delta'ya aptal

3.5K 306 55
                                    

Düzenlendi
Silinmiş sahneler bulunuyor


Jimin

Ana kraliçenin ölümünün üzerinden üç gün geçmişti. Hiçbir çalışan, hiçbir aile bireyi ağlamak bir yana üzülmemişti bile.

Taehyung haberi aldığı gibi saraya gitmiş ve ortalığı temizlemelerini emretmişti. İlk cümlesi buydu. İkinci cümlesi "namjoon'un düğününü bir gün erteleyeceğiz ona göre hazırlık yapın."

Ana kraliçe küçük bir cenaze töreni ile uğurlanmıştı son yolculuğuna. Bugün ise namjoon'un düğününe hazırlık yapılıyordu.

Kimse mutlu değildi. Mutlu olursak yanlış olur diye düşünüyorlardı. Ben, taehyung, jungkook ve enteresan bir şekilde bogum mutluydu. Bogum çok mutluydu.

Ana kraliçeyi kimin öldürdüğünü araştırıyorlardı. Kimse bulmak istiyor gibide görünmüyordu.

"Hadi ama namjoon şu elbiseyi giyer misin artık" jisoo bağırarak alfasının gönderdiği elbiseyi namjoon'a giydirmeye çalışıyordu.

"Saçmalama jis ben kaslı bir betayım. Hani çelimsiz olsam neyse ama bu kaslarla elbise giyemem." Jisoo ağlamaklı bir ifadeyle bana bakıyordu.

"Tamam önemli değil takım elbise giysin"  alfasının kız kardeşi tarafından onaylanınca derin bir nefes aldı namjoon.

Beyaz ona çok yakışıyordu. Ben daha sade ama mor bir elbise seçmiştim. Mor her zaman favorim olmuştu.

İçeriye giren jisoo önce namjoon hyung'un dudağına bir şeyler sürmüş, onun acı dolu yakarışlarına karşılık vermeden bana dönmüştü.

"Seninkiler zaten dolgun sürmeye gerek yok ya ama eşlerine güzel görünmek istiyorsan sürelim" şaşkınlıkla yüzüne bakıyordum.

"E-eşlerim mi eşim yok benim" bu sefer şaşkınlık ile bakan oydu. "Taehyung ve jungkook ile eş olduğunu sanıyordum özür dilerim." Kafamı olumsuz anlamda sallayıp hemen odadan çıkmıştım.

Odadan çıkarken çarpıştığım bedeni görmem ile yanaklarım iyice kızarmıştı. "Jimin nere- Jimin!" Onu dinlemeden yanından uzaklaşmıştım.

Dışarı çıktığımda jungkook ile karşılaşmış gülerek yanına gitmiştim. "Her şey hazır mı kook. Namjoon hyung hiçbir eksik istemiyor." Cevap gelmeyince kafamı ona çevirmiştim ama o mühür olmayan boynuma bakıyordu.

"Mührünü yenilememiz gerekiyor" saçmalama dercesine ona bakıyordum. O ise ciddiyim der gibiydi.

Daha fazla tartışmaya girmeyip tam o sırada merdivenlerden inen hyunguma bakmıştım.

O çok güzel görünüyordu. Melek gibiydi adeta. Gözüm onu bekleyen alfasına kaydığında onunda en az benim kadar hayran bakışları ile karşılaştım.

Az ilerde de seokjin hyung görünüyordu. Gözlerinde acı ve anlamlandıramadığım bir duygu vardı.

"Tanrı şahidimdir ya Choi namjoon, sen benim ölüm sebebim olacaksın. Bu güzellik kalbime fazla."

Bahçedeki herkesten gür kahkahalar yükselirken ben sadece seokjin hyung'u izliyordum. Gözleri namjoon'un Gülen suratına kayınca anlamlandıramadığım ifade yer ediniyordu.

Alfaya baktığında ise bariz saf nefret vardı. Seokjin hyung beni meraklandırıyordu. Hislerini asla anlamıyordum.

"Sonsuzuma kadar kalbimin sahibi, evimin kıymetlisi, hayatımın vazgeçilmezi olacağına yemin ederim."

