Kaleye vardıklarında gün doğumu oldukça yakın olmalıydı. Arcana Şimşeğin üzerinde Liamh'ı takip ederken eğer kocasıyla gitmiş olsaydı çok daha kısa zamanda varacaklarını biliyordu. Lakin Lily perişan haldeydi ve Liamh'ın onu taşıması için bolca ısrarda bulunmuştu. Bunu Lily'e borçluydu. Güzeller güzeli kız ağabeyinin ardında başını yaslayarak çok geçmeden uykuya dalmıştı. Tartışılmaz güzellikleri ile Liamh'ın beyaz tüylü bacakları olan gece karası iri Clydesi üzerinde tırıs giderken Arcana onlara baktığında bir kitaptan ya da efsanelerden çıkmış olduklarını düşünmeden edemedi.
Sızlayan bacakları ile attan indi genç kız. Onları karşılayan McGiolla askerkeri Liamh'ın emri ile kaleye önden ulaşmıştı şimdi büyük giriş kapısında Finn, Eadrian, Rhona ve Odeth yüzlerindeki tebessüm ile sarındıkları Giolla tartanının içinde bekliyorlardı. Arcana aynı manzara içinde Aloin'i göremediğinde dudaklarını dişleyerek gözlerinden birkaç damlanın daha süzülmesine izin verdi. Odeth koşarak kendisine sarılıp koluna girdi. Genç kız ağır adımlarla diğerlerine yürürken dik durması gerektiğinin farkındaydı.
Liamh kız kardeşini beraberinde indirip omzundan tutarak kendisiyle gitmeye zorladı. Gözü Arcana'daydı. Ah şimdi ona sarılmayı kokusunu içine çekmeyi ne kadar da istiyordu. Lakin Finn'i gördüğünde Lily'i bırakıp adama doğru ilerledi ve ihtiyarı büyük bir içtenlikle kucakladı.
"Evlat!" Finn Liamh'ı kendinden ayırıp omuzlarından tuttu. Genç adamın perişan hali gözlerinden okunuyordu. Tanrı korusun Finn onların bir savaştan kopup geldiklerini düşündü. Ardında duran dünyalar güzeli kızın elbiseleri kan içindeydi ve Eadrian'ın kollarında ağlayan Arcana da ondan farksız değildi. Neler olduğunu öğrenmek için epey zamanları olacaktı. O yüzden McAodha yı kaleye doğru sürükledi.
"İçeri girin Liamh. Size sıcak yemek ve banyo hazırlamalarını söyleyeyim."
Liamh başıyla onay verdi. Kız kardeşini Odeth'e teslim ettikten sonra geride duran ve kendisine soran gözlerle bakan Owen'e "Sorma bile!" dedikten sonra dinlenmeyi reddederek Aloin'i görmek isteyen karısının peşinden gitti.
Aloin'in yattığı odaya girdiklerinde genç kız başını dikleştirip yaşlı adamın yanına doğru ilerledi. Yatağının ucuna oturup elini tuttu ve ateşini kontrol etti. İhtiyar gözlerini dokunuşu ile açtığında ise ona gülümsedi.
"Buradayım seni koca ihtiyar. Bir an önce iyileş de seninle balık avına gidelim." dedi
Aloin güçlükle nefes alarak güldü. "Ben bu kalede doğdum Arcana, Deden ile beraber at koşturdum ve babanla kılıç kuşandım. .. Şimdi sayende doğduğum odada gözlerimi kapayacağım. Tanrı senelerdir canımı bu yüzden almadı evladım. Ama artık zamanı geldi. Huzurla gitme zamanı..."
Arcana yutkunarak adamın elini sıktı. "Gitme Aloin... Ben sensiz ne yaparım benim ihtiyar nişanlım."
Aloin öksürerek güldü. "Ah... Beni bırakıp evlendin sen pasaklı gelin!"
Liamh, yanındaki Eadrian'ın gözlerindeki yaşlarla kolundan tutup konuşmasını dinledi.
"Ağabeyim hiç evlenmedi ve Arcana ile aralarında sürekli bu atışmayı yaparlardı. Leydim kendisini alacak kimse olmadığı için artık Aloin ile evleneceğini söyler o da ona pasaklı pis bir kız ile evlenmek istemediği ile ilgili leydime takılırdı."
Liamh gülümsedi ve karısının yanına giderek ihtiyara doğru eğildi. "Onu sen alabilirsin Aloin." Odadaki herkes yaptığı yorum karşısında gülüştü.
"Evet..." Aloin gözlerini tavana çevirdi. Güçlükle nefes alıyor ve boğazından hırıltılar yükseliyordu. "Varlığınıza minnettarım lakin ay kadar güzel gelinim benim için geldi."
Liamh Arcana'yı kaldırıp kendine çekti. Bu sahneyi biliyordu. Babası gözleri önünde ruhunu teslim ederken tıpkı bu haldeydi. Kadını belinden sıkıca tutarak zaptetmeye çalıştı lakin daha iki dakika bile dolmadan Aloin gözlerini kapadı.
Arcana kendisini tutan kocasına yaslanarak güç almaya çalıştı ve Aloin gözlerini kapadığında dönüp Liamh'a baktı. "Gitti değil mi?"
"Mutlulukla ve huzurla gitti..."
Genç kız hıçkırıkları içinde Liamh'a sarıldı. "Gitme Liamh... Sen sakın gitme..."
---
Cenazenin defin işlemlerinin yapıldığı akşam yemekten sonra Liamh artık Arcana ve Lily ile konuşması gerektiğini biliyordu. Üstelik önünde çok zor olmayan lakin bir müddet uğraştıracak bir savaş vardı. Gidip Mealdunie beyliğini talan edecek intikamını alacaktı. Bu esnada kendilerini tehlikeye attıkları için iki kadınında cezalandırması gerektiğinin bilincindeydi. Liamh bıkkın bir nefes verdi. Akıllanacaklarını ümit ediyordu.
Kadınların çay içmek için çekildiği odaya izinsiz girerek hüzünlü gözlerin kendine çevrilmesine neden oldu. Genç adam, Odeth, Rohona ve Lily'nin aceleyle ayağa kalkıp odadan çıkmak için hareket ettiklerini anladığında kız kardeşini kolundan tuttu.
"Sen kalıyorsun!"
"Onun bir suçu yok Liamh. Ben ısrar ettim. Eğer kızılacak biri varsa benim." Arcana sakince konuştu.
"Hayır Liamh. Onu kaleden kaçırmak için plan kuran ve destekleyen bendim."
Genç adam birbirlerini koruyan iki kadına hayretle baktı. Aralarında ummadığı bir bağ kurdukları gözle görülüyordu. Aslında Arcana nın kaçma teşebbüsünde bulunması muhtemeldi lakin Lily hareketleriyle ona büyük bir şaşkınlık yaşatmıştı. "Senin cezanı Leydi Moire'e bırakıyorum!" dedi.
"Ağabey lütfen." Lily korkuyla doldu. "İstediğin her şeyi yaparım."
Liamh kızı umursamadı. "Git ve atını hazırlat az sonra yola çıkacağız. Sorumsuzluğun ve hayal kırıklığına uğratan davranışlarının karşısında senden birşey istemek şöyle dursun bundan sonra hiçbirşey yapmana izin vermeyeceğim!"
Lily kolunu çekip öfkeyle odadan çıktı. Sıranın kendisine geldiğini anlayan Arcana yavaşça ayağa kalkıp aksayarak Liamh'a doğru yürüdü.
"Benim cezam ne olacak?"
Liamh eliyle kapıyı kapatıp kendisine gelmekte olan kadını belinden kavrayarak kendine çekti ve uzun uzun öptü. Arcana'nın ona aynı şekilde karşılık vermesi üzerine afallayan genç adam ona da bir şeyler söyleyip kızması gerektiğini biliyordu. İstemeyerek geri çekilip eğildi ve eteğini kaldırıp bacaklarında oluşan morluklar baktı ardından kaşlarını çatarak doğrulup karısının yüzünü avuçları içine aldı.
"Sen burada kalacaksın!" dedi fısıldayarak. Elbette onu bırakıp gitmeyecekti ne olursa olsun ondan ayrılmayacaktı sadece gireceği savaş sırasında en güvenli yerin kendi kalesi olduğunu biliyordu. Lakin ona bunu söylememek yeterince büyük bir cezaydı.
Arcana yutkundu. "S-sen nereye gideceksin?"
Liamh onun solgun yüzüne öpücükler kondurdu. "Lily'i kaleye götüreceğim."
"Peki ya ne zaman geleceksin?" Genç kızın kalbi korkuyla dolmuştu. Demek Liamh söylediklerini gerçekleştirerek onu bırakıp gidecekti. Genç kız bir kez daha dilinin kurbanı olduğunu hissetti. Kalbi sıkışırken son zamanlarda sürekli yaptığı gibi gözleri doldu. Arcana ağlamaktan nefret ediyordu lakin artık kendini tutamaz hale gelmişti.
Liamh konuşmadı. Arcana ise gözlerinden akan yaşlar ile dimdik durarak ona karşılık verdi. Lakin gideceği esnada çabucak kapı ile arasına geçip yüzünü avuçları içine aldı. "Bende öyle bir iz bırak ki örümün her dakikasında bana seni düşündürtsün."
Liamh kadınına gülümserken ona yeterince acı çektirmiş olduğunu düşünmeden edemedi. Sözleri kalbini yumuşatmış ve sonunda kendisine dilediği aşk ile bakmıştı. Odanın tokmağını çevirdiği esnada bir kez daha öptü kadını ve alnını onunkine dayayıp gözlerinin içine baktı. "Sana tüm kalbimle aşığım Arcana McAodha!" diye fısıldadı sessizce. Sözlerinin kadının kendinden talep ettiği isteği karşılayacağını düşündü. Fakat kadının tepkisi öyle ani olmuştu ki Liamh aynı izi öldükten sonra bile içinden söküp atamayacaktı.
"Öyleyse sana ne denli büyük bir aşk beslediğimi yalnızca bana geri döndükten sonra öğrenebileceksin Liamh McAodha!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜRGÜN
Tarihi KurguLiamh McAodha, İskoçya'nın kaderini belirleyecek arayışın onu hiç tanımadığı bir kadınla evlenmeye mahkum edeceğini biliyordu. Üstelik ülkesi ve toprakları için bu kararı veren ta kendisiydi. Lakin gelininin yirmi yıl boyunca bir mağarada sürgün hay...