Kalktığımda bir telaş kaplamıştı içimi derse yetişemedim diye çok korkmuştum fakat turnuva izninde olduğumu hatırlayarak rahatladım. Biz bölge bölge geziyorduk ve sıradaki durağımız İstanbul'du sadece.
Bir tek proje teslimi yapmam gerekiyordu, onun içinde ertesi gün kampüse uğrayacaktım.
Akşam çöktüğüm yerden kalkıp duşa girmiş ve yol yorgunluğunu atmıştım. Ardından hemen uyumak oldukça iyi gelmişti. Karnım tekrar guruldadığında odamdan çıkmama kararımı çiğnedim. Zaten burası benim evimdi ve o gidecekti.
Odamdan çıktığımda Karan'ı koltukta görememem beni epey şaşırtmıştı. Mutfağa girdiğimde gördüğüm manzaranın şaşırttığı kadar değil.
Karşımda mükemmel bir masa duruyordu ve bu hiçte Karan'ın hazırlayabileceği türde değildi. Özellikle son denemesinden sonra... Başında o duruyordu ve o hazırlamış gibi görünüyordu.
"Bu ne?" diye sordum keyifsiz bir ses tonu ile.
"Kahvaltı!" dedi umursamazca omuz silkerek. Sanki dün akşam bir duvara konuşmuşum gibi hissediyordum. Zaten hep böyleydi. Ben yakarırdım o dinlemezdi.
"Sen yapmış olamazsın." dedim ama daha çok soru soruyordum.
"Yaptığımı söylemedim zaten ama hazırlatmış olabilirim." dedi.
"Aysun..." dedim aklıma gelen ilk cevapla.
"Bravo! 10 puan kardeşim." dedi ve oflayarak yerime oturdum.
"Nerede şimdi?" Etrafta görünmüyordu.
"Alışverişe gitti. Malum kaç gündür yoksun dolap boşaldı." Göz devirip tabağıma masadakilerden doldurdum.
"Bugün bir şeyler mi yapsak?" dedi gözlerini bana dikerek.
"Ne gibi?" aslında güzel olabilirdi ama ona hala kızgındım.
"Bilmem Emirgan'a gidebiliriz ya da Çamlıca tepesine. Açık havaya ihtiyacım var." Birkaç gündür kapalı alandaydık ve imkanımız olmasına rağmen Ankara'yı bile gezememiştik. İyi gelebilirdi.
"Olur!" dedim omuz silkerek. O umursamıyorsa bende umursamayacaktım. En azından deneyebilirdim.
Kahvaltıdan sonra havaya uygun bir şeyler giyerek hazırlandım. Karan da hazır olduğunda otoparka indik, arabaya bindik ve yola çıktık.
Sessizlik içinde giderken aramızdaki soğukluğa dayanamadı ve konuşmaya başladı.
"Benim gitmek istediğimi mi sanıyorsun? Burada ne kadar rahatım göremiyor musun?" Duvara konuşmuyormuşum demek ya da o duvarın da hisleri varmış. Bunu burada mı yapacaktık? Pekala öyle olsun.
"Rahatsan kalmayı seçebilirsin. Karan; kendince tecrüben, mesleğin var. Babama bağlı değilsin anlamıyor musun?"
"Ben anlıyorum ama sen anlamıyorsun. İkinizin arasında kalmaktan yoruldum artık. Sen babamın çok mutlu olduğunu, acı çekmediğini hatta sana bunları yaparken zevk aldığını mı sanıyorsun? En çok onun kaybettiğini anlayamıyor musun? Annem gittikten sonra ne kadar çöktü göremiyor musun?" sinirle ona döndüm.
"Annem gitmedi Karan. O öldü. Bunu yapmak canını yakmaktan başka bir şeye yaramayacak. Ayrıca onun karısıysa benimde annemdi. Bana ne demeli? Sen onun yanındaydın ve hep varlığını hissetti. Ya ben? Annem öldükten sonra ne kadar yalnız kaldım haberin var mı senin? Annem yoktu, sen yoktun ve o... Babam da yoktu. Asıl anlayamayan sensin!" Sanki sinirle gaza daha çok yükleniyordu ve araba hızlanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yedi Metre
General FictionBana yaptıkların, yaşattıkların o kadar ağır şeylerdi ki; sustum, hatta sesimi dahi çıkarmayacağım konumlara sürüklendim ama artık bitti. Senin tanıdığın Derin toz oldu, tarih oldu. Herhangi bir şey yaparsan sana eski Derin'i göstermekten çekinmem...