Yazarın bakış açısından,
Genç adam elindeki telefonu hırsla koltuğa savurdu. Sinirden kurdurmak üzereydi. O şerefsiz kim oluyordu da ona ait olan bir şeyi elinden almakla tehtid edebiliyordu?
O aptalı eline geçirdiği anda boğazına çökmeli ve nefesini kesmeliydi. Nefes alması genç adama artık batmaya başlamıştı. Şu saatten sonra aldığı nefesler onun için mucizeydi. Zira bu öfkeli adamın eline geçti anda hiç şüphesiz son nefesini verecekti!
Sakinleşmesi gerekiyordu ama sakinleşemiyordu. İçinde çığ büyüyen sinir ve nefret her geçen dakika onu daha fazla kemirmeye başlıyordu. Ne demişti o gerzek herif? Hayal'i elinden alacağını söylemişti değil mi?
Genç adam öfkeyle, "Sıkıyorsa gel de al lan!" diye bağırdı ve duvara yumruğunu geçirdi. O şerefsizi Hayal'i ilk elinden aldığı zaman Atakan'ı dinlememeli ve onu gebertmeliydi! Hata yapmıştı. Kesinlikle boğazına çökmeli ve nefesini kesmeliydi. Eğer o zaman öyle yapsaydı şuan da içi içini yemezdi!
Lanet olsun!
Şimdi ne yapacaktı? Bunu Hayal'e söyleyemezdi. Genç kız fazlasıyla paniklerdi. Üstelik kendi canı için değil sevdi adama zarar geleceği için panik yapardı. Eli kolu bağlı oturup o Berkay piçinin gelmesini de bekleyemezdi. Ama o adamı nasıl bulacaktı? Ayrıca hapishanede değil miydi bu adam? Nasıl çıkmayı başarmıştı?
Üstelik elindeki tüm paraya da el konulmuştu. Birini kiralayıp kendi yerine içeri attıramazdı. Çünkü bunu istemek için yeterli parası yoktu!
Genç adam bunu düşünce sesli bir küfür etti. Bu demek oluyordu ki arkasında güvendiği biri vardı. Berkay'ı bulması için önce arkasında ki adamı bulması gerekiyordu.
Kahretsin!
Bu daha da kötüydü. Düşmanları birken iki olmuştu.
Genç adam daha fazla yerinde duramayarak deri ceketini üstüne geçirdi ve evinin merdivenlerini hızlıca indi. Vakit kaybetmeden arabasına atladı ve sinirle gazı kökledi. Şuan da ona yardımcı olabilecek tek bir kişi vardı. Bu yüzden gideceği yeri çok iyi biliyordu: Biran önce kardeşine gitmeliydi.
Bu tarafta da durumların pek iyi olduğu söylenemezdi. Atakan, Umut'un sinirinden bir haber o da kendi sinirini yaşamakla meşguldü. Irmak'la o parkta geçirdikleri geceden beri, yani tam 3 gündür kafayı yemek üzereydi. Onu sinirlendiren iki ayrı sebep vardı.
Birincisi: Irmak'a yalan söylemişti. Yapacağı son birkaç şey falan yoktu. Sorun yine şu lanet olası gururuydu! Hâla gururunu yenememişti. Ama bunu genç kıza söylemeye dayanamazdı. Genç kız o anda genç adama fazla umutlu ve özlemle bakıyordu. Ona kıyamamıştı ve bu yüzden yalan söylemişti. Ama yalan söylediğine pişman olduğunu rahatça söyleyebilirdi. Sinirinin ikinci sebebi de buydu işte. Kız o günden beri mutluluk perisi olmuş hiç durmadan millete gülücük atıp duruyordu. Herkese gülmesi genç adamı sinirlendiriyordu. Ve genç adam bu durumu fena halde kıskanıyordu.
Genç kız bunu bile bile mi yapıyordu?
Belki fazla bencilce olabilirdi ama keşke ona öyle söylemeseydim diyorudu genç adam içinden. Söylemeseydim de herkese sırıtıp durmasaydı.
Ah! Şuan da o cadıyı eline alıp bir daha gülmemesi için dudaklarını birbirine dikmek istiyordu.
Bunu yapamayacağı için sinirle inledi. O anda aklına gelen kişiyle rahatladı. Siniri alacak çok iyi birini biliyordu. O da aynı şekilde düşündü: Bir an önce kardeşine gitmeliydi.
Arabasına atladıktan sonra cebinden telefonu çıkardı. Kardeşinin numarasını bulduktan sonra aradı ve telefonu kulağına götürdü. Telefon üçüncü çalışın ardından açılınca direkt, "Nerdesin lan?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Var Mı Senden Ötesi?
أدب المراهقينBir daha kimseye güvenemeyeceğini düşünen yaralı bir kız. Bir daha asla sevdiği kadını koruyamayacağını zanneden umursamaz bir erkek. Tarifi olamayacak kadar büyük bir aşk. Ve sonsuza kadar birbirlerine verdikleri bir yemin. "Bizde ne öncesi olacak...