34- Belki de tetanoz aşısı olmam gerekiyordur-

858 92 30
                                    

helloo! umarım yaz tatiliniz güzel geçiyordur =)

bence bu bölümü seveceksiniz :D oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin ve beni motive edin please <3

çokça sevgiler ve öpücükler :**

*

⋆ 'Cause I'm in a field of dandelions

Wishing on every one that you'd be mine, mine. 

*

Bir şey sırtımı dürtüyordu.

Düzeltiyorum: Aaron Carter sırtımı dürtüyordu.

Kendi kendine elindeki kitaptan bir şeyler mırıldanan hocaya çaktırmamak için göğsümde kabaran iç çekme istediğini bastırdım.

Dudaklarıma sevimsiz bir hoşgörü gülümsemesi kondurup yarım şekilde arkama döndüm.

"Yine ne var?"

Buz mavisi hareleri oyuncu bir ışıltıyla parladı.

"Sanırım silgimi kaybettim Melia," derken gizlemeye çalıştığı bir sırıtış inci gibi dişlerini gözler önüne serdi. "Seninkini ödünç alabilir miyim diye soracaktım."

Her gün tişört giyen Aaron bugün kaderin bir cilvesi olsa gerek ki açık yeşil bir gömlek giyiyordu. Önündeki birkaç iliklenmemiş düğme, omzuyla boynunun birleşim yerindeki kıpkırmızı diş ve siyah mürekkep izlerini meydana çıkarıyordu.

Tahammül seviyemin sınırlarında gezinirken sahte gülümsememi bozmamak için dudaklarımı sıktım.

"Önünde defter veya kalem bile yok Aaron. Silgiyi ne yapacaksın?"

Aaron bu gerçeğin farkına ben söyleyince varmış gibi şaşkın şaşkın sırasına bakındı.

"Tüh, epey hazırlıksız gelmişim."

Dudaklarımı büzerek onu onayladım. "Demek ki silgiye falan ihtiyacın yokmuş, değil mi?"

Çok doğru bir noktaya parmak basmışım gibi parmağını havada şıklattı.

"Doğru diyorsun. Önce kalem ve deftere ihtiyacım var. Eminim sende fazladan vardır."

Gözlerimi kısarak hain buzdolabını inceledim.

"İstediklerini vereceğim ve ders boyunca beni rahatsız etmeyeceksin. Anlaştık mı?"

Bana darılmış gibi baktı.

"Seni rahatsız mı ediyorum Melia?"

Düz düz baktım.

"Deneme bile. Duygu sömürüsü numarası bende işe yaramaz."

Kırgın suratı birden sırıtma halini aldı ve bana göz kırptı.

Tanrım, eriyecektim...

Eğer dersin başından beri benden bir sürü şey isteyip sinirlerimin üstüne zıplamıyor olsaydı.

Gözlerimi kırpıştırıp içinde bulunduğumuz ana odaklandım. Çantamdan bir defter çıkardım ve tam ona uzatacakken tekrar konuştu.

"Son olarak, yanında antiseptik bir şey var mı? Islak mendil mesela?" Başını yana çevirip diş izlerini iyice ortaya çıkardı ve umursamazca elini boynuna doğru salladı. "Belki de tetanoz aşısı olmam gerekiyordur-"

İstemsizce tıslayıp elimdeki defteri tüm gücümle koluna yapıştırdım.

Aaron kahkaha atarken öğretmen, "Bir sorun mu var?" diye sordu.

"Hayır!" dedim tiz çıkan sesimle. "Her şey yolunda! Öyle değil mi Aaron?"

Aaron sırıtmaya devam ediyordu. "Aslında-"

"Aslında Aaron'ın defteri yokmuş," diyerek kestim sözünü. "Ben de kendisine yardımcı oluyordum."

Aaron dudaklarını yaladı, gülüşünü bastırdı ve beni başıyla onayladı. Bütün sınıfın gözleri üzerimizdeyken öğretmen kitabından cümleler mırıldanmaya geri döndü.

"Tam bir baş belasısın," diye fısıldadım yine arkama dönüp dudaklarımı belli belirsiz oynatarak.

Tam Aaron cevap verecekken adını hatırlayamadığım esmer bir kız tepesinde dikilip ona sırnaşık bir gülümsemeyle baktı ve elindeki defteri uzattı.

"Bendekini alabilirsin Aaron. Hatta sende kala-"

Kendim bile ne yaptığımı anlayamadan defterimi Aaron'ın sırasına fırlattım.

"Hiç gerek yok," dedim gözlerimi kızın gözlerine dikerek. "Buldu bile."

Kız bir Aaron'a, bir de bana baktı. "Yine de belki benim defterimi almak ister..."

"İstemez," diye kestirip attım. "Sen söyle Aaron, onun defterini almak ister misin?"

Keyifle kaşlarını kaldırdı. "Doğrusu ben-"

"Tam da dediğim gibi! İstemiyor senin defterini. Yine de sağ ol... yardımseverliğin için."

Fırsatçılığın için.

Nihayet defter verme sevdasını atlatmış göründü. Ama lanet kızın vazgeçmeye niyeti yoktu. Bu sefer de eğilip Aaron'ın omzundaki diş izlerine baktı.

"Aman Tanrım!" diye kısık sesle ciyakladı. "Ne oldu sana Aaron? Kim yaptı bunu?"

Sabır, Tanrım. Sabır.

Sanki çocuk altı yerinden Rambo bıçağıyla bıçaklanmıştı.

Öfkeden bir sıcaklık dalgasının boynumdan yukarı tırmandığını hissettim.

Ve sonra fark ettim ki asıl kısıma daha yeni yeni geliyorduk. Çünkü kızın o kahrolası cadı eli aniden havalanıp Aaron'ın omzuna yöneldi.

Aaron ise kızı ona dokunamadan elinin tersiyle durdurdu ve rahatsızca öksürerek kendisinden uzaklaştırdı.

Rahat bir nefes verdim.

Kız hâlâ endişeyle ona doğru eğilmişken Aaron'la gözlerimiz birbirine kenetlendi.

"Önemli bir şey değil." Buz mavisi hareleri bir duygu yoğunluğuyla çalkalandı. "Kız arkadaşım biraz vahşi sadece."

Çenemin yere düşmemesi için elimden geleni yaptım.

Kızın şaşkınlığı benimkiyle yarışırdı. Birkaç saniyelik şoktan sonra hayal kırıklığıyla alt dudağını büzdü. "Vay canına, Aaron Carter'ın ne zamandan beri bir kız arkadaşı var?"

Aaron başını oynatmadan birkaç saniyeliğine gözlerini ona doğru kaldırdı. İlgisiz, buz gibi bir bakıştı bu.

"Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum."

Ve bakışları tekrar bana döndü.

İstediğini alamayan, bir de üstüne azar yiyen esmer kız gidip yerine oturdu. Ağladı ağlayacak gibiydi.

Bense şapşal şapşal gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum.

Yüzümün halini gören Aaron'ın da dudaklarında ufak bir tebessüm şekillendi. Gözlerimi yakalamış bırakmazken ne oldu dercesine başını iki yana salladı.

Sıramda önüme döndüm, kalemliğimden iki kalem ve bir silgi çıkarıp az önce masasına koyduğum defterin üzerine bıraktım.

"Başka bir şeye ihtiyacın olursa haberim olsun."


*

eheheh =)

aaron'a karşı sağlıksız bir bağlılık geliştiriyorum beybiler. sizde de durum aynıysa şaşırmam :D

sonraki bölümde görüşmek üzeree <3

Serbest DüşüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin