"Ayaklarım koptu," dedim ve kendimi 3'lü koltuğa attım. "Çok mu yoruldun?" dedi ve yanıma oturdu Baran. "Evet," dedim ve sarıldım Baran'a. "İstersen uyu," dedi. "İlacımı alıp uyicam," dedim ve kalktım. Mutfağa doğru yürümeye başladım. Mutafkta suve ilacımı aldıtan sonra odama girdim. Baran'a 'iyi geceler' demeyide unutmadım.
-*-*-*-*-*-*-*
"Dolunay!" diye çığırışlarla zorla gözlerimi açtım. Gözlerimi açıcak gücü bulamıyordum. Uyumak, gözlerimi kapamak istiyordum. Gözlerimi açtığımda karşımda gözleri kan çanağına dönmüş Baran vardı.
"Dolunay,uyuma. Bana cevap ver. Uyan! Uyan,konuş benimle."
Baran bunları tekrarlayıp duruyordu. Sağa baktığımda yerde yattığımı gördüm. Ne olmuştu bana? "B-baran," dedim zorla. Sesim kısık çıkmıştı. "Efendim prensesim," dedi bana. "N-ne...oldu bana?" dedim. "Bayıldın," dedi.
Nefes alamıyordum. Zorlanıyordum. Ciğerlerimi hissetmiyordum. Gözlerimi açık tutmak gerektiğini biliyordum. Küçüklüğümde başıma böyle bir şeyler geldiğinde uyumamam gerektiğini söylerlerdi. Baran kan çanağı gibi olan gözleriyle bana bakıyordu. Aynı zamanda saçlarımı okşayıp "Uyuma. Beni bırakma," gibi şeyler mırıldanıyordu.
Dayanacak gücüm kalmamıştı. Zorla çık tuttuğum gözler ben istemeden kapandı. Son duyduğum şey Baran'ın "Dolunay!" diye bağırmasıydı.
Baran'ın Ağzından
Saat 4:30 gibiydi. Kolidordan gelen bir şeylerin düşme sesiyle yerimden kalktım. Odamdan çıkıp kolidorada doğru yürüdüm. Kolidorda yerde yatan Dolunay'dı. Baygın bir şekildeydi. Telefonumu hemen elime alıp ambulansı aradım. Nazım Amca'ya,Nurşah'a mesaj attıktan sonra Dolunay'ın başında oturmaya başladım.
***
"Durumu nasıl?"
"Doktor kontrolünde. Ama doktor amaliyatın şimdi olunması gerektiğini söylüyor, Nazım Amca."
"Lanet olsun! İlaçlarını aldı mı?"
"Evet. Ama son zamanlarda nefes almakta bazen zorluk çekiyordu."
"Eee?"
"İlaçlarını veriyordum ve düzeliyordu."
"Tamam. Biz şimdi hastaneye geldik," dedi Nazım Amca ve telefonu kapadı. Koltuklardan birine oturdum. Başımı ellerimin arasına alıp düşünmeye başladım. Ya ona bir şey olursa? Olmicak. Ölmicek. Buna en çok sen inanıyordun. Hem o senin için şavaşır. Di mi?
"Baran Bey," dedi ve yanıma geldi Dolunay'ın doktoru Uğur Bey. "Efendim," dedim ve oturduğum yerden kalktım. "Dolunay'ın bir an önce ameliyat olması gerek. Ailesi buraya gelince amaliyata başlayabiliriz," dedi. Bu dedikleriyle dahada gitmiştim. Hemen amaliyat olması gerekiyordu.
"Görebilir miyim?" diye sordum. "Tabikii," dedi ve beni bir odaya aldı. Dolunay beni görünce daha dik konuma geldi. "Baran," dedi. Sesinde korku,üzüntü ve aşk vardı. "Dolunay," dedim ve yatağının kenarına oturdum.