"Sonsuzuma kadar kalbimin sahibi, evimin efendisi, hayatımın en kıymetlisi olacağına yemin ederim."

Evlilik yeminleri verilmişti. Onlar artık evliydi. Herkes mutluydu, mutluluk gözyaşları vardı. Seokjin hyung'un göz yaşları ise saf acı barındırıyordu.

Konuşmanın yanlış olacağını düşündüm. Bu bana düşmezdi. Tam seokjin hyung göz yaşlarını silip ikiliye döndüğünde alfa namjoon'u çekmiş ve dudaklarına yapışmıştı. Şimdiye kadar sorun yoktu.

Ama hyung'da karşılık verince herkesten mutluluk nidaları koparken, Seokjin hyung yine ağlıyordu.

Birden alfa geri çekilmiş ve kıpkırmızı olmuş dudakları ile omega'ya dönmüştü.

"Bu dudaklarındaki zehir tat nedir? Nasıl bakmaya doyamadım dudaklarına zehir sürersin" arkasında duran bir sürahi suyu tek seferde içince hepimiz gülüyorduk.

"Dolgun dursun diye kırmızı biber sürdük" hyung'un suçlu bir çocuk gibi çıkan sesine karşılık alfa tekrar dudaklarına yapışmıştı.

O an etrafta göz gezdirirken taehyung'un ortalarda olmadığını farkettim. Jungkook'a bebeklere bakacağımı söyleyip saraya girmiştim.

Yalanım doğru olmuştu çünkü taehyung bebeklerin yanında, her ikisinide sağ sol kuralına dikkat ederek dizine yerleştirmişti. Onlara ninni söylüyordu.

Bende kapıdan dinledim. Sesi çok güzel ve huzur vericiydi. Sırtımda hissettiğim Ellerin sahibine bakmış jungkook olduğunu görmem ile rahatlamıştım.

Ben onlara ninni söylüyorum ama uyumuyorlar." Jungkook hayıflanarak konuşunca ona sus işareti yapmıştım.

Bebeklerin uyumasına rağmen ninni söylemeye devam ediyordu. Ninnisi bitince bebekleri tekrar yatağa yatırmış, üzerlerini örtmüştü.

Yerdeki küçük oyuncak parçasına bastığı an ağlamaya başlaması ile şok olmuştuk. Jungkook hemen içeriye girip neden ağladığını sordu.

"Ayağım acıdı oyuncağa bastım." Öyle içli içli ağlıyordu ki jungkook ve ben de ağlamıştık. Deltalar kolay kolay acı hissetmezdi.

Hepimiz sarılıyorken alfa kızımın ağlama sesini duymuştum. Onun ağlamasından hemen sonra oğlumun da ağlaması hepimizi güldürmüştü.

"Kardeşine çok bağlı. Ağladığını duyunca hemen uyandı. Belkide hissetti" ikimizde taehyung'u onaylamıştık.

"E gidelim hadi. Namjoon birazdan alfası ile gidecek." Ben kızımızı jungkook'da oğlumuzu kucaklamış aşağıya inmiştik.

"Taehyung koşar adımlarla namjoon'un yanına gitmişti. Kocaman sarılıp alnından öpmüştü. Daha sonra ayrılıp hiçbir şey olmamış gibi konuşmuştu.

"Sen gittiğin için yarın tören düzenlenecek. Tanrım çok mutluyum sonunda gidiyorsun." İkiside ağlamak üzereydi.

"Ara sıra geleceğim elbet aptal." Sonda söylediği kelime ile taehyung'un yüz ifadesi acitasyona hazırlanmıştı.

"Sen bana delta'ya kral'a, hemde delta olan bir krala aptal mı dedin. Dua et evlisin yoksa kelleni alırdım. Ya da gitme burda kal yarın ya da diğer gün alırım kelleni" sonda kısılan sesine karşı hepimiz gülmüştük.

"Merak etme delta. Ona gözümden daha iyi bakacağım. Benim evim onun kalbidir." Daha sonra ise namjoon hyung yeni krallığına doğru gitti.

Seokjin hyung hâlâ olduğu yerde dikiliyordu. Yanına gitmek üzereyken o arkasını dönüp saraya doğru adımlamıştı.

My Worlds Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin