Sabah uyandığımda bütün vücudum uyuşmuş gibi hissediyordum. İlk başta koltuktan dolayı rahatsız olduğumu sandım. Başımdaki havluyu unuttuğumun farkında bile değildim. Hastalanmaya doğru adım adım gidiyordum. Üstüm ıslanmıştı, saatlerce bir taşın üzerinde oturmuştum ve şimdide ıslak saçla uyumuştum.
Yerimden kalktığımda başım dönmüştü, hızlı kaktığım için olduğunu düşündüm. Kansızlığın yanında getirdiği ufak sorunlardı bunlar. Odama gittiğimde Eda'nın uyanmış, yatağın içinde telefonla uğraştığını gördüm.
"Paşama bakın! Kahvaltınızı da yatağa getirelim isterseniz." Bakışlarını bana çevirdi ve dik dik baktı. Ya tersinden kalkmıştı ya da bir şey olmuştu.
"Bir şey mi oldu?" yatağın boş kısmını gösterdi ve beni yanına çağırdı. Meraklanmıştım ve hemen yanına oturdum.
"Sorun Alya. Şu fotoğraflara bakar mısın? Gören ablan mı diyecek?" hafifçe kıkırdadım. Alya güzel ve alımlı bir kızdı. Giyiniş tarzı ve yaptığı makyaj onun olduğundan büyük görünmesine neden oluyordu.
Alya ve Eda üvey kardeşti. Eda'nın annesi Alya'nın babasıyla dört sene önce evlenmişti fakat bu sürede Eda ve Alya bir türlü anlaşamamıştı. Eda'nın, annesinin eşiyle bir problemi yoktu. Bütün problem Eda ve Alya arasındaydı.
"Bıraksana sen kızı ya! İstediğini giyinmekte özgür. Babası karışmamış sana ne oluyor?" bazı zamanlar Eda'nın Alya'yı kıskandığını düşünüyordum çünkü yaşadıkları durumlar buna zemin hazırlıyordu. Kim hoşlandığı çocuğu kız kardeşiyle görmek isterdi ki? Üstelik üvey olan kız kardeşiyle.
"Derin attırma kafamı!" hafifçe kıkırdadım ve yerimden kalktım.
"Tamam be bir şey demedik. Hadi kalk hazırlan. Kahvaltıyı dışarıda yapalım." Öfkeyle üzerindeki yorganı attı ve yataktan kalkıp banyoya girdi.
Eda ilk başlarda babasının yanında yaşıyordu fakat babasına yurtdışından gelen çok iyi bir teklifle taşınmak zorunda kalmıştı. Ardından annesinin yanına taşınmıştı ama o eve bir türlü sığamıyordu. Bu durumdan dolayı kızların evlerinde mekik dokuyor, sırayla birimizde kalıyordu. Çoğunlukta bende kalsa da bu durumu çok sıkıntı etmiyordum. Evde birinin daha olması bana iyi geliyordu.
Eda nihayet banyodan çıktığında ağrımaya başlayan bedenimi de alıp banyoya girdim ve hazırlanmaya başladım.
**
Kampüse sadece iki saatlik ders için gelmek canımı sıkmaya yetiyordu. Ev ile kampüs arasında çok mesafe olmasa da hazırlanmak ölüm gibi geliyordu. Üstelik halim yoktu ve antrenmana kadar iki saatlik boş zamanım vardı.
Eda ile konuştuktan sonra annesi çağırdığı için onun yanına uğrayacağını söyledi. Kızlarla olanlardan sonra konuşmamıştık ve bu konuşma Eda olmadan yapmak istediğim bir şey değildi. Bu yüzden otoparka gidip arabada oturup müzik dinlemeye karar verdim. Başka bir şey yapacak halim de yoktu. Gitmeden kafeteryaya uğrayıp sade bir Türk kahvesi almayı ihmal etmedim.
Arabanın koltuğuna yerleştim hatta rahat olabilmek için biraz koltuğu yatırdım. Radyoyu açıp rastgele bir müzik dinlemeye başladım. Elime şuan okumakta olduğum kitabı aldım ve kahvemi yudumladım.
'tık tık' sesiyle uyandım. Ne zaman daldığımı bilmiyordum. Kahve bile etki etmemiş, okuduğum kitap üstüme düşmüştü. Camın arkasında iki çift göz görmemle yerimden sıçradım.
"Ne yapıyorsun aptal?" çatık kaşlarıyla geriye çıktı ve bende arabadan indim.
"Horladığına yemin edebilirim." Morali bozuk görünüyordu. Annesiyle olan görüşmesi iyi geçmemişti anlaşılan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yedi Metre
General FictionBana yaptıkların, yaşattıkların o kadar ağır şeylerdi ki; sustum, hatta sesimi dahi çıkarmayacağım konumlara sürüklendim ama artık bitti. Senin tanıdığın Derin toz oldu, tarih oldu. Herhangi bir şey yaparsan sana eski Derin'i göstermekten çekinmem...