Muhabirlerin elde ettiği yeni bilgilerle şirketin önünden ayrılmasıyla rahat bir nefes alacağımı sanıyordum fakat babamın asistanının yanıma yaklaşıp "Derin Hanım!" demesiyle bakışlarımı ona çevirdim.
"Birçok kanaldan ve gazeteden röportaj teklifleri geliyor. Ne yapmamı istersiniz?" Büyük bir şaşkınlığın ardından işlerin bu denli büyüyeceğini düşünmemiştim. Aklımı toparlamam gerekiyordu ve olanların nelere sebep olacağını düşünmem. Tek bir sözümle babamın kızını açıklayacağını düşünmemiştim fakat bu şaşalı hayatın içine girmem saniyeler içinde gerçekleşmişti.
Bakışlarımın boşluğunu gören asistan anlayışla gülümsedi.
"İsterseniz daha sonra geleyim." Onu samimi bir tebessümle onayladıktan sonra yanımdan uzaklaşmasını izledim.
Kendimi; şirketin girişinde bulunan, çalışanlar için özel hazırlanan dinlenme alanına atmıştım. Koltuklardan birinde otururken çoğu çalışanın, alanın dışında fısıldaşmalarının ve beni izlediğinin farkındaydım fakat göz önünde olmak ilk defa yaşadığım bir şey değildi. En son, ilk çok seyircili maçımda bunun heyecanını ya da rahatsızlığını yaşamıştım. Bu konuda kendimi sakinleştirmeyi biliyordum. Bu seferki bakışların da hayranlık uyandıran bakışlar olduğu için beni rahatsız etmediğini düşünmüştüm ta ki birinin ağzından çıkan lafı duyana kadar.
"Onu bu kadar uzun süre gizlemesinin sebebi elbette ondan utanması veya onu istememesi olmalı." Bakışlarım sözün geldiği kişiye döndüğünde anın stresi ve öfkemle bakışlarım ok gibi kıza saplanırken, benden korkmuş olmalı ki irkildi ve alandan uzaklaştı.
Onu takip eden diğer çalışanlar sonunda bana özel alan tanımışlardı.
Kapıda elindeki kahvelerle Karan belirdiğinde bakışlarımı gözlerinde çok uzun süre tutamadım. Onu kullanmam fazlasıyla kötüyken bundan haberinin olması karşısında daha da küçülmeme sebep oluyordu. Kendinden emin adımlarla yanıma geldi ve koltuğun boş tarafına oturdu. Kahveyi bana uzattığında yüzüne bakmamaya devam ediyordum fakat elinden aldım.
"En azından ne yaptığının farkında olman güzel." Sözleri üzerine bakışlarım ona döndüğünde öncesine nazaran daha şefkatli baktığını gördüm.
"Seni kullanmak istedim ve kullandım fakat düşününce bundan pişmanlık duyuyorum çünkü sen olmadan da onu avucumun içine çekebilirdim." Dudakları yukarı kıvrıldığında aklından geçenlerin ne olduğunu kavrayamadım. Benim hakkımdaki düşüncelerinin değişip değişmediğini öğrenmeye ihtiyacım vardı.
"Güzel." Kaşlarım çatıldı.
"Tek diyeceğin bu mu?"
"Ne dememi bekliyorsun? Yaptığın şeyi tebrik etmeyeceğim, kullandığın yol hoş değildi fakat bunu yaptığın kişinin Melisa olduğunu bilmek iyi hissettiriyor. Belki yaptıklarının dersini almıştır." Karan'ın sözleri sanki olabilirmiş gibi daha çok kaşlarımın çatılmasına neden oldu.
"Nasıl yani?"
"Boş ver." Tam yerinden kalkacaktı ki durdu. Düşüncelerinin arasında bakışları tekrar bana döndüğünde o kapalı kapının açılacağı belliydi. "Ya da söyleyeceğim, zaten sana yanımda çalıştığın an anlatacağımı söylemiştim. Az önce olanlardan sonra buradan çıkamayacağın da ortada." İpleri babamın eline ne kadar da kolay bırakmıştım öyle. Hem de kendi isteğimle. Bunu düşünmeyi arkaya ittiğimde Karan'ın söyleyeceklerini dinlemek daha mantıklı geldi.
"Melisa'nın dünyayı diz çöktürebilecek gücünün olduğunu zaten biliyorsun fakat bunları çoktan kullanmaya başladığını da biliyor muydun?" Duyduklarım şaşırmama neden olmadı çünkü belirli kısımlarda bunu yaptığının bilincindeydim. Karan değişmeyen ifademden bunu anladığında "Peki ne kadar çizgiyi aştığını biliyor musun?" dedi. Başımı iki yana salladığımda sözlerine devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yedi Metre
Ficção GeralBana yaptıkların, yaşattıkların o kadar ağır şeylerdi ki; sustum, hatta sesimi dahi çıkarmayacağım konumlara sürüklendim ama artık bitti. Senin tanıdığın Derin toz oldu, tarih oldu. Herhangi bir şey yaparsan sana eski Derin'i göstermekten çekinmem...