Odamın kapısının üstünde gördüğüm anahtar buranın ben yokken açılmadığını kanıtlar nitelikteydi. En azından sadece Kadriye teyze giriyor ve odamı her zaman gelebilecekmişim gibi temizliyordu. Daha önceden zorla getirildiğim odamın kapısını açmak için anahtarı çevirip kulpu indirdim. İçeri girdiğimde burnuma dolan toz kokusu değil temizlik kokusuydu. Bunu geçen defa stresimden fark edememiş olmalıydım.
Kapıyı açtığımda gözüme ilk takılan annemle oturduğumuz sallanan sandalyemdi. Bu odada ona dair hatırladıklarımın çoğu bundan ibaretti. Okuduğumuz hikaye kitaplarının çoğunu zor gelse de büyüdüğüm için zaten kaldırmıştım. Sadece gece masalları duruyor olmalıydı. O da geçen geldiğimden beri yerinin değiştirilmediğini belirtir gibi yatağımın üstünde bırakılmıştı. Annemle kalan anılarımızdan kurtulduğumda asıl zor kısma gelmiştik.
Aşamadığım şey annemin yokluğu değil onun gitmesine alışamadığımdan dolayı yaşadığım psikolojik ve fiziksel boşlukların bende ortaya çıkardığı etkiden başkası olmadığıydı. Benim bunun farkına varmam zamanımı almış, toparlanma sürecim bunu fark edip yaşadıklarımı geride bırakıp gittiğim bu evden sonra gerçekleşmişti. Şimdi ise onların yeniden doğmasına olan korkum ortaya çıkmıştı ve beni rahatsız etmekten başka pek bir şey yapmamıştı.
Annem öldüğünde 11 yaşındaki ben; onun ölümünün nedeninin farkındaydım fakat onu benden koparıp götürenin, metastaz yüzünden vücudunun her yerine yayılan kanser hücreleri değil, doktoru olduğunu düşünecek bir akıl sağlığındaydım. Ağabeyim benden beş yaş büyük oluşunun verdiği olgunlukla bu durumu bana göre daha hafif karşılarken, en azından o zamanki ben bunu öyle düşünüyordum, ben çok büyük psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalmıştım. Annemin gidişinden sonra onu çoğu kez yanımda, arkamda, aynada, odasında... Bir sürü yerde onu görmüş ve her defasında arkasını dönüp gidişine çeşitli tepkilerle karşılık vermiştim. Bu yüzden siyahlar içindeki adamın benim hayalim olduğunu düşünmek aynı anları yeniden yaşayacağımı aklıma getirmiş ve belki de tedavim olabilecek kişiyi bütün bunların suçlusu gibi görmüş, ona gideceğim an her şeyi yeniden yaşayacağımı zannetmiştim.
Yatağıma biraz daha yaklaştığımda, bir yanımda ağabeyim bir yanımda babamın kollarımdan tutup beni zapt etmeye çalışması ve bu esnada Kadriye teyzenin yaptığı her bir sakinleştirici gözümün önüne gelmişti. Nefes alışverişlerimin daraldığını hissettiğimde odamdaki pencereye yöneldim ve biraz araladım. Bu esnada bahçedeki, benim için yapılmış salıncak gözüme takıldı. Karan'la oyunlarımız ve annemin bizi sallayışı gözlerimin önüne geldiğinde kötü anılarımdan kaçarak iyi anılarıma tutunmaya çalıştım.
Soluklarım düzene girdiğinde arkamı döndüm ve o esnada kapı açıldı. İçeri ergenlik dönemindeki Derin girdiğinde başka bir anıda olduğumu anladım.
Babam kapının ardından bağırırken söylediği tek şey psikolog seanslarından kaçamayacağım ve elbet onlara yeniden ihtiyaç duyacağımdı. Okul üniformamın yakalarını açarken yine nefessiz kalıyordum. Bu sırada sesleri kesilen babamın ardından ağabeyim odaya dalıyor ve bayılmamam için beni kendi yöntemiyle sakinleştirmeye çalışıyordu. Bana sıkıca sarılıyor kulağıma yaklaşarak çok sevdiğim parçaları söylerken nefeslerim düzene giriyor ve ben de ona sarılıp adeta bir uyum içinde dans ediyorduk. Babam o zaman da beni yalnızlığın dipsiz kuyularına atarken ağabeyim gelip beni oradan çıkarıp yanımda olduğunu haykırıyordu.
Gözlerimin önünden silinen anıdan sonra kapı çaldı. Başka bir hayal olduğunu düşünürken Karan'ın içeri girmesi beni bulunduğum zamana geri döndürdü.
"Geç kalmadım değil mi?" Karan belki de başka bir atağın belirtilerini ararken onları bulmadığı için keyiflendi.
"Hayır, hatta erkencisin. Henüz kıyafet dolabımın kapaklarını aralayamadım." Karan içten gülümsemesiyle başını ağır ağır salladı. Hafiften dolan gözlerine rağmen "O halde birlikte aralayalım." dedi. Gözyaşlarımı geri itmek istiyordum fakat bunu gerçekleştiremediğimi firar eden birkaç damla gösterdi. Derin bir nefes aldıktan sonra onu onaylarca başımı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yedi Metre
General FictionBana yaptıkların, yaşattıkların o kadar ağır şeylerdi ki; sustum, hatta sesimi dahi çıkarmayacağım konumlara sürüklendim ama artık bitti. Senin tanıdığın Derin toz oldu, tarih oldu. Herhangi bir şey yaparsan sana eski Derin'i göstermekten çekinmem...