- 04.55 –
Gün doğmaya yüz gösterdiğinde, çoktan duş almış, üzerime spor için uygun kıyafetler giymiştim. Gözüme değen güneşle birlikte, komodinin üzerindeki saate baktım.
04.59’u gösteriyordu. Siyah, spor ayakkabılarımın bağcıklarını bağladığımda, kapıdan gelen yumruklama sesi ile anlık yerimden sıçradım. Fakat her darbede, ses çoğalıyordu. Sert ve çatık kaşlarımla kapıya yürüdüm ve hızla açtım.
Yiğit'in sert çehresi göz hizama geldiğinde, kaşlarım daha da çatıldı.
"Bence kapı henüz kırılmadı. Ben kapatayım, sen tekrar dene şansını!" dedim alayla.
İçinden sabır dilendi.
"Sallanma in aşağı çaylak!" dedi sırıtarak.
Göz devirdim ve odadan kapıyı ardımdan kapatarak çıktım. Önümden o, arkasından ben yürüyordum. Dik ve büyük adımlarla yürüyordu Yiğit. Uzun koridoru geçip, aşağı indiğimizde, dış kapıdan bahçeye çıkmıştık.
Onu takip ettiğim sırada, hızla durmuş ve bana dönmüştü. Bir anlık dip dibe girmiş fakat hemen eş zamanlı geriye çekilmiştik.
"Binanın etrafında on tur ile başla" dedi ve kronometreye bastı. Sayacın sesini duyduğumda, koşmaya başladım.
Bacaklarımı olabildiği kadar hızla oynatmaya çalışıyordum.
İlk tur.
İyiydim, yürümek gibiydi.
İkinci tur.
Biraz daha hızlı yürümek gibiydi.
Üçüncü tura döndüğümde, beni dikkatli bakışlarla izleyen Yiğitle göz göze gelmiştim.
Altıncı tur.
Nefesimin acıdığını biraz hissediyordum. Ama rüzgâra karşı koşmak güzeldi. Fakat binanın çevresi oldukça büyüktü. Çok büyüktü.
Dokuzuncu tur.
Bacaklarımın yandığını hissediyordum.
Turun bitiminde beni bekleyen Yiğit, yeni turun başlangıcında da oradaydı ve kronometreye bakıyordu. Ardından elindeki cihazı yukarı kaldırdı ve ardımdan bağırdı.
"Her fazla saniye, fazla antrenman demek çaylak!" dedi sert sesiyle.
Anında süratimi daha da arttırdım. Binanın bitimine geldiğimde, hızla Yiğit'in yanına koştum. Yanına geldiğimde, durdum ve bacaklarımdan destek alarak, nefeslenmeye çalıştım.
"Fazla eğilme, tansiyonun düşer" diyen adamın dediğini yaptım.
Bana bir bakış attı, sanki burada ne yaptığımı sorguluyor gibiydi. Dışlanmış bir çocuk gibi hissettiriyordu bakışları bana. Bıkkınlıkla havaya nefes verdiğimde, konuşmaya devam etti: