9. Bölüm "Sarılmak"

8.5K 339 73
                                    

Medyada Atakan var.

Beğenmeniz dileğiyle.

İyi Okumalar.

&&&&

Can kurtaran sesi. Bu sesi her öğrenci mutlaka bilir. Bu sesi duyan öğrencilerden çok az bir kısmı -ki bu kısım öğrenci deyimiyle inek kısım oluyor- üzülürken, çok çok büyük bir kısmı sevinir. Benim için ise duruma göre değişir. Mesela boş bir dersteysek hiç çalmamasını isterim çünkü zilin çalması demek dolu olan bir ders gireceğimiz demektir. Bazen de öyle bunaltıcıdır ki ders bir an önce çalması için dua edebilirim ama genelde boş ders olmadığı için çalması için dua etmişimdir.

Bazı okullar da müzik olarak çalarken bazı okullar de bilindik melodilerle çalabilir ama hangi ses olursa olsun sonuçu aynıdır: Dersten kurtuluş.

Bunaltıcı bir dersin sonunda çalan zilden daha güzel olan bir şey varsa oda öğle arası için çalan zildir. Ve şimdi öğle arası zili çalmış, 40 dakkikalık tenefüse kavuşmuştuk.

"Hadi kantine."

Oflayarak Irmak'ların peşine takıldım. Neden kantine gitmeyi sevmiyordum? Aslında kantine gitmeyi değil sıradan kalkmayı sevmiyorum ama bugün için sevebilirim belki. Çünkü sıramda benle uğraşcak, beni sinir edecek bir Umut yoktu. Bugün okula gelmemişti. Tahmin edin bakalım başka kim gelmedi? Çok zor değil. Tabi ki Atakan.

Bahçeye çıktıktan sonra kantine doğru yürümeye başladık.

Kantinin kapısınında içeri girecekken önüme çıkan bir çift kol ve beş uzun parmak yüzünden duraksadım. Yeni mi?

"Demek Umut'un takımındansın." diyen o aptal çocuğa baktım. Takım derken? Ne takımından bahsediyordu bu çocuk?

"Çekil yolumuzdan Oğuz!"

Sert sesle konuşan Irmak'ı duyduğumda Oğuz'dan ciddi mânada nefret ettiğini anlamıştım. Zaten ne zaman onun hakkında konuşsak bu ses tonunu kullanıyordu. Konu kapandıktan sonra o ses tonu yerine daha ince bir ses tonu geliyordu. Şuan da konu yine oydu ve yine sert ses tonu devreye girmişt. Bu çocukla aralarında ne geçmişti bilmiyordum ama bir şey olduğu her halinden belliydi. Bunu Irmak'a sormaya aklımın bir köşesine not ederek burnu havada olan Oğuz'a baktım.

"Önümden hemen çekil yoksa..."

"Yoksa ne? Umut'a mı söylersin? Ama malesef güzelim bugün okulda ne Atakan var ne de Umut. Yani seni koruyacak sevgilin ya da onun yandaşcısı Atakan yok."

Sevgilim mi? Benim mi sevgilimmiş? Umut ve ben? Umut benim sevgilim öyle mi? Eğer bu kadar sinirli olmasaydım büyük bir kahkaha şimdiye çoktan atmıştım ama şuan da ne Umut'u ne de atacağım kahkahayı düşünecek durumda değildim. Çünkü sinirden ölebilirdim.

"Ne şaçmalıyorsun bilmiyorum. Ve senin saçmalıklarınla da ilgilenecek değilim. Önümden çekiliyor musun çekilmiyor musun?" diye dişlerimin arasından konuştum. Eğer biraz daha bu şekilde durmaya devam ederse o gün Atakan yüzünden yapamadığım şeyi yapacaktım.

Bir erkeğin bana bu kadar yakın durmasından NEFRET EDİYORUM çünkü.

"Ah, demek Umut seni daha eğitmemiş. Buna çok sevindim. Bu görevi onun yerine ben üstlenebilirim güzellik he, ne dersin?"

Ne eğitimi? Bu çocuğun dediği hiç bir şeyi anlamıyordum. Aslında umrunda da değil. O beni diğer kızlarla karıştırıyorsa çok yanılıyordu. Madem daha beni tanıyamadı o zaman tanışama vakti gelmişti.

"Bunu sen istedin." deyerek bacağımı kırıp erkekliğine fazla sert olmayacak şekilde geçirmemle onun sesini duymam bir olmuştu. Ama umrumda değildi. Ben istediğimi yapmıştım.

Var Mı Senden Ötesi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin