35. BÖLÜM

1.2K 112 12
                                    

Medya: 5 seconds Of Summer/ Teeth 

          
                                      🌌🌌

Kapkaranlıktı, nereye bakarsa baksın her yer kapkaranlıktı. Ne bir ses ne de bir görüntü, hiçbir şey yoktu. Sanki koskoca bir hiçliğin içindeydi. Koskoca evrendeki bir hiçlik..

Belki birilerini bulurum umuduyla burnunun ucunu bile göremediği boşlukta ilerledi genç adam. Korka korka ilerliyordu.

Ne kadar süredir gidiyordu hiçbir fikri yoktu. Birkaç adım attıktan sonra başını kaldırdı. Karşısında karısı ve kardeşi gülüşerek karısının ailesiyle konuşuyorlardı.

Onlara seslenmeye çalıştı ancak sesi çıkmıyordu. Kalbinin kırıldığı kadar sesi de kırılmıştı. Halbuki onları görmeden birkaç saniye önce sesi hiç sorunsuz çıkıyordu. Onları görünce birden gidivermişti. İçini bir an da korku kapladı. Sesini mi kaybetmişti yoksa?

Korkuyla birkaç adım geriye gitti. Başını sağa sola çevirip konuşmayı denedi.

"Mercimeğim."

Neyse ki konuşabiliyordu. İlk sözü daha doğmamış bebeği olmuştu. Sesini kaybetmekten çok doğmamış yavrusuyla konuşamamaktan korkmuştu. Tekrardan ailesine yaklaşıp konuşmayı denedi. Ağzını açtı ancak ses çıkmıyordu. Olmuyordu işte, konuşamıyordu.

İnsan gerçekten kırılınca her yönüyle kırılıyordu. İlk olarak kalbi kırılır daha sonra araya yavaş yavaş mesafeler girerdi. İlk olarak tek düze konuşulur, onun olduğu ortamlara gidilmezdi. Son olarak da iletişim tamamen kopardı ancak Karan böyle olsun istemiyordu. Ne kadar kırılsa da hala onları çok seviyordu. Zaten azıcık ailesi vardı, onları nasıl bırakabilirdi ki?

Yanlarına koşup omuzlarına dokundu. Hafifçe sarstı ancak sanki onu hissetmiyorlardı. Gözünden yaşlar akmaya başladı. Hepsinin gözünün önünde ellerini salladı, saçma saçma hareketler yaptı, ancak hiçbirini fark etmediler. Sanki Karan yoktu, yok olmuştu. Ağlayarak geriye giderken ne olduğunu anlayamadan ayağı boşluğa gelip aşağı düşmüştü..

Karan, kan ter içinde gözlerini açtı. Yerinden doğrulmaya çalıştı ancak ani hareket yaptığından dolayı vücuduna ağrı girmişti. Yavaşça sırtını arkasına yaslayıp ellerini gözlerine attı. Gerçekten de ağlamıştı. Gözlerini silip yavaşça kapadı. İçinden 'sadece bir rüyaydı.' diye geçiriyordu.

Sakinleştikten sonra gözlerini açıp oda da gezdirdi. Oğuz, odadaki koltukta uyuyordu. Orada yatmasına içi el vermesede umursamamaya çalıştı. Onlar kendisini umursamamıştı.

Belki Akşin'den beklerdi, abilerine değer veriyordu ne de olsa, Oğuz'dan asla beklemiyordu. Kaç kere düşünmüştü 'bir hatam var mı? Ne yaptım da böyle davranıyorlar? Mercimeği neden benden esirgiyorlar?' diye. 

Hiçbirine de yanıt bulamamıştı. Her yaptığı davranışı düşünmüştü. En ufak yanlış olan bir şey bulabilse hak ettim diyecekti fakat hiçbir şey bulamamıştı. Kaç gece uykusuz kalmıştı. Canı o kadar çok yanmıştı ki uyuyamamıştı. Kalbine yediği darbe kadar acıtmamıştı mermi darbesi.

Kapının açılmasıyla düşüncelerinden sıyrılıp kapıya döndü. Üzerinde forması olan bir hemşire girmişti. 'Sanırım ilaçları kontrol edecek.' diye düşündü Karan.

 Hemşire, serumu kontrol ederken bir yandan da Karan ile konuşuyordu.

"Günaydın, Karan Bey. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Ağrınız var mı?"

"Günaydın Hemşire Hanım. Dünden pek bir farkım yok açıkçası. Biraz karın kısmımdaki yaramda ağrı var. Bir de kırık kolum ağrıyor."

"Pekala, şikayetlerinizi doktora iletip bir ağrı kesici uygulayacağım size."

CANHIRAŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin