Akşam yemeğinden sonra eve döndük. Teyzesi başka bir yerde kalıyordu. O yüzden biz o evde kalıyorduk. Akşam geç saatlere kadar oturduk. Saat 02:51 olduğunda hepimiz uykudan geberiyorduk. Ama Nurşah'ın uykusu gelmemişti. Bu yüzden ortaya şise çevirmece fikrini attı.
"Bence oynamayalım. Hem birbirimizin sırlarını biliyoruz," dedim. Zeynep'te beni destekledi. Ama Beyza bize karşı çıktı. Turan ve Ayaz ses çıkarmadı. Mecburi oynamak zorunda kaldık.
Evde şise bulamayınca telefonuma indirdiğim şise çevirmece uygulaması aklıma geldi. Şişeyi döndürdüm. Bir ucu ben de bir ucu Ayaz'da durdu. "D mi C mi?" dedi Ayaz. "Doğruluk," dedim ve arkama yaslandım. "Baran'ı neden affettin?" dedi. "Çünkü onu seviyorum," dedim. Şiseyi Ayaz çeviri bu sefer.
Bir ucu Turan'da bir ucu Beyza'da durdu. "D C?" diye sordu Turan. Beyza biraz duraksadı ve "D," dedi. "Hoşlandığın biri vardı ya, onu ara ondan hoşlandığını söyle," dedi Turan. "Yok artık.! Asla yapmam!" diye inkar etti Beyza. "Eğer söylemezsen dolapta duran viskilerdedn içersin,"dedi. Beyza viskiden nefret ederdi. "Onu arayamam," dedi Beyza. Sesi normaldi. Bakalım sonu neye çıkacaktı?
"Neden?" dedi Turan. Beyza,Turan'ın sorusuna cevap vermeden gözlerini Ayaz'da kenetledi. Ayaz'da ona bakıyordu. WTF? "Çünkü o burada," dedi Beyza. Halen daha Ayaz'a bakıyordu. Aklıma geldide Baran'a mesaj atmaalıydım. "Lez misin Beyza?!" diye çıkıştı Turan. "Allah belanı versin Turan! Lez falan değilim,"dedi.
"Eee?" dedi Turan. "Ayaz,senden hoşlanıyorum," dedi Beyza. Ben,Nurşah ve Turan iptal,şok ve wefad tabi. "Sana aşığım Beyza," dedi Ayaz'da. Burası vıcık vıcık aşk koktu. Şuan bu durumdan hoşlanmıyorum. Beyza yerinden kalktı ve Ayaz'ı öptü. Iyk. Şuan cidden bulunduğum yerden tiksindim.
"İyi geceler millet. Ben yatar," dedim ve odama çıktım. Gri pijemamı ve siyah kısa kollu t-shirt giydim ve yatağa girdim. Telefonumu elime alıp Baran'a mesaj attım.
Gönderilen:Baran
İyi geceler aşkım :*
Baran'a mesaj attıktan sonra kendimi uykunun sıcacık,güpgüzel kollarına attım. Uyku is may layf.
Baran'dan...
"Oğlum,benim Dolunay'ı görmem lazım," dedim Doğukan'a. "Tamam abi,bilet aldık. Gidiyoruz yarın," dedi Doğukan. "...Turan'dan adreslerini aldın mı?" dedi Doğukan. "Evet," dedim.
SABAH
"Aaa Baran," dedi Beyza. "Dolunay'a süpriz yapmak için geldim," dedim. "Uyuyor şuan," dedi Zeynep. "Beklerim,sorun olmaz," dedim. Koltuğa oturdum ve Turan,Ayaz,ben ve Doğkan maç sohbetine girdik. 1 saat geçtikten sonra ne Nurşah ne de Dolunay uyandı.
"Ben bir kızlara bakıyım. 1 saat geçti," dedim ve yukarıya çıktım. Arkamdan Turan'da geliyordu. "Şu oda," dedi Dolunay'ların odasını göstererek. "Sağ ol," dedim ve odaya girdim. Odaya girdiğimde Nurşah'ın uyanık olduğunu ve Dolunay'ı uyandırmayı çalıştığını gördüm.
Beni görünce ağzı açık kaldı. "Baran?" dedi. "Benim. Dolunay uyanmıyor mu?" diye sordum. "Uyandırmayı başaramadım," dedi. Dolunay'ın baş ucuna oturarark "Dolunay,canım hadi uyan," dedim ve alnına bir öpücük kondurdum.
Dolunay hala uyanmadığında endişelenerek nefes alıyor mu diye baktım. Almıyordu. "Dolunay nefes almıyor!" dedim. "Ne?! Bir dakika," dedi ve Nurşah,Dolunay'ın kalp atışına baktı. "...Bayılmış," dedi. "Hastaneye," dedim ve Dolunay'ı kucağıma aldım.
Hastanede Dolunay'ı acile aldılar. Bir kaç kontrolden sonra doktor çıktı ve "Dolunay'ın bir hastalığı var mı?" diye sordu.-tab2 bunu ingilizce dedi- "Evet. Akciğer kanseri," dedim. "...Ama son zamanlarda iyileşiyordu," diye ekledim.
"Hastalığı tekrardan ilerlemiş. Amaliyat olması şart. Ailesine haber verilmeli. Ama burada elimden gelen hiç bir şey yapamam. Türkiye'ye yani doktorunun yanına gitmesi gerek," dedi. "Tamam. Ben helikopteri falan her şeyi halledecğim," diyerek uzaklaştı Turan.
Dolunay acilin bir yatağında baygın bir şekilde yatıyordu. Ailesine Nurşah haber vermişti. Onlarda doktoruyla konuşmuşlardı. 1 saat sonra Turan geldi. "Helikopter hastanenin pistinde. Direkman Türkiye'de ki hastaneye gidecek," dedi.
"Ben ve Nurşah helikopterle gidiyoruz," dedim. "Bende biletleri aldım. Bu akşam dönücez," dedi Ayaz. "Kıyafetlerinizi ben toplarım," dedi Beyza. Onlardan ayrıldıktan sonra hastanenin pistine gittik.
Türkiye
"Dolunay neden ilaçlarını almıyorsun?" dedi Uğur Bey. "Unutmuşum," dedi Dolunay. Türkiye'ye geldiğimizde ayılmıştı. Bir odaya alınmıştı. "Sen bir hastasın ve o ilaçları tamamen iyileşmek için almalısın. Yoksa sonuçları," dedi ve cümlesini yarıda bitirdi Uğur Bey.
"Amaliyata gerek var mı?" diye sordu Nazım Amca. "Onu film çektikten sonra göreceğiz. İngiltere'ye göre öyleyse gerek olabilir," dedi Uğur Bey. "... Keşke benden izin alsaydın," dedi Dolunay'a dönerek. "Zaten yeterince zor bir dönemden geçiyordum," dedi Dolunay.
"Tamam. Sen biraz dinlen sonra film çekicez," dedi Uğur Bey ve odadan çıktı. Nurşah sandelye çekerek Dolunay'ın yanına oturdu. "Son zamanlarda neden nefes almakta zorluk çektiğini söylemedin," dedi Nurşah.
"Büyütülmesine gerek yok diye düşündüm," dedi. "N olursa olsun söyle. Önemli bu," dedim. "Tamam," dedi. "Son zamanlardan nefes darlığı çekiyordum. Bazen dengemi kaybedecek gibi oluyordum. Sonrada direk ilacımı alıyordum," dedi.
"Keşke söyleseydin,önlem alırdık," dedi Meltem Teyze. "Üzgünüm," dedi. Uğur Bey yeniden odaya girdi "Eğer halin varsa film çekelim," dedi. "Tamam," dedi ve ayağa kalktı. Dolunay film çektirmek için X-ray odasına girdi. Bizde kapıda bekliyorduk.
"Amaliyat şart," diyerek yanımıza geldi doktor."En kısa zamanda olması mı gerek?" diye sordum. "Hemen şimdi demiyorum ama daha kötü olabilir. Bir tarih ayarlasak iyi olur," dedi Uğur Bey.
"O zaman Aralık ayının başı olsun," dedi Dolunay. "O çok uzun oldu. Kasım'ın ortası?" diye sordu. "Olur," dedi Dolunay. "Nazım Bey sizinle tarih hakkında konuşalım," dedi Uğur Bey. Nazım Amca'da Uğur Bey'le beraber odadan çıktı.
"Amaliyat olmak istemiyorum. Ya uyanamazsam?" dedi Dolunay. "Sakın öyle deme! Uyanıcaksın," dedim. Amaliyat fikrine bende ısınmamıştım. Ya Dolunay'a bir şey olsaydı. İçimde büyük bir parça kırılmılştı. Ölebilirdi. Bu fikir beni eritiyordu. Dolunay'sız olamam ben.
"Uyanamayabilirim," dedi. "Uyanıcaksın ve uyandığında her şey çok güzel olucak," dedim ve elini tuttum. "Seni seviyorum," dedi. "Ben de seni," dedim ve tuttuğum elini öptüm. "Kasım'ın 20'sinde amaliyat olucaksın," dedi Nazım Amca. Dolunay belli etmese bile içten içe korkuyordu. Odadski herkesde onu kaybetme korkusu vardı. En çokta bende.
"Tamam. Ne zaman taburcu olucağım?" dedi Dolunay. "Yarın sabah," ded Nazım Amca.
Dolunay'dan...
Korkuyordum. Ölmekten. Ya amaliyattan uyanamazsam. Asla hayallerime ulaşamazsam. İyi bir gazateci olamazsam. Benim hayallerimin içinde Baran'da vardı. Onunla bir geleceğim olamazsa.
Kasım'ın 20'sinde amaliyat olucaktım. Ve şuan Ekim'in 10'undaydık. "Geldik," demesiyle Baran'ın arabadan indim. Baran bagajdan valizimi çıkartıyordu. "Baran," dedim. Valizi bagajdn çıkartıp yere koyduktan sonra "Efendim," dedi. "Eğer ölürsem..." sözümü bitirmeden devm etti. "Ölmiceksin! Hep benim olucaksın,kara toprağın değil," dedi ve sarıldı. "Öliceğim ama seni seviyorum," dedim.
"Sen benimsin,Dolunay. Kara toprağın değil," dedi. Kollarını benden ayırmadı. "Daha.. fazla sıkarsan... öliccğim," dedim. Kollarını birazdaha gevşetti. Ama beni bırakmadı. "Kasım'a kadar böyle mi durcaz?" dedim. "Hayır," dedi ve kollarını benden ayırdı.
Valizimi eve kadar taşıdı. "Dolunay," dedi. "Efendim," dedim ve ona döndüm. "İstersen amaliyat olana kadar beraber yaşayabiliriz," dedi. "Olur," dedim ve sıkıca sarıldım. "Tamam. Akşam ailene bu konudan bahset. Ben de ev bakayım," dedi. "Harika," dedim ve onu öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay Vakti
عاطفيةKanserli güzel Dolunay Erkıran. Playboy yakışıklı Baran Soysert. Ortak olan babalar. Birbirlerinin hayata bağlanmasını sağlayacak aşk. **** "Sen her zaman benim olucaksın,kara toprağın değil."