seokjin hyung

5.3K 441 104
                                    

Not: bölüm düzenlendi


Yazar

Seokjin'in bildiğim kısa bir yol var demesiyle köye jimin'den önce varmışlardı.

Jungkook seokjin ve taehyung köyde yaşayan bir şifacı'nın evinde kalmaya karar vermişlerdi.

Jimin ise eskiden jungkook ile yaşadıkları eve geldi. Tüm köy halkı -özellikle bekar alfalar- jimin'in ne kadar güzel bir omega olduğunun farkındaydı ve hepsinin dul bir omega'yı kabul edecek kadar başını döndürmüştü.

Şifacı'nın evi ile Jeon'ların evi arasında çok bir mesafe yoktu. Jimin pencereden dışarıya baksa onu camda dikkatlice izleyen alfayı görebilirdi.

"Jungkook şu kapının önündeki adamı tanıyor musun?" Taehyung'un sorusuyla jungkook kafasını jimin'in kapısına çevirmiş kapıda gördüğü beden ile kurdunu dışarı salma fikrine kapılmıştı.

"Ben küçükken ne zaman jimin'in yanına gitsem hemen benden önce davranır onun tam yanına otururdu." Taehyung kıskandığını anlamıştı.

"Adı ne? Kellesini eline vereyim mi? Eşimin bir istemesine bakar" jungkook hızla kafasını taehyung'a çevirdi. Taehyung onun sevgisini kazanmak için herşeyi yapardı.

"Gerçekten yapar mısın? Adı Jung Woo Young. Kellesini elimde istiyorum" taehyung gülmeye başlayınca jungkook kaslarını çattı.

"Sakin ol sadece şaka yaptım. ben masum bir insanı öldürmem" bunu söyledikten sonra peki ya Jimin diye düşündü.

"Hey taehyung niye birden yüzün düştü." Taehyung cevap vermedi kafasını pencere tarafına çevirince gözleri şaşkınlıkla parlamış, jungkook'un kafasını da o yöne çevirmişti.

Jimin'in kapısının önünde bir ton genç ve bekar alfa vardı. "Taehyung müdahale etmemiz gerekiyor. Benim yokluğumdan faydalanmak istiyorlar."

"Müdahale edelim ama nasıl edecez. Jimin'in anlamaması gerekiyor" jungkook sinirle elini pencerenin duvarına vururken taehyung sakinleşmesi için feromon yaymaya başlamıştı.

"Deltalar bizden daha iyi koku almıyor mu? Taehyung başını onaylar anlamda salladı.

"Jimin'in kokusunu alıyor musun?" Taehyung gözlerini kapatmış havayı koklamamıştı. "Şeftali kokuyor" jungkook salak mısın der gibi bakarken, Taehyung kafasını ne var anlamında sallamıştı.

"Şeftali koktuğunu bende biliyorum nasıl kokuyor acı mı ekşi mi yoksa normalden daha fazla tatlı mı?" Taehyung kafasını anlamış gibi sallayıp tekrar derince koklamıştı.

"Şekerli şeftali kokuyor çok tatlı" taehyung jungkook'a bakarken jungkook konuşmayı hatırlamıştı.

"Demek ki uyuyor. Bazen uyuyunca aşırı feromon salgılayabiliyor. Alfaların olduğu yerde bile duyulabilir."

"Alfaları nasıl kovucaz peki" jungkook yüzündeki sırıtmayla taehyung'a dönünce taehyung birşeyler olacağını anlamıştı.

Jimin

At arabasında bebeğim de bende çok yorulmuş, eve gelir gelmez uyumuştuk

Uyandığımda tahmin ettiğim aksine kapımda bir tane bile alfa yoktu. Oysaki arabadan iner inmez Woo Young peşime takılmıştı bile.

Sorgulamama kararı verip neredeyse bir saat kalan nişan töreni için hazırlanmaya başladım. Jungkook dün istersen yeşil elbiseni bile giyebilirsin demişti ve ben seve seve onu giyecektim.

Jisoo benim çok yakın bir arkadaşımdı. Oda benim gibi omega'ydı. Jungkook alfa lisa'ı tanıdığını söylüyordu ama çok samimi değillerdi.

(Bence bu elbise yeşil renk ama tonunu bilmiyorum ama yeşil)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Bence bu elbise yeşil renk ama tonunu bilmiyorum ama yeşil)

Elbisemi giydikten sonra saçlarıma da biraz şekil vermiş ve yürümem her geçen gün biraz daha zorlaştığı için şimdiden evden çıkmaya karar vermiştim.

Tam kapının önünde namjoon hyung'a seslenecektim ki kaldığı evin kapısının önündeydi ve etrafı alfa doluydu

"Namjoon hyung artık gitmemiz gerekiyor." Ona seslenmemle tüm gözler üstüme dönmüş hepsi arsız bir şekilde süzdükten sonra uzaklaşmıştı.

Yanıma geldikten sonra koluna tutunmuş ve yavaş yavaş düğün meydanına doğru ilerlemeye başlamıştık.

Bu elbiseyi hamile değilken almıştım ve şuan biraz sıktığı için karnımı iyice belli ediyordu.

Nişan kısa ve basit geçmişti. Jisoo babasının kolunda alfasına ilerlemiş ardından birbirlerine yüzük takmışlar vesaire.

Aklıma bizim nişan ve düğünümüz gelmişti. Ben bembeyaz jungkook simsiyah giyinmişti.

Ne kadar zıt olsak da bir o kadarda uyumluyduk. Kendime artık jungkook yok diye kızsam da kafamı nereye çevirsem bizi görüyordum, anılarımızı.

Çok küçük yaşta evlenmiştim. Babam beni Lee krallığında kralın oğluna vermek istiyordu. Jungkook'u seviyordum ve onunla kaçtım. Daha 18 yaşındaydım. İki babam vardı evet. Alfa babam istemese bile omega babam gizlice düğünüme gelmişti.

Düğün gününden sonrada bir daha hiç görmedim onları. Bir defasında ikimizin de kızgınlığı aynı güne gelmişti. 19'uma girdikten iki hafta sonraydı. Bir koca hafta boyunca yemek bile yememiş her saniye sevişmiştik.

O gün hamile kaldım. Jungkook kızgınlıklarımda çok dikkatli davranırdı ama oda kontrolü kaybedince minik bebeğim geldi. Asla pişman değildim.

Akşam yine namjoon hyung'la beraber eve dönerken sessizlikten sıkılmaya başlamıştım.

"Hyung sen hiç aşık oldun mu?" Kafasını olumlu anlamda salladığında kafamı ona doğru çevirdim.

"Benim tüm çocukluğum bu sarayda geçti. Saray dışına doğru düzgün de çıkamıyordum. Çocuk aklı işte şifacı'nın oğlu çok tatlı geliyordu bana, seokjin." Ağzım şaşkınlıkla aralanmış o ise bu halime gülmüştü.

"15 yada 16 yaşında olmalıyım. Sürekli peşinden dolanıyorum beni görür belki bakar belki de sever diye. Ama hiçbir gün dönüp bakmadı.

Bende bir gün odasına girmeye karar verdim. O yokken gittim odasına girdim. Her tarafta kitaplar bitkiler otlar vardı. Bana çok havalı gibi gelmişti ve odanın içine girip iyice incelemeye başladım.

Masanın üstünde bir mektup vardı. Çok sevgili eşime diye başlıyordu. Ya seokjin hyung yazmıştı eşine, yada tam tersi eşi ona. Tam okuyacakken hyung odaya girdi ve beni yaka paça dışarı attı.

Bir daha seni etrafımda görmeyeceğim dedi. Ben beni farketmiş yani diye heyecanlanırken o bu halime daha sinir olmuştu.

Benim senin o iğrenç sevgine karşılık vereceğimi düşünme sakın dedi. Bende o gün ordan gittim ve bir daha asla yüzüne bakmadım. Onun bana bakıp bakmadığını bilmiyorum yani."

Çok üzülmüştüm seokjin hyungun böyle birşey yapacağı aklıma bile gelmiyordu.

"Peki sana pişman olduğunu söylerse kabul eder misin onu" hyung derin nefes alıp kafasını olumsuz anlamda sallayınca daha fazla üstelemek istemedim.

Biraz daha yürüyüp sokağa giriş yaptığım sırada mahalledeki şifacı'nın evinden çıkan seokjin hyung'u gördüm.

"Hyung senin burda ne işin var kral ya da alfa Kim hastalanırsa ne olacak"

Panikle yerinden sıçramış ve bana bakmıştı.

"Onlar sarayda yok ben de hazır onlar yokken arkadaşımdan bir kaç bitki almaya geldim."

Ne yani ikiside evde yok muydu? Benim gitmemi mi beklemişlerdi gezmek için.

Benim bir söz hakkım yoktu ki zaten neden böyle yapmışlardı.

"Anladım hyung teşekkürler"

Jungkook'un neden gelmeme izin verdiğini şimdi anlıyordum. O sadece eşi ile vakit geçirmek istiyordu.

Kırılmıştım hemde çok fazla ama hakkım da yoktu.

My Worlds Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin