Medya: Lana Del Rey/ Yes To Haven-speed up
🌌🌌
Genç kız gözünde yaş, kalbinde kırıklarla boş boş karşısındaki denize bakıyordu. Deniz, yağmur yağdığı için çok dalgalı ve çok ürkünç gözüküyordu. Bu uçurum kenarına geldiğinden beri yağmur yağıyordu. Sanki gökte O'nun için ağlıyordu.
Akşin yaşadıklarına dayanamıyordu. Gözünün önünden 6 ay boyunca yaşadıkları tek tek geçti. Hepsinde de hor görülüp ağlıyordu. En çokta canı yanıyordu. Bir anlık içinden gelen bir dürtüyle uçuruma doğru adım attı.
Aklına babasının ona dedikleri geldi. "Sen ne olursa olsun benim kızımsın. Hangi şartta olursak olalım benim için en değerlisin. Benim minik güçlü kızımsın. Sakın unutma olur mu?"
Akşin son cümleye alayla güldü. "Ben mi güçlüyüm?" diye söylendi. Ve deli gibi kahkaha atmaya başladı. Hem ağlıyor hem gülüyordu. Akşin korkuyordu. Delirdiğini hissediyordu. İyice kafayı sıyırdığını düşünüyordu. Gülmesi kesildi bir anda.
"Hani baba neredesin? Kim var yanımda? Yapayalnızım ben. Ben ne senin ne annemin ne abilerimin ne ikizimin ne de kardeşimin.. Ben kimsenin umrunda değilim.
Güçlü ha? Ben güçlü falan değilim. Ben güçsüz ve işe yaramazdan başka hiçbir şey değilim. Ben hiçbir şeyi hak etmiyorum." Bir an da yere çöktü ve daha şiddetli ağlamaya başladı.
Elleri istemsizce saçlarına çıktı ve olağan gücüyle saçlarını diplerinden çekti. Hem ağlıyor hem de saçlarını yoluyordu. Canı çok acıyordu. Hem ruhen hem bedenen. İçindeki acılara daha fazla dayanamayıp tüm acılarını dışarı atmak istercesine yüksek sesli bir çığlık attı.
Ancak acısı geçmiyordu. Aksine katlanarak artıyordu sanki. Gökte O'nun acısını çekiyor gibi Akşin çığlığını bitirir bitirmez öyle bir gürledi ki. Sanki Akşin'e "sen bağırma ben senin yerine akıtırım zehrini" der gibiydi.
Akşin, sağlıklı düşünemiyordu. İçine yeniden o dürtü geldi ve uçuruma bir adım daha yaklaştı. Belki de ölürse bu acılardan kurtulurdu kim bilir? Bir adım, bir adım ve bir adım daha.. Neredeyse uçurumun ucuna gelmişti. Eğer iki adım daha atarsa Akşin kurtulacaktı.
Önündeki uçsuz bucaksız denize baktı. Akşin, denizleri hem sever hem de onlardan korkardı. İzlemeyi çok severdi. Hatta en çok yapmayı istediği şeylerden biri de akşam yağmur yağarken karşısındaki bankta müzik dinleyerek denizi seyretmek istiyordu. Fakat bir yandan da korkuyordu. Bu güzelliğin ne kadar çok canı aldığını düşünüyordu. Belki bunlardan biri de kendi olurdu?
Akşin son kez çok sevdiği gökyüzüne başını kaldırıp baktı ve sesindeki yenilmişlikle fısıldadı çok sevdiği müzikten bir mısrayı. "Sesimde kırgınım.. Sesimle sargılıyım." Sanki bu söz O'nun için yazılmış gibiydi. O, her şeye, hayata kırgındı. Gerek sesiyle gerek vücuduyla..
Dertlerinden kurtulmak, gökyüzünün sonsuzluğunda uçmak istiyordu. Tıpkı bir kuş gibi özgürce ve canı yanmadan.. Artık canının yanmama düşüncesi Akşin'i mutlu etti. Uçuruma bir adım daha yaklaştı. Artık son bir adımı kalmıştı. Ne yapmalıydı Akşin? Atlayıp her şeye son mu vermeliydi yoksa ayakta kalıp savaşmalı mıydı?
Akşin'in doğduğu gün de hava tıpkı şu an ki gibi yağmurluydu. Akşin'in bu dünyada ilk gördüğü yağmurken son gördüğü de mi yağmur olacaktı?
Akşin son adımını atacağı sırada aklı başına gelmişti. Önce yavaşça durdu, adımını indirdi. Etrafına baktı ve geriye doğru birkaç adım attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANHIRAŞ
أدب نسائيAkşin, gözünde yaş kalbinde kırıklarla karşısındaki uçsuz bucaksız denize bakıyordu. Yaşadıkları tıpkı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmeye başladı. Şu an sağlıklı düşünemiyordu. Bu acıların son bulmasını istiyordu. Uçuruma doğru bir adı...