Bölüm 2

1K 102 8
                                    

Liamh'ın aradığını bulduğuna dair sevinci yalnızca birkaç gün sürmüştü. McGiolla beyinden yahut kızından ne bir iz ne de bir haber vardı. Yaklaşık üç haftadır klanı ve Giolla vadisi arasında mekik dokuyordu.Diğer yandan Kral Frealaf'ın üzerindeki acımasız baskısı onu delirtmeye başlamıştı.

Atını Finn McCartney ile buluşacağı ormanlık alana doğru sürdü. Görevi Highlands ve İskoçya için önemli bir noktadaydı. Kendisi için de öyle... Genç adam neye benzediğini dahi bilmediği bir kadınla evlenmek için bu kadar çabaya katlanacağına ihtimal vermezdi. Ormanın girişinde durdu ve atından indi. Bunak, bu defa da sağlam bir gerekçe ile gelmez ise arayışına İngilterede kaldığı yerden devam edecekti. Belki orada bir şeyler bulabilirdi.

Finn, genç beyin ağacın altında volta attığını gördüğünde adımlarını hızlandırdı.

"Gelmişsin delikanlı."

"Bu defa da boş yere çağırdıysan o bunak kafanı da beraberimde götüreceğim!"

"Çabuk öfkeleniyorsun." Finn oldukça keyifliydi. "Sana kapıma bırakılan şu pipo ve tütünden bahsetmiştim."

"Her kim bıraktıysa bir an önce ölmeni istiyor olmalı. Tıpkı benim gibi..."

"Hah! Beni sevdiğini biliyorum genç adam." Finn kahkaha attı.

"Sadede gel be adam!"

"Pekala, çıkını bulduğum gece İngiltere'den kaleye gelen bir konvoya saldırı olmuş. Bil bakalım konvoy ne taşıyordu? Hah! Tütün! Bunu onlardan başkası yapmış olamaz."

Liamh elinde tuttuğu matarayı ağaca fırlattı. Matara korkunç bir çatırtıyla patlarken genç adam bağırdı.

"Üç hafta önce! Tam lanet olası üç hafta Finn!"

"Evet. Bu arada gelen hiçbir İskoç tüccara saldırı olmadı."

"Çünkü hangi lanet delikte saklanıyorlarsa oraya geri döndüler!"

Finn kaşlarını çattı. "Dinlemiyorsun evlat, bu kötü bir huy."

"Siktir git Finn!" Liamh'ın bedeni öfkeden titriyor parçalayacak bir şeyler arıyordu.

"Bu gece bir İngiliz konvoyu daha geliyor. Aşağıda, vadi yolundan geçecekler. Oraya inelim ve konvoya girmenin bir yolunu bulalım derim."

Genç adam yanaklarındaki havayı hızlıca üfledi. "Bunu son defa yapıyoruz Finn! Bu seferde siktiğimin sonucuna varamazsam, peşimde cesedini bırakarak yoluma devam edeceğim!"

---Bir saat sonra ---

Liamh kıpırdamıyordu. Onun yerine Finn yeterince kıpır kıpırdı çünkü konvoydaki bir kağnının arkasında üstlerinde pis beyaz bir örtüyle gidiyorlardı. Gece oldukça ilerlemişti. Liamh yanındaki bunakla otuz mil ötede yakaladıkları yük arabalarını bulmuştu. Finn'in o an aklına öylece gelen bir hikaye uydurmasıyla arabalardan birine binivermişlerdi. Liamh kabul etmek istemese de bu adamın ikna kabiliyeti takdire şayandı. Yine de genç adam düştüğü şu duruma akıl sır erdiremiyordu. Finn'in bacağını omuzundan ittirirken uzaktan bir şahin sesi duyuldu ve içinde bulundukları kağnı tekleyerek durdu. Atlar oldukça huzursuzlanmışa benziyorlardı. Liamh örtüyü hafifçe kaldırıp kör geceye baktı. Bir hareketlenme olduğu doğruydu lakin hiç ses yoktu. Yalnızca aralıklarla öten kuşun sesi ve koşturan ayak sesleri vardı Liamh kuş öttükçe konvoydan bir şeylerin toprağa düştüğünü hissediyordu.

Ayak sesleri bulundukları örtünün yanına geldiğinde genç adam heyecanlanmıştı. Elini kılıcının kabzasına götürerek beklemeye başladı.

SÜRGÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin