Merhabalar ben geldim~
Namjoon'un ayrılık sürecinde neler çektiğini ve düşündüğünü yazacağımı söylemiştim.
YAŞANAN DİYALOGLARIN NAMJOON'UN KENDİSİ İLE OLAN ÇELİŞKİSİ OLDUĞUNUN FARKIDNALIĞI İLE OKUYUN LÜTFEN.
UYARI: Karakterlerime tek bir hakaret istemiyorum. Edecek olan kitabı yavaşça kütüphanesinden çıkarabilir. Bu konuda en başından beri taviz vermediğimin farkındasınızdır. Olaylar veya konular, hatta tepkiler size göre abartılı veyahut da saçma gelebilir. Fakat bunun benim yazdığımı, yıllarımı ve birçok duygumu harcadığımı bir lütfen unutmayın. Her ne kadar kaba davranmak istemesem de gördüğüm saygı çerçevesini yerle bir eden yorumlar beni sinirlendiriyor. Lütfen bu yazdıklarımı ciddiye alın. Tatlı bölümler.❤️
Desteklerinizi ve fikirleriniz lütfen esirgemeyin~
***
"Efendim-"
"Şimdi değil!"
Nefes nefese kapıyı aralayarak sertçe kapattım ve kilitledim. Titreyen ellerime aldırmadan şifreyi girerek çekmeceyi açtım ve aç karnına olmama aldırmadan kavradığım iki hapı kuru bir şekilde yuttum. Vücudumun uyuşmasını umarak geniş siyah koltuğa çöktüm fakat yanan canım ile sertçe inledim. S*ktir... Yarayı unutmuştum. Gülerek kafamı geriye yatırdım ve kravatımı kenara bıraktım. Gülmeyi kesmeden gömleğimin önünü açarak rastgele yapıştırdığım sargıyı sertçe çekiştirdim.
"Sana canını yakma diyorum. Canın yandığında benim canım daha çok yanıyor."
Alnımdan akan terlere ve karnıma doğru yol alan kana aldırmadan yorgun bakışları yanıma oturan bedene çevirdim. Yüzündeki endişeli ifade gülmeme sebep oldu. Huysuz ifadesi çok tatlı oluyordu. Başımı yan bir şekilde koltuğa bıraktım ve siyah saçlarını izleyerek acı içinde mırıldandım.
"Burada olmaman gerekiyordu, ilaçlarımı aldım."
"O ilaçlar düzenli kullanımda işe yarıyor Namjoon, kafan estiğinde aldığında değil."
"Kafam estiğinde almıyorum, düzenli kullanıyorum."
"Hadi oradan, en son psikoloğa üç ay önce gittin. Adamın sana ulaşacağım diye canı çıkıyor."
"Hâlâ çok bilmişsin, sen hiç değişmez misin?"
"Beni en çok böyle sevdiğinin farkındayım."
Bulanıklaşan görünüşümü netleştirmeye çalışarak mırıldandım. Neden bu kadar terliyordum? Onu zaten sık sık göremiyordum. Koltuğu kirleten kanıma aldırmadan ona doğru kaydım ve masum ifadesine bakarak derin bir nefes aldım.
"Seni her halinle seviyorum. Ama... Ama... Saçların neden hâlâ siyah? Ben... Ben kahverengi halini daha çok seviyorum..."
"Ah, hayır... Sen onları sevmeyi hak eden biri değilsin. Unuttun mu? Beni öylece bırakıp gittin..."
Yaşaran gözlerimi silerek elimi sertçe koltuğa geçirdim. Neden sürekli bunları söyleyip duruyordu, yan yana arada bir gelirken, neden üç yıldır aynı sözleri ısrarla söylüyordu? Neden... Neden gözlerime o yaşlı siyah incileri ile bakıyordun? Neden onu hak etmediğimi söylüyordu? Neden ben o kadar müsamaha göstermişken o bana hiç müsamaha göstermiyordu?
"Ben sana o kadar müsamaha göstermişken bunları söylemeye hakkın yok... Ben... Ben senin sevgilinle tanıştım!"
"Eşimle... Sen benim ölen eşimle, tacize uğradığımda yanımda duran kızla, kendimi öldürmeye çalıştığımda buna engel olan kadınla, sen benim on üç yılımla tanıştın Namjoon. Bu hususta her ne kadar sessiz kalsan da zamanında bana çok kızdığını biliyorum. Yaptığım aptallığın o zamanlar farkında değildim. Öyle ki o anların sıcaklığı yüzünden seni nasıl bir şeyle sınadığımı fark etmedim. Fakat bunun özrünü senden diledim, hem de defalarca kez..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suyun Buruk Ruhu (Namjin)
FanfictionBir tarafta sevgilisini geçirdikleri bir kaza sonucu kaybetmiş olan ruhu yaralı Kim Seokjin, bir tarafta ailesi tarafından hep baskı gören ve sevgi denen kavramı tam olarak asla anlamamış olan Kim Namjoon. Kim Seokjin bir gün karşılaştığı fırsat say...