Medya: Perdenin Ardındakiler/ Her Gece
🌌🌌
1 Hafta Sonra
Sabah uyandığımda ilk biraz tavana baktım. Bu evde geçirdiğim 1 haftamı düşündüm. Buraya geleli bir hafta olmuştu. Ancak o bir hafta bana 1 yıl gibi gelmişti. Geçen gece Ayşe abla ile olan konuşmanın ardından uyumuştum.
Sabah olunca aşağı inmiştim. Biraz iğneleyici laflar söylemişlerdi ancak ben onları görmezden gelmiştim. Buna daha çok kuduruyorlardı eminim. Onlara elimden geldiğince ılımlı davranmaya çalışıyordum. Ama onlar bana ateş püskürüyorlardı.
1 hafta içinde annemlere de gitmiştim. Gerçi babamlar yoktu ama olsun. Cansu ile dışarı çıkmışlardı. Biz de annemle takılmıştık. Babamlarla anca görüntülü konuşabiliyorduk. O da ben ararsam.
Yemekten sonra Oğuz'a mesaj atmıştım. Şu an şehir dışında olduğunu geldiğinde mutlaka görüşeceğimizi söylemişti.
Daha sonra telefonumu alıp biraz gezindim. Hiç bildirimimim yoktu. Boş verip ayağa kalktım. Yatağımı düzeltip, elimi yüzümü yıkamak için banyoya gittim.
Banyodan çıkınca valizimden siyah bir tayt ile siyah oversize sweat alıp giydim. Telefonumu da alıp kapıya ilerledim. Kapının kilidini açıp odadan çıktım. Yemek odasına gitmek için merdivenlere yöneldim.
Yemek odasına girecekken içeriden gelen seslerle duraksadım.
"Baba.. Gerçekten Cansu'yu unutup bu kıza babalık mı yapacaksın?"
"Sefa.. Oğlum Cansu'nun yeri ben de çok ayrı biliyorsun. Biliyorsunuz. Ben Cansu'yu asla unutmam biliyorsun. Cansu varken O kıza babalık yapamam. Cansu zaten hassas bir çocuk kalbi çok incinir. Yapamam bunu."
"Orada nasıl davranırlar ablama?"
"Cansu'ya çok iyi davranacaklarına eminim. Dert etmeyin."
"Peki."
"Çocuklar babanızın dediği gibi Cansu'nun psikolojisini de düşünmeliyiz. Akşin güçlü bir kız. Ancak Cansu.. O çok hassas bir çocuk. Ama Akşin'e de bir dost gibi yaklaşın lütfen."
Hepsi bir an da "Hayır." diye bağırdılar.
"O, asla ve asla bizden biri olmayacak. O çirkin şey ailemize bile yakışmıyor. Başkalarına nasıl kardeşimiz diye tanıtacağız? Ben Onunla asla aynı ortamda bulunmam. Yemekler dışında. O da mecburi." bunu diyen Kartal idi.
Diğerleri de O'nu onaylayan mırıltılar çıkardı. Hatta Murat Bey bile. Efsun Hanım ne kadar tarafsız gibi duruyor olsa da içten Onun da beni istemediğini anlayabiliyor- dum. Çirkin olduğumu biliyordum. Solgun, hayalet gibi bembeyaz bir yüz. Kahve kıvırcık saçlar. Kısa boyum ve çilli yüzüm..
Aslında önceden hepsini severdim fakat ortaokulda ciddi zorbalığa uğramıştım. Ne kadar aşmaya çalışsam da bazı şeyleri kolayca aşamıyordum.
Cansu'nun kalbini düşünürken, benimkini es geçmeleri gerçekten çok kırmıştı. Ne Cansu'nun kalbi camdandı ne de benim kalbim demirden..
Ağlama isteği gelse de bastırdım ve daha fazla duymamak adına içeri girdim. Efsun Hanım beni görünce ilk şaşırdı. Daha sonra kendini toparlayıp "Günaydın canım."
Canım kelimesi ne kadar iğreti gelse de çok bekletmemek adına yüz ifademi bozmadan "Günaydın." dedim.
"Hadi masaya geçelim."
"Prenses hazretleri sonunda teşrif edebilmiş."
Bunu diyen Cenk idi. Ona boş bir bakış atıp önüme döndüm. Karşılık vermek istemiyor-
dum. Murat Bey en başa oturmuştu. Diğerleri de yerleşince bir tek Murat Bey'in sağ tarafı boştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CANHIRAŞ
ChickLitAkşin, gözünde yaş kalbinde kırıklarla karşısındaki uçsuz bucaksız denize bakıyordu. Yaşadıkları tıpkı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmeye başladı. Şu an sağlıklı düşünemiyordu. Bu acıların son bulmasını istiyordu. Uçuruma doğru bir adı...