Yataktan hızla doğrulduktan sonra elimi göğsüme koyarak sakinleşmeye çalıştım. Ama başarılı olduğum söylenemezdi. Hele ki dün Umut'un anlattığı onca şeyden sonra bu eylemi başarabilmem hiç kolay olacağa benzemiyordu.
Yine aynı kabusu görmüştüm. Umut, kucağında kanlar içinde yatan küçük kıza -artık onun Gül olduğunu biliyorum- onu bırakmaması için yalvarıyordu.
Bu kabusu ilk görüşüm değildi fakat en çok etkilendiğim buydu. Çünkü diğer gördüğüm seferlerde bunun gerçek olduğunu bilmiyordum. Ama şimdi biliyordum ki, Umut küçük kız kardeşini kaybetmişti. Ayrıca o da aynı şekilde anlatmıştı.
"Gözlerimin önünde benden canımı koparıp gitmesini izledim. Çaresizce ağladım sadece. Gitmemesi için yalvardım ama o beni dinlemedi."
Peki ya nasıl ölmüştü? Benim gördüğüm gibi kaza mıydı? Yoksa biri mi vurmuştu? Bilmiyordum. Neden bunu da sormamıştım ki? Eğer o sefer soramadıysam başka zaman sorabileceğimi hiç sanmıyordum. Zira Umut'un bu konuda ne kadar hassas olduğunu biliyordum. Durup durup bu konuyu açarsam anlattığına pişman olabilirdi ve bu benim isteyeceğim en son şey bile değidi.
Başımı iki yana sallayarak zihnimi dağıtmaya çalıştım. Düşünemem boş ve gereksiz olacaktı. Sadece canımı sıkmaya yarayacaktı. Bu yüzden hiç en iyisi düşünmemekti.
Battaniyeyi üstümden attıktan sonra banyoya girerek elimi yüzümü yıkadım. Odama geçtikten sonra hızlı bir şekilde formamı giydim ve çantamı alarak aşsağı indim.
Mutfağa girdiğimde annemi göremeyince tekrar yukarı çıktım ve odasına baktım. Kapıyı açtıktan sonra annemi uyurken görünce sessiz olmaya özen göstererek odadan geri çıktım.
Mutfağa indikten sonra hızlıca bir şeyler atıştırdım ve telefonumu elime alarak gelen mesaja baktım.
Ukala Kurtarıcım.
"Artık okula beraber gideceğiz. Beni bekle."
Telefonu cebime attıktan sonra çantamı alarak ayakkabılarımı giydim ve evden çıktım.
Merdivenleri indikten sonra Umut'un gelmediğini görünce ellerimi göğsümde birleştirdim ve kapıya yaslanarak beklemeye başladım.
En çok iki dakika sonra uzaktan gelen arabının sesiyle yasladığım yerden doğrularak kafamı sesin geldiği tarafa doğru çevirdim. Araba önümde durduktan sonra etrafından dolaşarak koltuğa oturdum.
Kemerimi bağlarken "Günaydın." dedim. O da gaza basarken aynı şekilde cevap verdi.
"Günaydın."
Yine ellerimi göğümde birleştirdim ve arkama yaslanarak camdan dışarıyı seyretmeye başladım.
Ne ondan bir ses çıkıyordu ne de ben tek kelime ediyordum. Aramızda ki sessizlik beni ne kadar rahatsız etse de konuşmak istemiyordum. Kendimi halsiz ve yorgun hissediyordum. Ek olarak neşesiz ve keyifsiz.
"Sorun ne?" diyen Umut'un sesiyle yasladığım yerden Umut'a doğru döndüm ve sessiz kalmaya devam ettim.
Konuşacak halim yokmuş kadar yorgun hissediyordum. Aslında yorgun değildim. Sadece keyifsiz olduğum için garip bir ruh hali içine girmiştim.
Umut kaşlarını çattıktan sonra bana kısa bir bakış attı ve tekrar önüne döndü.
"İyi misin sen?"
"Sanırım evet." diyerek cevap verdim ve sessizliğime devam ettim.
Alnının kırışmasına neden olacak kadar derin bir şekilde kaşlarını çattıktan sonra, "Ne bu halin o zaman?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Var Mı Senden Ötesi?
Roman pour AdolescentsBir daha kimseye güvenemeyeceğini düşünen yaralı bir kız. Bir daha asla sevdiği kadını koruyamayacağını zanneden umursamaz bir erkek. Tarifi olamayacak kadar büyük bir aşk. Ve sonsuza kadar birbirlerine verdikleri bir yemin. "Bizde ne öncesi olacak...