Bölüm 15: Düşünceler

30 3 0
                                    


Umutla bakıyordu karşımda bana. Gözlerindeki çaresizlik içime kadar işlemişti ama hiçbir şey o kadar kolay silinemezdi. Yalancı damgası yemiştim bir kere. İftira atılmıştı üzerime. Evet belki af dilemek de bir erdemdi ama bu kadar çabuk kapanmazdı yaralar. Kabuk bağlardı belki ama iyileşemezdi.

"Gerçeklere karşı at gözlüklerinizi çıkardığınız için teşekkür ederim." dedim.

"Hepsi kaptan sayesinde." dedi Kerim rahatlamış bir tavırla. Özürlerini kabul edeceğimi düşünüyor olmalıydı fakat ben onu yanıltacak bir cümle söyledim.

"Üzgünüm ama özrünüzü kabul edemem." Birkaç 'Ne?' sesi duydum toplanan takımın arasından. Şaşırmışlardı. Bu kadar kolay olmayacağını bilmelilerdi oysa.

Papatyadan düştüğünde bir yaprak daha, sanki düşen o değil de Hazar'ın umutları gibiydi. Bir anda gözlerindeki ışık gitti. İçerdeki her şey yerle bir oldu sanki.

"Kızlara karşı hep savundum sizi, alttan almalarını söyledim, her şeyin yanlış anlaşılmış olabileceğini ama fark ettim ki en çok canı yanan benmişim. Kendime rağmen, sizi affetmeden onlara sizi affettirmeye çalışmışım. Bu yüzden özrünüzü kabul edemem. Kendime olan saygımdan değil, kızlara olan saygımdan affedemem. Onlar sadece beni düşünürken ben kendimi düşünmediğim için sizi affedemem. Üzgünüm, özrünüzü kabul edemem." Söylediklerim içimdeki tüm duyguları açıklar nitelikteydi. Onları affedemediğim halde kızları buna zorlamıştım. Hiç kolay olmadığını şuan fark ediyordum. Aynı zamanda burayı terk etmek isteyen düşüncelerim de ortaya çıkıyordu fakat onlara engel oldum. Takım için, Toprak hoca için buradaydım.

"Artık antrenmana geçebilir miyiz?" dedim ve transa geçmiş olan grubun yavaşça pankartı ortadan yok edişini izledim. Bu arada cebimden çıkardığım düdüğü boynuma astım ve pankartı bırakan takımın koşarak ısınmasını izledim. Hazar...

Hazar ise elindeki papatyayı yere doğru çevirmiş tek tek yapraklarını koparıyordu. Dudaklarını okuduğumda ise kanım dondu.

"Affedecek, affetmeyecek, affedecek, affetmeyecek..." Benim papatyaya sorduğum sorunun cevabının peşine düşmüştü. Bir papatyadan umut dilenir miydi? Cevaptan korktuğumu fark ettim. Affetmeyecek çıkarsa affetmeyecek miydim?

Son yapraklara geldiğinde daha fazla dayanamadım ve başımı diğerlerine çevirdim. Cevap içimi kemirip dursa da öğrenmeyecektim. Bir papatya yaprağına umut ya da umutsuzluk bağlamayacaktım.

**

Antrenman bitiminde onlar soyunma odasına gitmiş bense sahaya saçılan topları topluyordum. Hazar antrenmanın gidişatını izlemiş uyguladığım taktiği incelemişti. Arada bir de yerdeki papatya yapraklarına bakmıştı.

Adım sesleriyle o yöne döndüm. Gelmeyeceğini biliyordum sanki. O da bir süre uzak duracaktı benden, bizden.

Kerim'i gördüğümde burukça gülümsedim. Geldiği yöndeki topları eline aldı ve yanıma gelip torbanın içine doldurdu.

"Yaptığınız şey gerçekten çok güzeldi." Sevimli halleri aklıma geldikçe mutlu oluyordum.

"Ama görünen o ki bir işe yaramadı." dedi o da burukça gülümseyerek.

"Bazen affetmek zaman alır." dedim bu defa onu ümitlendirmek isteyerek ama affetmezsem de ümidini kırmış olacaktım. Bu karmaşanın içinden çıkmak için aklımı düşüncelerimden uzaklaştırdım.

"Umarım affettiğinde her şey için çok geç olmaz!" dedi fakat neyi kastettiğini anlamadım ya da anlamazlıktan gelmek istedim. Hazar'dan bahsettiğini biliyordum ve konunun aramızdakiler olduğunun da farkındaydım.

Yedi MetreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin