Medya: Bölüme ters medya koymak kanımda var galiba... (°_°)
Merhabalar, depresif yazarınız geldi...
*Karakterlerime karşı her hangi bir hakaret istemiyorum.*
Desteklerinizi ve fikirlerinizi esirgemeyin lütfen... Bölüm çok uzun oldu...
***
"Anne yiyorum yemeğimi!"
"Görmek istiyorum!"
"Ah... Kapat o halde. Görüntülü arayacağım."
Hazırladığım sebze çorbasından koca bir kaşık daha alarak ağzıma tepiştirdim ve rehberden annemi görüntülü arayarak masaya çöktüm. Son bir haftadır daha iyiydim. İlaçlar iyi gelmişti. Gerçi hâlâ her şeyi yiyemiyordum ama... Ekranda beliren annem ile kocaman gülümsedim. Nasıl da özlemiştim. Ben bir şey diyemeden hızla konuşmaya başladı.
"Seni oraya sadece bir yaz gönderiyorum ve senin başına gelmeyen kalmıyor."
"Anne sadece bu aralar ortalık çok karışıktı. Hem bak sebze çorbası yaptım kendime, sürekli yemek yiyorum."
"Bol bol ye, sakın yememezlik etme. Şuna bak yanakların kaybolmuş"
"Merak etme, her şey yolunda."
"Namjoon nasıl?"
Burukça gülümsedim ve kaşığı tabağın içine bıraktım.
"Çocuklardan aldığım haberlere göre neredeyse toparlamış. Yemeklerini yiyormuş."
"Seninle konuşmuyor mu hâlâ?"
"Hayır ama sorun değil. Ayrı olsak da şuan o da iyi ben de. Eminim düzeleceğiz. Sadece biraz daha vakit gerekiyor."
"Jin, istersen buraya gelebileceğini biliyorsun değil mi?"
"Elbette anne. Fakat onunla barışmadan oraya gelmek istemiyorum. Çünkü gelsem bile aklım hep burada kalacak ve daha kötü olacağım. En azından şimdi onu görmeye gidebiliyorum."
"Yine de senin orada tek olduğunu bilmek beni çok üzüyor."
"Anne tek değilim, çocuklar var. Ayrıca Kim amca ve eşi beni kendi çocuklarından ayırmıyorlar. Ben çok iyiyim. Hem 59 kilo oldum, eski kiloma dönme yolunda emin adımlarla yürüyorum."
"Çok sevindim. Lütfen kendine dikkat et tamam mı? Yoksa hiçbir şeyi umursamayıp oraya gelirim."
"Tamam anne. Sen endişelenme. Seni seviyorum."
"Ben de seni oğlum..."
Telefonu kapattıktan sonra hızlı hızlı tabağımdakini yiyerek ayaklandım. Kirlilerimi yıkayarak odama yöneldim ve üstüme basit bir gri eşofman takımı geçirerek cebime cüzdanımı ve telefonumu fırlattım. Namjoon'u görecektim. Büyük ihtimal o yine dosyalarla uğraşacaktı ama ben onu görsem de yeterliydi. En azından başka bir şeylerle uğraşıyordu. Her şey normale dönecekti. Yavaşça gelen otobüse yerleştim ve gideceğim durağa kadar müzik dinleyerek Namjoon'un resimlerine baktım. Doğum gününde Hope'un çektiği videoyu açınca kıkırdamama engel olamadım. Videonun üstüne tıklayarak izlemeye başladım. Çocukların öpüşmeye başladığımızda attığı çığlıklar ile yine güldüm. O günleri nasıl da özlüyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suyun Buruk Ruhu (Namjin)
FanfictionBir tarafta sevgilisini geçirdikleri bir kaza sonucu kaybetmiş olan ruhu yaralı Kim Seokjin, bir tarafta ailesi tarafından hep baskı gören ve sevgi denen kavramı tam olarak asla anlamamış olan Kim Namjoon. Kim Seokjin bir gün karşılaştığı fırsat say...