Medya: Ağlatır, net...
Merhabalar ben geldim... Umarım bildirim size gelir, uygulamada sorun var galiba. :/
Desteklerinizi ve fikirlerinizi lütfen esirgemeyin...
***
Çalan alarm ile homurdanarak gözlerimi araladım ve uyku sersemi alarmı kapattım. Lanet... O alışverişe gitmek, Namjoon'la tüm gün aynı ortamda bulunmak istemiyordum. Dizlerimi kendime çekerek sıcak yatakta cenin pozisyonuna geldim.
Tanrım... Onu anımsadığımda bile yüreğim böyle kavrulmak zorunda mıydı? Ağlamak istiyordum fakat yapamıyordum. Canım öyle çok acıyordu ki, bu seferki gözyaşlarımın sessiz olmayacağını biliyordum. Onun karşısına geçip beş yıl önce nasıl yaptıysa, öyle defolup gitmesini söylemek istiyordum. Fakat ne bunu yapacak cesaretim vardı ne gücüm. Kim bilir? Belki de isteğim...
Ya da sadece iyi olmak istiyordum. Ona inanmıştım... Onun da gitmeyeceğine inanmıştım. Her şey bir yana onun isteyerek gitmiş olması beni hâlâ kahrediyordu. O istemişti ve gitmişti. Ben ise gitmesini istememiş ve beş yıl boyunca kendi yağımda acı içinde kavrulmuştum. Dolan gözlerim ile gülerek başımı yastığa gömdüm.
"Canım acıyor... Tanrım..."
Derin bir nefes alarak bir süre daha sadece yattım. Elime aldığım telefonla yarım saatin geçtiğini görünce hızla ayaklandım. Çocuklarla kahvaltı edecektik ve kendi dertlerim yüzünden onları arada bırakmak istemiyordum. Hızla duşa girerek kısa bir duş aldım. Dolabın karşısına geçerek dar siyah bir kotla, beyaz bir gömlek çıkardım ve hızla üstüme geçirdim. Gömleğin ilk üç düğmesini açık bırakarak severek aldığım siyah kristal kolyeyi boynuma geçirdim. Aynada yansıyan kolyeye burukça baktım. Seneler önce asla çıkarmayacağım dediğim kolyenin yerinde öylece duruyordu. Kafamı iki yana sallayarak toparlamaya çalıştım. Üstüme siyah paltomu geçirdiğimde hazırdım. Telefonumu, cüzdanımı ve anahtarımı alarak evden çıktım. Oğlumun mamasını elbette ki unutmamıştım. Ağzıma takılan şarkıyı söyleyerek köşeye yöneldim.
"Koya? Oğlum? Gel pisi, pisi..."
Saniyeler içinde dibimde biten kedi ile kahkahama engel olamadım.
"Seni obur velet! Aç olduğunda nasıl da ışınlanıyorsun dibime."
Miyavlayarak ayaklarıma sürtününce derin bir nefes alarak onu sevdim.
"Baban da seni seviyor."
Kabını doldurarak onu biraz daha sevdim. Onunla ilgilenmek iyi gelmişti. En azından canım daha az acıyordu. Şimdilik. Moralsiz bir şekilde arabaya yerleşerek yönümü Tae'nin ve Kook'un birlikte kaldıkları küçük müstakil eve çevirdim. En azından o ikisi mutluydular. Şuan ikisi de Kim şirketler grubunun mimari bölümünde başkandılar. Yapılan her bir projeyi ikisi birlikte tasarlıyorlar ve hayata geçiriyorlardı. Bazen onlara özenmeden edemiyordum. Sonuçta yıllar önce bunların hayalini kuruyordum. Gülerek arabayı sağa kırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suyun Buruk Ruhu (Namjin)
Fiksi PenggemarBir tarafta sevgilisini geçirdikleri bir kaza sonucu kaybetmiş olan ruhu yaralı Kim Seokjin, bir tarafta ailesi tarafından hep baskı gören ve sevgi denen kavramı tam olarak asla anlamamış olan Kim Namjoon. Kim Seokjin bir gün karşılaştığı fırsat say...