(YAZARIN ANLATIMIYLA)
Barlas elindeki dosya ile yüz taramasından geçmiş ve toplantı odasına giriş yapmıştı. Liderleri içeri giren Alaka, tek vücut şeklinde ayağa kalkmıştı, saygıyla.
Barlas Erdem, saygı duyulması gereken bir adamdı çünkü.
Barlas baş köşeye, yerine geçtiğinde, diğerleri de oturdu. Elindeki dosyayı önüne aldı ve konuşmaya başladı:
“Yeni görev, kasetlerle alakalı değil. O mevzuyu bir süre rafa kaldırdım. Yeni görev: İstanbul adliyesinin arşivine girip, bir dosyayı almak.”
Barlas cümlesini bitirdiğinde, herkesin kaşları havalanmıştı, bilhassa da Ahu’nun.
“Alaka bir sokak çetesi değil öyle değil mi? Zaten ulaşabileceğiniz bir dosyayı neden gizlice alıyoruz?” dedi Ahu, lafları arka arkaya sıralayarak.
Barlas ona baktı ve zorlukla konuştu:
“Bu devlet himayesi altında olmayan bir iş, daha komplike” dedi sakince.
“Devletten gizli iş yapmayız biz Barlas, biz devlete çalışan adamlarız” dedi Feza soğuk sesiyle.
“Ne dosyayı bu? Kimin dosyayı, doğrudan ulaşamadığına göre devlet için ehemmiyetli bir konu olmalı.” Dedi
Yiğit kendi kendine konuşur gibi.
“Bu görev neyle ilgili?” dedi Alin.
Barlas yerinde dikleşti ve konuşmaya başladı:“Kaset göreviyle bağlantılı fakat şuan birinci önceliğimiz, dosyayı almak.” Diye yineledi Barlas.
Yiğit sabır çekti ve nefes verdi dışarı.
“Kişisel bir mesele için devlet adliyesine girip, dosya çalmam ben. Benim işim devletten bir şeyler çalmak değil.” Dedi sert sesiyle.
Barlas ve Yiğit göz göze geldiğinde, ikisinin de gözlerinden ateş çıkıyordu.
“Bu bir görev değil, suç” dedi Ahu, avukat edasıyla.
“Avukat doğru diyor!” dedi Yiğit.
Barlas sabırla nefes aldı.
“Bir şey çaldığımız, suç işlediğimiz falan yok. Size bir görev veriyorum, seçenek sunmuyorum. Bir emel için yola çıktık, şuan gereken bu... Şimdi!” dedi ve es verdi Barlas.
Ahuyla anlık göz göze geldi ve tekrar konuştu:
“Ahu, avukat kimliği ile adliyeye girecek ve dosyayı alacak. Bakın bu içinde olduğumuz konu kişisel bir mevzu değil, arka yüzü de olabilir. Ama bu şekilde özel bir görev için izinler almak zor.”