Herkese merhaba! Yeni bölümle karşınızdayım. Bir hafta geçmesine rağmen buraları baya özledim. Umarım bölümü beğenirsiniz. Keyifli okumalar...
**
Gözlerim ve ağzım şaşkınlıkla açık kalmıştı. Bu kadar da düşülemezdi. Paylaşılan bir fotoğraftan bu kadar anlam çıkarılması olacak şey değildi.
"Çok yeni olduğundan henüz büyümedi ama karşıdan karşıya geçerken muhabirler etrafını sararsa şaşırma." Karan'ın fotoğrafı paylaşmamasını isterdim ama artık çok geçti. Başıma bir iş açılmasına neden olmazdı umarım. İki üç güne haber değerini yitirirdi ve bu süreye kadar bana ulaşmamalarını diledim. İştahım kaçmıştı ve henüz dokunmadığım makarna tabağını Karan'ın önüne sürükledim.
Benim aksime o hiç önemsememişti. Hala yemeye devam ediyordu. Onun kadar rahat olabilseydim keşke.
**
O kadar uzun süredir koşuyorduk ki artık nefesimi düzene sokamıyordum. Kondisyonum diğerlerine göre iyi olduğu için birkaç kişiyle koşuyordum ve pes edenler arkada sürünerek geliyordu. Toprak hoca düdüğü çaldığında yavaşladım ve biraz yürüdüm. Ardından ellerimi dizlerime götürdüm ve derin nefesler aldım.
Bizi bugün oldukça zorlamıştı ve bunun henüz hiçbir şey olmadığı söylüyordu. İlk başta fitness salonunda çalışmıştık. Ağırlıklarla hayali atışlar yaparak kollarımızı iyice yormuştuk ve daha sonra bizi açık havada atletizm parkuruna çıkarmıştı. Merdiven ve kukalarla çeşitli stiller çalışmıştık. Ardından jog atmış ve deparla da son demlerimizi bırakmıştık. Kolumu kaldıracak halim kalmamıştı.
Kendimi sırtüstü yere bıraktım. Hava serin değildi ama terli olan sırtıma en ufak bir rüzgar bile gelse üşütüyordu.
Toprak hocanın bana doğru geldiğini görünce yattığım yerden doğrulup oturur konuma geçtim.
"Çabuk pes ettin."
"Çabuk mu? Hocam, Allah aşkına saatlerdir koşuyoruz. Şu arkadakilere bakar mısınız, sürünüyorlar. Buraya kadar gelebilen bir ben varım." Gülmeye başladı.
"Tamam kızma. Şaka yapıyorum, iyi iş çıkardın." Halim yoktu ve benimle dalga geçiyordu. Çatılı kaşlarım ve somurtmuş dudaklarımla Toprak hocaya bakmaya devam ettim.
"Hazar'la konuştum. Takımı toparlamak için uğraşıyormuşsunuz." Başımı onaylarca salladım.
"O konuda da sürünen yine biziz maalesef." Gülümsedi.
"Kaptanlığın hakkını veriyorsun kaptan. Ne yapıyorsan devam et. Beni gururlandır." Omzumu sıktı ve arkasına dönüp diğerlerinin yanına gitti. Söyledikleri hoşuma gitmişti. Oysa bunları babamdan duymak isterdim. Eğer annem burada olsaydı kesinlikle söylerdi. Kendimi bu şekilde motive ettim.
Hazar görüş alanıma girdi ve zar zor kendini yanıma attı.
"Nereye gideceğimiz hakkında bir fikrin var mı?"
"Ya! Ben ölüyorum şuan. Acaba ertelesek mi?" güldü. O da bacaklarını rahatlatmaya çalışıyordu.
"Bence herkesin enerjisi bitmişken her şey daha kolay olur." Gülümsedim.
"Haklısın sanırım. O halde sen seç. Düşünebilecek durumda değilim şuan." Kalktığım yere geri uzandım.
O ise ellerini arkasına koydu ve gökyüzünü izlemeye başladı. Benim gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yedi Metre
General FictionBana yaptıkların, yaşattıkların o kadar ağır şeylerdi ki; sustum, hatta sesimi dahi çıkarmayacağım konumlara sürüklendim ama artık bitti. Senin tanıdığın Derin toz oldu, tarih oldu. Herhangi bir şey yaparsan sana eski Derin'i göstermekten çekinmem...