski olanından başlayarak okumaya başladı.
Taksici cinayeti, namı değer "Pembe Dosya"
Bir adam ilaçla insanları öldürüyor. Öldürmüyor, ölüme sürüklüyor ama ne için? Ailesinin iyi bir hayat sürmesi için. Son kurbanının kanıtları sayesinde Sherlock Holmes tarafından ifşa ediliyor. Bir tabancayla öldürülüyor ama öldürenin kim olduğu bilinmiyor, en azından resmi belgelerde böyle yazıyor. Ölmeden önce bir isim veriyor: Moriarty.
***
Kendini öldürüyor ve bir süre için Sherlock Holmes'u da yanında sürüklüyor. Hayatta bulunduğu son olay bu ama burada da bitmiyor. Birkaç yıl sonra bay Holmes sürgüne gönderi-
Kapının aniden açılmasıyla kadın sandalyesinden düştü. Masasının üzerindeki kahveye eli çarptığından yerdeki belgelerin çoğu kahveyle yıkandı.
Levi "Alexis, iyi misin?" Adam hızla yanına gelerek kadını yerden kaldırdı. Yaralanıp yaralanmadığını kontrol ederken aynı zamanda sorularını sıraladı. "Neredeydin ve neden gittin? Başımızda bir danışman suçlunun olduğunu söylemiştin ama kaçmayı mı seçtin?"
"Kaçmayı falan seçmedim Lev-" Son anda yaptığı hatayı fark etti. "Bay Ackerman." Levi nefesini vererek kadından uzaklaştı ve kenardaki sandalyeye oturdu.
"Çok resmisin." Yüzü duygusuz değildi ama barındırdığı duygu anlaşılmıyordu. "Bence daha samimi bir arkadaşlık kurabiliriz, Sherlock Holmes ve John Watson gibi." Söylediği şeyi fark ettiğinde yüzü hafifçe kızardı, kafasını eğdikten sonra konuşmaya devam etti. "Tam olarak öyle değil ama daha samimi olabiliriz."
Kadın bir süre düşündü. "Sosyal anlamda pek becerikli değilim." Levi kafasını kaldırıp Alexis'e baktı. "Konuşmayı başlatmadığın sürece konuşmayı başlatamam ve diğerlerinin aksine ilgi duyduğum birkaç sıra dışı şey var."
"Arkadaşlar birbirlerini her haliyle kabul eder Alex." Levi'ın yüzünde oluşan küçük tebessüm Alexis'e güven vermişti.
"Tamam o zaman." Yerinden kalktı ve Erwin'in masasının üzerine koyduğu belgeleri alıp geldi. "Bu elimdekiler seneler önce yaşamış ilk danışman suçluya ait. Kendisinin çok zeki olduğunu duydum eğer karşımızdaki kişi öyle biriyse yenmemiz pek kolay olmaz."
"O zaman bildiklerimizi birleştirelim." Levi'de masasına gitti ve çekmecesinden birkaç belge alıp döndü. "Bu yeni davan. Sen gidince biz baktık ama kayda değer şeyler bulamadık." Elindekileri kadına uzattı. "Ama gözden kaçırdığımız bir hata olabileceğine inanıyorum."
Alexis belgeleri aldıktan sonra henüz okumadıklarının yanına kaldırdı. Yerdeki kupasını aldıktan sonra yerdeki belgeleri topladı. "Kahve içmek ister misin Levi?"
"Çayı tercih ederim."
"O zaman çay içelim."
Adam ayaklandı ve kadının paltosunu aldıktan sonra kapıyı açıp bekledi. "Hadi gidelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölülerle Konuşmak
FanfictionTemel aot olay örgüsüyle alakası yoktur. /Levi x Okuyucu/