(GELECEK)
Kızıl saçlı kadın öfkeyle karşısında oturan orta yaşlı adamı izliyordu. Biraz sonra öleceğini, cesedinin bir ormana atılacağını ve parçasının bile bulunmayacağını biliyordu. Fakat karşısındaki adamın önünde bütün öz güveniyle oturmuş, onun keskin mavi gözlerine bakıyordu. Kadın öfkeli gözlerin içinden, kendi kara gözlerini görüyordu. Karşısındaki adamdan korkmuyordu, kadının içinde korkuya dair zerre yoktu.
"Bana oyun oynuyorsun küçük hanım, yapma." Dedi, güzel İtalyan aksanıyla.
"Size oyun oynuyor olsaydım, çoktan ölmez miydim Signor Rosso?" Dedi tek kaşını kaldırarak.
"Seni öldürmüyor oluşuma mı güveniyorsun?" Dedi, saf bir sinirle.
Kadın düşündü, vakit geldi dedi kendi kendine. Arkasında çok hesap bırakmıştı, kapatılmamış çok defter vardı. Sayamadığı kadar gün, göz ardı edemediği kadar yıl olmuştu bu savaşta geçirdiği. Özlediği, görmek istediği şeyler vardı, dünya gözüyle görmeden, görevlerini yerine getirmeden çekip gidiyordu. Kadın sustu, yorulmuştu artık.
"MARİA!" Diye bağırdı Signor Rosso.
Kadın kafasını kaldırdı ve öfkeli gözlere, delici bakışlarla bakmaya başladı. Gözlerle savaşıyorlardı sanki.
"Bir kere soracağım Maria, bana ihanet ettin mi?" Dedi yüksek sesle.
"Eğer ihtimal bile veriyorsanız, beni öldürün Signor Rosso!" dedi kadın üstünlük kurarak.
Adam koltuğundan kalkmış ve odanın köşesindeki küçük bar kısmına ulaşmıştı. Elindeki ağır içki şişesini alırken, gözlerini Maria'nın gözlerinden bir saniye çekmemişti. Bardağına doldurduğu viskiyi dudaklarına götürdüğünde, kapısı çalmış ve içeriye biri girmişti. İçeriye giren adam saygıyla selam verdiğinde, Signor konuşması için komut vermişti.
"Efendim, Alberto'yu bulduk." dediğinde eliyle işaret vermişti.
Çok geçmeden iki adam tarafından yaka paça Signor'un önüne atmışlardı Alberto'yu. Yüzü gözü kan içinde, korkudan göz bebekleri büyümüş, ağlayan adam, korkudan titriyordu. Signor yerdeki adamın yanına yaklaştı ve elindeki çakıyı, korkmuş adamın yüzünde gezdirdi.
"Hoş geldin Alberto, bizde Maria'yla suçlu kim oyununu oynuyorduk. Anlat bakalım!" dedi sevecen bir tonda. Alberto susmuş, yere bakıyordu sadece.
"KONUŞ!" Diye bağırdı adam.
"Efendim, bağışlayın!" diye bağırmış, adamın ayaklarına sarılmıştı can havliyle. Başında bekleyen iki iri adam onu omuzlarından tutmuş ve geriye savurmuştu. Maria kenarda oturmuş olanları, tiyatro izler gibi izliyordu. Signor, Maria'ya döndü ve konuşmaya başladı:
"Sen anlat Maria."
"1 hafta önce Alberto'nun bilgisayarını kullandım bir mail için. Daha sonra birtakım yazışmalarını gördüm. Uyardım-" adam sinirle kadının lafını kesmişti.
"NEDEN BANA GELMEDİN MARİA!" Demişti hiddetle.
"Efendim, yeterince kanıt yoktu elimde, bana inanmayacağınızı düşündüm. Sonra kanıt aramaya başladım. O günde o yüzden oradaydım ama sonra suç ortağı konumuna düştüm." Dedi kadın ağlayarak.
"Efendim, Maria hanımın bütün iletişim ağlarını kontrol ettik. Alberto ile yaptığı telefon görüşmelerinin kayıtları, dediklerini doğruluyor. Alberto'nun çantasında size ait hard diski bulduk." dediğinde, Signor eliyle sus işareti yaptığında, adam susmuştu.