Ellerini yüzümde gezdirdi. "Eğer bana bir şey olursa hayatına devam et. Bana takılı kalma," dedi. "Sana bir şey olmicak. Şavasıcaksın. Benim için şavasıcaksın. Bizim için. Sana bir şey olmicak," dedim ve alnından öptüm.
O sırada kapıdan Nazım Amca ve Meltem Teyze girdi. Meltem Teyze kan çanağı olmuş gözlerle odaya girdi. Nazım Amca ise perişandı. Uykuluydu gözleri. "Ameliyata alıncak birazdan," dedi Nazım Amca. "Hiç bir şey olmicak," dedim ve tuttuğum ellerini öptüm.
***
Ameliathanenin önünde volta atıp duruyordum. Neredeyse 1 saat oldu. Ama ne doktor çıktı ne de hemşire. Kimse haber vermedi. Delirecek gibiydim. "Baran,oğlum bir dur," dedi babam. "Baba söyle nasıl durayım? İçerideki Dolunay! Yarım saattir bir haber bile vermediler," dedim.
"Bir şey olmicak ona," dedi Meltem Teyze. "Her şey iyi olucak," diye ekledi.
2 Ay Sonra
2 ay olmuştu. Doktorlar Dolunay'ın uyanmasının zor olduğunu söylüyorlardı. Ameliyat başarılı geçmişti. Ama uyanması gereken süre çoktan geçmişti. Eğer bugünde uyanmaassa bir daha uyanmazdı.
Odada sessizce oturuyorduk. Nurşah,Zeynep,Beyza,Turan,Ayaz,Doğukan,Sinem,Nazım Amca,Meltem Teyze,babam ve annem vardı. Oda o kadar sessizdi ki monitörden çıkan sesler çok iyi duyuluyordu. Yatağın baş ucuna tek kişilik koltuğu çektim. Elini tutuyordum. Uyanmasını bekliyordum.
"Biz geliyouz," diye annemler çıktı okuldan. Dolunay'ın elini sıkıca tutuyordum. "Baran," dedi Doğukan'ın sesi. "...sen istersen bir şeyler ye," diye ekledi. "Asla. Dolunay uyanana kadar bu odsdan dışarı çıkmam," dedim. "2 ay oldu Baran! 2 aydır hep buradasın. Baksana incecik oldun," dedi. Haklıydı.2 aydır doğru düzgün bir şey yemiyordum. Eve gitmiyordum. "Gitmeyeceğim Doğukan. Onun mavi gözlerine bakmadan gitmeyeceğim!" dedim ve Dolunay'ın elini iyice kavradım. "Uyan hadi. Uyan sevgilim," diyip başını öptüm. Canım o kadar yanıyordu ki,anlatamam. Gün geçtikçe Dolunay'sız günler gerçeğine alışıyordum. Alışmak istemiyordum. O hep benle kalsın istiyordum.
"Hadi Baran,git bir şeyler ye," dedi annem. Onlar ne zaman gelmişlerdi? Yemek yemeye kalkınca yemekle öyle bakışıyordum. Boğazım düğümleniyordu. Yemeği yuttuğum zaman boğulacak gibi oluyordum. Tıpkı Dolunay'sız her saniye olduğum gibi. Onun nefesleri benim nefesimdi. Onun mavi gözleri benim kalbimdi. Ama o mavi gözlere 2 aydır bakamıyordum. Nasıl da özlemiştim halbuki. Uyansada yeniden bana 'Seni seviyorum' dese. Annemi duymamızlıktan gelerek Dolunay'a yaklaştm. "Seni seviyorum kanserli kız," dedim ve dudağına minik bir buse kondurdum. Uyanacağını sanıyordum. Ama o gözleri kapalı bir şekilde yatmaya devam etti. Annemi başımla onaylayıp kantine gittim. Doğukan'da ruh gibi olduğum için endişelenmişti. Beniöle gelmek istemişti. Benimde buna ihtiyacım vardı.
Doğukan önüme tost koydu. Tostu elime alıp yeniden bir bakışma yaşadım. "Baran sen onu yemezsen o seni yicekmiş gibi bakmayı kes. Tostu ye. Baksana şu haline. Dolunay uyanınca seni böyle görürse ne kadar üzülür tahmin etsene," dedi. Ay'ımı üzmeme gerek yok. Tosttan bir lokma ısırdım. Yuttuktan sonra "Anlamıyorsun be kardeşim. Onsuz hiçbir şeyin anlamı yok. Onsuz olduğum şu 2 ayda iyice düşündüm. Kalbimin içinde ondan önce ne vardı?" dedim.
"Seni en mutlu gördüğüm an ehliyetini aldığın zaman sanardım. Sonra Dolunay'la sevgili olduktan sonra seni gördüm. Yanıldığımı fark ettim."
"Ben onunla mutluyum. Ben onsuz birhiçim. Dolunay bana amaliyattan önce 'Eğer ölürsem yenidem aşık ol ve hayata devam et,' demişti. Ben ise 'Hayatıma seninle devam ediceğim,' demiştim. Ama şuan buna inanmıyordum. Saatler geçtikçe o ölicek gibime geliyor. Umudumu kaybediyorum. Delireceğim! O ölicek Doğukan,ölicek."
"Baran,Dolunay'a bir şey olmicağına yemin ediyorum. Eğer Dolunay ölürse bacaklarıma ağda yapmana izin veririm. Yani Sinem yapar,sende izlersin."
"O kadar eminsin."
"Dolunay seni çok seviyor. Seni bırakıp gideceği tek yer tuvalet kanka."
"Şu durumda bile iğrenç espireler yapıyorsun ya," dedim. İstemsizce gülmüştüm. Doğukan'a inanmalı mydım? Telefonuma bakıp saate baktım. 18:00'dı. "Benim aklıma bir şey geldi. Dolunay'a evlenme teklifi edeceğim," dedim. Doğukan öksürmeye başladı. "Salak mısın sen?" dedi. "Ben onsuzluğa dayanamıyorum," dedim ve kalktım. Arabanın anahtarlarını cebimden çıkarım sürücü koltuğun geçtim.
Dolunay'ı ilk gördüğüm zaman geldi aklıma. Zoraki evlilik yapacaktık. Bundan ilk nefret etmiştim ama onun öyle bir güzelliği vardı ki,bana bile 'evlenmsem fena olmaz' dedidtirmişti. O gün kafeden sonra beraber ormana gitmiştik. Yürümüştük. Bana öyle yerlerde ciğerlerini hissettiğini söylüyordu. Uyandıktan sonra buna ihtiyaç olmicaktı. Uyanıcak mıydı?
Arabayı çalıştırıp önce eve gittim. Dolunay için temiz kıyafetler aldım. Yeni çıkarmış olduğu elbisesi yatağın kenarındaki sandelyede duruyordu. Çantayı yatağa koydum. Elbiseyi elime alıp kokusunu içime çektim. 2 ay geçse bile Dolunay'ın Dolunay'ımsı kokusu gitmemişti. Kokladıkça kokusunu içime çekiyordum. Onu buradaymış gibi hissediyodum. Gözyaşlarım istemsizce akarken elbiseyi yerine bıraktım. Eve gelince elbiseyi ıslak görmek istemezdi.
-*-*-*-*-
Selam! Bundan sonraki bölüm kesin final. Mutlu son mu olucak mutsuz son mu söylemiceğim. Diğer bölümde hepiniz görürsünüz zaten. Kitabın finalini daha değişik düşünmştüm açıkçası. Okuduğum son kitap benim fikrimi değiştirdi. Seviliyorsunuz :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay Vakti
RomansaKanserli güzel Dolunay Erkıran. Playboy yakışıklı Baran Soysert. Ortak olan babalar. Birbirlerinin hayata bağlanmasını sağlayacak aşk. **** "Sen her zaman benim olucaksın,kara toprağın değil."