Çocuk ıssız ormanın derinliklerinde can havliyle koşarken, ayağı takılacak gibi oldu. Yere düşmemek için bir ayağını öne attığı sırada, ayağının yere çarpmasıyla aynı tahta sesini duydu. Diğerlerinden tek farkı bu ses çok yakındı. Hatta hemen arkasından geliyordu.
Bedeni buz tutmuş gibi hareket etmiyordu. Bacaklarını itmeye çalıştı ama başaramadı. Tahta sesi ise daha çok yaklaştı. Ormanda olmasına rağmen, her yer toprak olmasına rağmen bu sesin nasıl çıkabileceğini düşünmeden edemedi.
Nihayet kaçmaktan vazgeçip vücudunun kontrolünü sağladığında, arkasını döndü. Karşısında mor kimono giyen, parlak siyah saçlı ve kırmızı dudaklı, takunyalarını yere vura vura yürüyen bir kadın vardı. Yavaş ama sert adımlarla çocuğa yaklaştı ve yanağını avuçladı. Üzerine doğru eğildi ve fısıldadı. "Zavallı Alexander... Çok mu canını yaktım?" Ardından geri çekildi ve ağzını tamamen açarak gülümsedi.
***
Genç çocuk karşısında duran puan tablosuna baktı. Bir süre önce en tepede olmasına rağmen adım adım düşüyordu. İçinden hem kendini hem annesini azarladı. Aslında annesi ders çalışırken yanına gelip konuşmasaydı böyle olmazdı.
Okuldan ayrılmak için hareketlendi. Sakin ve rahat görünen tavırlarla sınıfa girip sırasındaki çantasını aldı. Birkaç arkadaşı sınıftaydı ama yüzlerine bakmadan çıktı. Annesi yine onu azarlayacaktı. Zaten birkaç haftadır sürekli tartışıyorlardı.
Otobüs durağına geldiğinde en köşeye geçip çantasından okuma kitabı çıkarttı. Ona seslenenleri görmezden gelerek bütün odağını kitabına verdi. Son zamanlarda onunla konuşamayan ve sürekli hakaretlere uğrayan arkadaşları kendisinden uzaklaşmış, hatta ona zorbalık yapmaya bile başlamıştı. Ama umurunda değildi.
***
O geceden sonra iyice paranoyak oldu. Bir odaya girdiğinde bile kapısını her daim arkasından kilitlemeye başladı. Evden nadiren çıkıyor, sadece iş görüşmelerine gidiyordu.
Bugün yine görüşmesi vardı. Geç kalmamak için çıkması gerekenden beş dakika önce çıkıp yola koyuldu. Bunu yapmadan öncede bütün kapıları arkasından kilitlediğine emin oldu.
Birkaç gecedir uyuyamıyordu ancak bugünü çıkarabileceğine inancı tamdı. Otobüs durağına geldiğinde boş yere oturdu ve kafasını arkaya yasladı. Kulaklığı takılı olduğundan hiçbir şey duymuyordu ve otobüsün geldiğini sadece bakarak öğrenebilirdi.
Kulaklarında çalan müziğin melodisi onu biraz mayıştırdı ancak uyumamak için direndi. Oturduğu yere iyice yayıldığını fark etmedi. Göz kapakları yavaş yavaş kapanırken o bu olanları hatırlamayacaktı bile.
Beklettiğim için özür dilerim. Günlerdir ödevlerimi yetiştirmeye çalışıyorum. Maalesef çoğu okul ödev vermezken ve böyle bir zorunluluk olmamasına rağmen okulum ödev vermeyi seçerek, hem kendine hem bize hem öğretmenlere sorumluluk yüklemiş oldu. Anlayışınız için teşekkürler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölülerle Konuşmak
FanfictionTemel aot olay örgüsüyle alakası yoktur. /Levi x Okuyucu/