Afyon'da olmama rağmen telefondan bir bölüm yazabildim. 1.05 Bin yazıyordu okuma kısmında. Biraz da oradan destek aldim. Okuma sayımız için cidden cok teşekkür ederim. Oy sayısı artsa daha mutlu olcağım. Her şey yavaş yavaş.1 Hafta Sonra
"Geçmiş olsun," dedi Baran ve içeri girdi. Elindede bir çiçek demeti vardı. 1 haftadır her gün geliyor ve çiçek getiriyor. "Bunu nereye koyim?" diye sordu. Ben de sırıtarak "Diğerlerinin yanına," dedim. O da 'hay hay' anlamında başını salladı. Çiçeği koltuğun üzerine koyunca "Bugün nasılsın?" diye sordu. "Aynı. Doktor sana ne dedi? Nurşah bana hiç bir şey söylemiyor," dedim ve cevabını bekliyorum anlamında bakış attım. Baran öylece baktı. Bişey diyemedi. Kötü bir şey vardı. Biliyordum. "Selam," diyerek Nurşah içeri girdi. Ben de "Selam," diye karşılık verdim. Nurşah'ta sandelye çekti ve oturdu. Uzun zaman sessiz durunca Baran sıkılıp kalktı.
"Eee ne konuştunuz?" diye sordu Nurşah heyecanla. "Nasılsın,iyi sen,iyi konuşmasıydı," dedim. Eyer ne olduğunu öğrenmeye kalktiğimi duysa beni keserdi. Benden sakladıkları bu kadar önemli olan şey neydi? "Baran sana aşık," dedi Nurşah. Ben de ona yuh deve,abartmaa,öküz müsün bakışlarımı attım. "Ciddiyim. Senin hastanede olduğun gün aşkını itiraf etti bize," dedi. Yeterincce inanabilirdi insan ama öyle bir şey olamazdı."Abartma," dedim. Mesaj sesiyle konuşmamız yarım kaldı. Telefonuma elime aldım ve WhatsApp'a girip gelen mesaja baktım.
Baran
"Kendini iyi hissediyorsan akşam yemek yiyelim mi?"
"Kimden?" diye sordu meraklı melehat Nurşah. "Ebenden Nurşah," dedim. Bana tip tip baktı. "Küfür eder miydin sen?" diye sordu. "Sinirlenince evet," dedim. "Ciddiyim,kimden?" dedi. "Baran," dedim ve telefonumu alma mücadelerinin başlaması bir oldu. Yavaş... "Gideceksin di mi?" dedi. "Evet. Ama annem..." dedim. O da "İzin alırız biter," dedi ve aşağıya indi. Ben de Baran'a "Bana uyar. Ama bu durumda bu kararı veren maalesef ki annem," diye mesaj attım. İki dakika sonra Nurşah içeri geldi. Dolabıma yöneldi. Yattığım yerden kalkıp Nurşah'a doğru yürüdüm. "N'apıyorsun?" dedim. "Her halde pijema ile gitmiceksin Baran'ın yanına. Hem doğum günü geçti. Senin için hastanede beklerken," dedi. Mavi elbiseyi vücudumun üstüne tuttu. "Biliyorum. Hediyem var zaten. Bileklik aldım," dedim ve mesaya doğru yöneldim. "Dur, kaçma! Şunu giy ve gel," emrini verdi. Elindeki gece mavisi staraplez,etek kısmı kabarık,diz üstünde olan elbiseyi aldım ve banyoya gittim.
"OMG! Çok güzelsin. Victoria's Secret meleklerine taş çıkartırsın. Adriana Lima önünde eğilir," dedi. "Canığğm. Sağol," dedim ve aynaya bakmaya devam ettim. "Saçlar?" dedim. O da baktı ve düzleştiriciyi eline aldı. "Bugün sade takılalım," dedi ve düzleştiriciyi fişe taktı. Isınmasını beklerken ikimizde instagramda gezdik. 10 dakika falan sonra düzleştirici ısındı. Saçlarımı düzleştirdikten sonra makyajıma geçtik. Fondoten,pudra,far,eyeliner,rimel,ruj derken makyajım bitti. Açık mavş tonlarında far sürmüştü. Beyaz iede gölgelendirdi. Kırmızı ruj sürdü. Ve hazırım...
Saat 7 buçuk gibi Baran geldi. Çok yakışıklı olmuştu. Bi takımla insan bu kadar cool görünebilirdi. Keremciğimizin lafı-sjssjs-. "Çok güzelsin," dedi ve kapımı açtı. Ben de "Sen de," dedim ve bana açılan kapıdan içeri girdim. "Bugün nereye gidiyoruz?" diye sordum. "Seni harika bir yere götürüceğim. Boğazda bir yer. Pek manzarası yok ama boğaz yanında," dedi. "Tamam," dedim ve arkama yaslandım. Yaklaşık yarım saat sonra oraya geldik. Geldiğimiz yer hoş bir mekandı. Baya kalabalıktı. Rengareng koltuklar vardı. Ama ağır nargile kokuyordu. Baran benim halimden anlamış olmaliki bahçede bir masa istedi. "Sağol," diye fısıldadım. "Önemli değil,"dedi o da. Bize gözterilen yere oturduk.
"Aaa Baran?"
Böyle seslenen boya küpüne düşmüş bir kızdı. Sarı saçları vardı. Ya kumral. Zeynep'i andırıyordu saçları. Gözleride mavi. Bronz tonlarda far sürmüştü. Rimel ile gözleri daha ortaya çıkmıştı. Allığı çok güzel kırmızı yanaklar ortaya çıkrıyordu. Rujunun kırmızılığı ayrı bir güzeldi. Fiziğini eleştirmeye gelirsem fiziğin kızı var. İnce uzun bacaklar,ince bel... Siyah bir de elbise giymiş. Bu ne güzellik.
"Ceyda?"
"Benim," dedi Ceyda. Ve Barancığımın yanaklarına öpücük kondurdu. Bir de sarıldı. Utanmasa... Tövbe. "Dolunay," dedi beni göstererek. Ben de tebessümlerimi sundum. Ama yavşak kızımız Ceyda yanaklarıma eğildi ağır salyalı öpücükler kondurdu. Eksik kalsın canım. "Çok yakışıyorsunuz," dedi Ceyda. "Sevgili değiliz," dedim. Baran'da "Arkadaşız," diye ekledi. O arkadaş uygun bir yerine... Sakin Dolunay. "Ama yakışıyorsunuz. Sevgili olmayı bence düşünün," dedi ve bay anlamında elini sallayarak gitti. Ben de Baran'a tip tip baktım. Ne anlamında başını salladı. Yok bir şey anlamında da ben başımı salladım.
"Ne alırdınız?" dedi beyaz önlükler içindeki garson. Baran bana baktı. Benim kararsız olduğumu anlayınca, "Patates kızartması alalım biz," dedi. Garson başını salladı,menüleri alıp gitti. "Beğendin mi burayı?" Diye sordu Baran. "Evet ama fazla nargile," dedim. "Üzgünüm onu unutmuşum," dedi pişman bir ses tonuyla. "Önemli değil," dedim ben de. Yemekler geldi. Yerken hem konuştuk hem yedik. Keyifli dakikalar geçti. Hesabı ödeyip kalktık.
Arabaya binince bana baktı,"Senle bir şey konuşmak istiyorum," dedi."Tabii," dedim ona iyice bakarak. "Ama burada değil. Seni bir yere götürüceğim," dedi. Yine kabul ettim. Önüne döndü ve arabayı çalıştırdı. Radyoyu açtı. Bütün bunları yaparken onu izliyordum. Kumral saçları çok tatli gözüküyordu,kahverengi gözleri ile çok güzel bakiyordu yola,bana,radyoya. Ayni zamanda çok güzel gülüyordu. Gülüşünü yediğim.
"Bu şarkıyı hatırliyor musun?"
"Dolunay."
"Dolunay!"
"He," dedim. Dalgınligimdan kurtulduğumda. "Bu şarkıyı diyorum, hatırlıyor musun?" diye sordu. Çalan şarkı partimde söylediğimiz 'Cesaretin var mı aşka' adlı şarkı çalıyordu. "Hatırlamaz olur muyum," dedim ve tebessüm ettim. "Iyi, bana eşlik et o zaman," dedi ve başladı. "Cesaretin var mı aşka..." derken ben de ona eşlik ettim. Şarkı bitince "Bence biz albüm çıkaralım," dedi. Ciddiydi. Aslında ben de isterdim. "Bana sevdiğin bir şarkıyı söyle," dedi. Ben de "Yalın-Benimki," dedim. "Hemen açıyorum," dedi ve telefonunu eline aldı. YouTube'a girerek arama bölümüne 'Yalın-Benimki' yazdı. Sonrada şarkıyı açtı. Kendimi durduramadım. Nakarat bölümünde içeri girdim.
"Benimki geliyor,
O da biliyor,
Kalbimi yerden yere vuruyor.
Ah bi gülüyor,
Of bi bakiyor.
Aklımı başımdan aliyor..."
Sonra o da bana katıldı. Ben de Snapchat'i açıp şarkı söylediğimiz bir video çektim. "Baran Soysert'in sesi bir muhteşem," yazdim ve hikayeme koydum. "Artık sesinin güzel olduğu kanıtlandı," dedim telefonumu göstererek. "Nereye koydun?" dedi. "Snapchat," dedim. "İyi," dedi. Oh kızmadı.
Bir tepeye gelince arabayı durdurdu. Farları açtı. "Inmeyi düşünüyor musun?" dedi. "Evet," dedim ve kapıyı açtım. Arabanın burnunun orda durduk. Baran arabanin burnuna yaslandı. Ve manzaraya bakmaya başladı."Bir şey diyecektin," dedim. Bana döndü ve baktı. "Kelimeleri toplamaya çalışıyorum," dedi. Yeniden manzaraya döndü. Bir dakika sonra bana döndü. Yaklaştı.
"Dolunay,ben sana bir şey itiraf edeceğim. Ama korkuyorum. Beni istememenden. Utanıyorum,bunları söylemekten. Ilk defa bir kızdan utanıyorum. Ilk defa kalbim böyle atıyor. İlk defa. Dolunay, ben sana aşığım! Sen benim ilk aşkımsın."
Sadece ona bakıyordum. Rüyada mıyım diye emin olmaya çalışıyordum. Ama gayet gerçekti. Bana yaklaştı. Ellerini yanaklarıma değdirdi ve tenimi okşadı. "Benim ol. Sonsuza kadar," dedi ve dudaklarima eğildi. Dudaklarim değdiği anda telefon çaldı. "Açmasan olur mu?" dedi. Ben yinede açtım. DOKTORUM arıyordu. 'Cevapla' tuşuna bastıktan sonra telefonu kulağıma götürdüm.
"Efendim Ata Abi," dedim merakli bir ses tonuyla. Doktorum benim abim gibidir.
"Dolunay, seninle hastalığın hakkında konuşacağım. Önemli," dedi.
"Biraz beklese olmaz mi?"
"Üzgünüm ama hayır."
"Peki geliyorum," dedim ve telefonumu kapadim. "Seni birakim mi?" Dedi az önce bana ilk aşkı olduğumu söyleyen Baran Soysert.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay Vakti
Roman d'amourKanserli güzel Dolunay Erkıran. Playboy yakışıklı Baran Soysert. Ortak olan babalar. Birbirlerinin hayata bağlanmasını sağlayacak aşk. **** "Sen her zaman benim olucaksın,kara toprağın değil."