8. Bölüm "Üç Buçuk Ay Sonra Huzur"

9.1K 381 23
                                    

Yeniden herkese merhaba. Bu bölümü çok beğenerek yazdım. Bu yüzden biraz erken paylaşmak istedim. Umarım sizde beğenirsiniz.

Şu arabalara olan merak bende de var. Özellikle hikayeyi yazmaya başladığımdan beri daha da merak saldım.

Bu arada medyada Anıl var.

İyi Okumalar!

&&&&

Çok sevdiğiniz, değer verdiğiniz birini kaybettiniz diyelim. Peki, o çok değer verdiğiniz kişiyi kaybetmenize neden olan şeyi sever miydiniz?

O sevdiğiniz, çok değer verdiğiniz kişi boğularak öldüğünü varsayalım. Hiç kormadan bir daha bırakır mısınız kendinizi deniz anaya? Yüzebilir misiniz bir daha korkusuzca? Ya da uçak kaza yaptığı için hayatını kaybetti diyelim. Binebilir misiniz bir daha uçağa? Uçabilir misiniz gökyüzüne? Ya da düşmanlarınızdan biri vurduğu için hayatını kaybetti. O düşmanınızı bir daha sevmeniz mümkün mü sizce? Bence sevemessiniz.

Peki ya ben? Nasıl binebiliyordum arabaya? Arabalara olan sevdam yüzünden mi vazgeçemiyordum? Yoksa arabaya binmekten korkmuyor muydum?

Ne çok hızlı ne de çok yavaş çalışan arabanın sımsıkı bir şekilde kapısının kolunu tuttuğumun farkında bile değildim. Evet, korkuyordum ama yine de arabalardan vazgeçemiyordum.

Korkumu yenmek ve olanları aklımdan uzaklaştırmak adına Anıl'a döndüm.

"Yolcu değil miydin sen? Hangi ara kaptan oldun?" dedim.

Yüzünden bir an olsun eksik olmayan gülümsemesiyle, "O zaman arabam tamirdeydi ama şimdi altımda."

Neden erkeklerin aklı hep aynı yere çalışır ki? Tek dertleri o şey zaten. Anıl'ın farklı olduğunu düşünüyordum birde. Erkek değil mi işte hepsi aynı.

"İgrençsin." diyen Irmak'ı onaylarak kafamı salladım. "Hemde fazlasıyla." diye söylendim.

"Sizin içiniz fesat kızlar. Arabam şuan da altımda öyle değil mi?" diyerek hızını biraz daha arttırdı.

"Kesinlikle haklısın Anıl. Biz fesatız sen devam et." Irmak benim aklımdan geçenleri söyleyerek Anıl'ı susturmuştu.

"Evet yolcu kız seni nereye bırakıyoruz?"

"Ben sana yolu tarif edeceğim kaptan. Lütfen devam et sen."

Dememle birlikte evi tarif etmeye başladım. Eve gelene kadar birbirimizi tanımaya yönelik sorular sormuştuk.

Anıl'ın daha çok tenis oynamayı sevdiği, derslerden nefret ettiğini ve mantar sevmediği öğrenmiştim.

Irmak'ın ise daha önce bale yaptığını, inek ögrençi olarak ders çalıştığını ve sütü hiç sevmediği öğrenmiştim.

Az da olsa birbirimizi tanıdıktan sonra zaten evimin önüne gelmiştik.

"Bugün beni yanlız bırakmadığın için teşekkür ederim Irmak." diyerek en içten gülümsemi gönderdim Irmak'a. Yanımda boğazını temizleyerek 'hani bana teşekkür' bakışları atan Anıl'a dönerek "Bugün ayakta gelmeme neden olan sen, şimdi de oturarak gelmeme neden olduğun için ödeşmiş oluyoruz. Bu yüzden sana teşekkür yok." diyerek sırıttım.

"Uvv kurnaz, bayılırım."

Anıl'ın dediğine gülerek arabadan indim. Gaza basmadan önce el salladım ve uzaklaşmalarını bekledim.

Anıl'ın hareketleri bana Muhammed'i hatırlatmıştı. O da tıpkı Muhammed gibi her şeyi şakaya vuran, sürekli gülen ve şebek bir çocuktu. Bu yüzden de kendimi en çok Anıl'a yakın hissetmiştim. Irmak'ta çok iyi bir kızdı ama Anıl'ın hareketlerini kendime daha yakın bulduğum için sanırım onu daha çok sevmiştim.

Var Mı Senden Ötesi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin