Medya: Duman/ Melankoli
🌌🌌
Evin önüne geldiğimizde otomatik kapı açıldı ve içeri geçtik. Murat Bey arabayı park edince arabadan indim. Benden sonra da Efsun Hanım ve Murat Bey indi.
"Valizleri korumalar getirecek. Biz içeri geçelim."
İçim ne kadar rahat olmasa da "Peki." dedim.
Efsun Hanım ile ben içeriye geçerken Murat Bey, korumalara valizi içeri getirmelerini söylüyordu. Ben de o sıra evi inceliyordum. Gerçekten çok güzeldi. Herkesin hayal edeceği tarzda bir evdi.Kocaman bahçesi, bahçenin içine de oturmak için minderler ve masa koymuşlardı. Yukarısında da ışıklar asılıydı. İlerisindeki ağaçta da hamak vardı. Oraya yatıp gökyüzünü izlemek çok zevkli olurdu.
Evin dışı da güzel ve büyüktü. Havuzu da çok büyüktü. İnsan eve bakınca huzur doluyordu. Umarım içinde de huzur dolardım.
Kapıya gelince Efsun Hanım kapıyı çaldı. Murat Bey'de yanımıza gelmişti. Orta yaşlı bir teyze açtı. "Hoş geldiniz. Efsun Hanım, Murat Bey." beni görmemişti sanırım. Beni görünce kaşları havalandı ve "Hoş geldiniz."
dedi. Gülümseyip hoş buldum dedim. Efsun Hanım ve Murat Bey çoktan içeri girmişti.Girişte beni bekliyorlardı. Onları bekletmemek adına hızlıca içeri girdim. Ayakkabılarını çıkarmışlardı. Hemen ayakkabımı çıkarıp yardımcı ablanın verdiği terliği giydim. O'na dönüp teşekkür ettim. Bana gülümsemekle yetindi. Hızlıca Efsun Hanım ve Murat Bey'in yanına geçtim. Birlikte salona gitmeye başladık.
İçim burkuluyordu ve stresten midem bulanıyordu. Kalbimin çarpıntısını hissediyordum. Umarım iyi anlaşırdık. İçeri girince tüm gözler bize döndü. Gergince gülümsedim.
"Onun burada ne işi var?!"
Muhtemelen benden birkaç yaş büyük biriydi bunu diyen. Ağzımı açıp cevap veremeden başkası başladı.
"Anne! Biz O kızı istemiyoruz dedik size. Neden burada O?"
"Neden olabilir sence? Baktı zengin kapı balıklama atladı direkt." bunu diyen benimle yaşıttı sanırım.
"Oğlum. Laflarınıza dikkat edin. Ne konuştuk sizinle? Ayrıca ben sizi böyle yetiştirmedim."
Efsun Hanım lafını bitirir bitirmez Kartal abi - benden büyük olduğu için abi diyordum- gözlerimin içine bakarak " Asla bizim kardeşimiz olamayacaksın. Sen hep dış kapının dış mandalı olacaksın. Cansu'nun tırnağı bile olamazsın sen. "
Kalbim ne kadar kırılsada derin bir nefes alıp hepsine hitaben cevap verdim.
"Ben de burada olmaktan mutlu değilim. Kalp kırmaya gerek yok. Birbirimizi görmezden geliriz. Olur biter."
"Madem mutlu değilsin def ol git o zaman."
Bunu diyen Kaan'dı. Tekrar derin bir nefes alıp "Daha reşit değilim. Yani mecburi buradayım. Reşit olunca kalmayacağım zaten dert etme."
Daha sonra hepsine dönüp "Dediğim gibi birbirimizi görmezden geliriz. Olur biter. Çokta büyütmeye gerek yok."
Efsun Hanım'a dönüp "Efsun Hanım, beni kalacağım odaya götürür müsünüz? Tabii size zahmet olamayacaksa."
"Tabii gösteririm."
Merdivenlere ilerleyince ben de O'nu takip ettim. 1 kat çıkınca konuşmaya başladı.
"Burada Murat'ın ve benim odam var. Ayrıyeten çalışma odaları da burada. Murat'ın, benim ve abilerinin. En alt katta oyun odası ve spor salonu var. Çocuklar, kuzenleri veya arkadaşları geldiğinde genelde orada olurlar." 2. Kata çıkınca devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANHIRAŞ
ChickLitAkşin, gözünde yaş kalbinde kırıklarla karşısındaki uçsuz bucaksız denize bakıyordu. Yaşadıkları tıpkı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmeye başladı. Şu an sağlıklı düşünemiyordu. Bu acıların son bulmasını istiyordu. Uçuruma doğru bir adı...