46- Yatay tango yaptığınızı nereden bilebilirdim?

139 26 21
                                    

Özleştik sanki :D

Siz bol bol oy ve yorum yapın, ben de bol bol yazıp hikayeyi bitireyim. Nasıl anlaşma? :D

öpüldünüz, adios!

*

Buz mavisi gözlere tüm kararlılığımla baktım.

"Rüzgar Gibi Geçti izleyeceğiz."

İşin kötü yanı, onlar da bana aynı kararlılıkla bakıyordu.

"Hızlı ve Öfkeli izleyeceğiz."

"İzlemeyeceğiz."

"İzleyeceğiz."

"Aaron!" diye tısladım.

"Aşkım," derken sesi tüy gibi hafifti.

Manipülatif bir pislikti. Birdenbire boğuklaştırdığı sesiyle bana aşkım veya bebeğim diyerek tartışmayı kazanabileceğini sanıyordu.

Haklıydı.

Aaron gibi bir buzdolabından böyle şeyler duymak ayaklarımı yerden kesiyordu, yalan yok. Ama film meselesi namus meselesiydi. İki minnoş söze tav olacak değildim. Hınçla inleyip ayağımı yere vurdum.

Beş santim ötemde bana tepeden bakan ve hareleri perdelenmiş bir keyifle ışıldayan Aaron'a göre mızmız bir cüceye benziyor olmalıydım.

"Ben aksiyon filmi izlemek istemiyorum!"

Tek kaşı havalandı.

"Ben de Yedi Kocalı Hürmüz'ün Amerikan versiyonunu izlemek istemiyorum."

"O bir klasik!" diye haykırdım. İfadesi sabitti.

Omuz silkip kollarını göğsünde kavuşturdu. "Hızlı ve Öfkeli de öyle."

Bezgince kirpiklerimin altından bakmaya devam ettim. Bir yandan da cidden gözlerimden alev püskürttüğümü ve onu şişe takılmış tavuk gibi pişirdiğimi hayal ediyordum.

"Kimse seni Hızlı ve Öfkeli'yi dokuzuncu kez izlemedin diye yargılamaz." Hırsla filmimi savunurken göz kapaklarını düşürmüş, dalga geçercesine başını sallıyordu. "Ama böylesine büyüleyici bir klasiği izlemediğin ortaya çıkarsa seni meydanlarda ibret olsun diye-"

Birden belime uzanıp dudaklarıma yapıştığında sözüm yarım kaldı.

Beni susturabileceğini sandığı bir diğer taktiği de buydu.

Bunda da haklıydı.

Ama şu an için altta kalmamakta kararlıydım. O yüzden de Aaron, seksi buzdolabı! diye çığlık atıp kikirdeyen hormonlarıma ket vurup geri çekilmeye çalıştım. Aaron ise tam tersi fikirdeydi ve belime doladığı kalın koluyla beni bedenine bastırırken diğer eliyle boynumu okşadı. Hareketine ara vermeyen yumuşacık dudaklarına geçiş izni vermemek için dudaklarımı birbirine bastırıyordum.

Ama çabamın nafile olduğunu biliyordum. Ve Aaron diliyle kurnazca dudaklarımı aralayıp beni derin bir öpücüğün içine çektiğinde bu kadar çabuk ikna olduğuma şaşırmadım.

Lavantalı erkek parfümü ne zaman burnuma çalınsa, kaslı kolu belime dolansa veya buz mavisi hareler ruhumu görür gibi gözlerime baksa direncimin buhar olup uçmasına alışmıştım artık.

Sinsi çocuk dudaklarımın üzerinde gülümsedi.

Belki de on bininci öpücüğümüzdü ama ilkinin heyecanını ve beklentisini taşıyordu. Dudakları o kadar yumuşak, dolgun ve hoyratlıkla nazikliğin ustaca bir harmanıydı ki bir milyonuncu öpücük de birincisi gibi ayaklarımı yerden kesecekti, şimdiden biliyordum.

Serbest DüşüşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin