Medyada ki Umut.
İyi Okumlar!
&&&&
"Hocam hani bizi seviyordunuz?"
Anıl'ın sorusu üzerine hoca dikkatini Anıl'a verdi. Kaşlarını çatarak, "Seviyorum zaten. Sevmediğimi de nereden çıkardı?" dedi.
"Hocam ya sevseniz sınavları kolay hazırlardınız." dedi kaşlarını mızmızca çatarak. "Ama sizin sınavların maşallahı var."
"Ben zor falan hazırlamıyorum Anıl'cığım. Sadece siz çalışmıyorsununuz."
"Ya hocam İngilizcenin neyine çalışalım Allah'ınızı severseniz? Hayır yani formülü falanda yok ki kopya çekelim."
Neşe hoca başını kaldırıp sınıfın tavanına bakarak sabır diye mırıldandı. Daha sonra bakışlarını tekrar Anıl'a çevirdi.
"İstersen kopya çekmen için sana kopya kağıdı hazırlayayım Anıl, ne dersin?"
"Valla hocam on numara olur," dedi Anıl oturduğu yerde bir umut dikleşerek. "Siz yeterki hazırlayın, bundan sonra kantine gitmek için hep kapıda nöbet tutarım."
Neşe hocanın böyle de bir huyu vardı. Genelde derste huzursuzluk yapan öğrencileri kantine yollar, su yada peçete aldırtırdı. Ve kantin okulun dışında olduğu için o merdivenleri inip çıkmak herkese işkence gibi gelirdi. Bu yüzden de kimsenin İngilizce dersinde sesi çıkmazdı. Çıkacak olursa o merdivenlerinde çıkmak zorunda kalırdı.
"Birde pazarlık yapıyorsun benle demek he Anıl?" dedi hoca ellerini göğsünde bağlayarak. "Ben bunu sözlüye yazarım canım."
Herkes kıkırdarken Anıl itiraz ederek arkasına yaslandı. Hoca daha fazla Anıl'ı dinlemeyerek ayağa kalktı ve derse kaldığı yerden devam etti. Hocanın sırtını bize dönmesini fırsat bilen sınıf, Anıl'la dalga geçmeye başladı. Atakan bile vardı bu dalga geçenlerin arasında.
Hoca önünü döndüğü anda herkes gülmeyi kesmiş, kalemleri ellerinde yazı yazıyormuş rolüne bürünmüşlerdi.
"Yine niye kaynadınız?" dedi sınıfa göz atarak. Hoca, bizim sıraya gelince hâlâ gülmekte olan Umut'a gözleri kaydı.
"Umut neden güldüğünü bize de anlatır mısın canım?" dedi elinin birini masaya yaslarak.
Umut'un yüzündeki gülümseme daha da büyürken istifini bozmadan cevap verdi.
"Bir şey yok hocam. Anıl'a gülüyordum."
Hoca elini masadan çekerken Umut ayağa kalktı ve sınıfın kapısına doğru yürümeye başladı. Ben ne yaptığını anlamazken hoca çantasını karıştırmakla meşguldü.
"Hocam, peçete mi su mu?" diye sordu Umut. Hoca kafasını Umut'a çevirerek tatlı bir şekilde gülümsedi.
"Üç tane karam hayatım."
Umut'un kaşları hocanın bu isteği karşında havaya kalksada tekrar eski haline döndü.
Sınıftan çıkmadan önce "Tabi ki." dedi kibar bir sesle. "2 dakikaya geliyorum."
Hoca daha bir örnek çözmeden Umut geri gelmişti. Göğsü hızlıca inip kalkıyordu. Neşe hoca bileğinde ki saate bakarak gülümsedi ve çikolataları Umut'tan aldı.
"1 dakika 46 saniye. Kendini bu kadar zorlamasan da olurdu." diyerek çikolataları çantasına attı.
Umut sıraya otururken, "Zorlamadım hocam," dedi. "Sadece verdiğim sözü tuttum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Var Mı Senden Ötesi?
Teen FictionBir daha kimseye güvenemeyeceğini düşünen yaralı bir kız. Bir daha asla sevdiği kadını koruyamayacağını zanneden umursamaz bir erkek. Tarifi olamayacak kadar büyük bir aşk. Ve sonsuza kadar birbirlerine verdikleri bir yemin. "Bizde ne öncesi olacak...