sığınak

4.7K 295 273
                                    


21 eylül 2022

yeryüzünden yükseklere doğru çıktıkça yoğunlaşan su buharı, küçük, çok küçük su damlacıkları oluşturur ve bu damlacıklar da beraberinde bulutları getirir. sayısız su damlacığından oluşan bulutlar zamanla büyüyüp ağırlaşan bu yağmur damlalarını taşıyamaz hale gelince onlardan kurtulmak ister ve onları yeryüzüyle, geçmişteki evleriyle tekrar buluşturur.

işte böyle, bir zamanlar oluşmasına yardım ettikleri bulut için fazlalık olarak görülen su damlacıklarının intiharları yeryüzüne böyle yansır ve kimi insanlar için bu intiharlar en büyük sığınaktır.

ayın güneşten çalıp sergilediği görkemli ışığının önüne geçen koyu renkli bulutlar yavaş yavaş içlerini dökmeye hazırlanırken su damlalarının yeryüzüyle kavuşmasını sabırsızlıkla bekleyen biri vardı, bir çocuk.

çocuk, bir taraftan kestane rengi saçlarının kusursuz şekilde alnına dökülüşünü izliyor; diğer taraftan da camın ilerisinden sonsuzmuş gibi görünen, karanlık, sonbaharın gazabına uğrayıp çırılçıplak kalmış ağaçlarla dolu ormanı izliyordu ve arabadaki sessizliğin bıraktığı huzursuzluğu yok saymaya çalışıyordu.

daha az önce ayrıldıkları yemek davetinde etraflarına gülücükler saçan anne ve babası arabaya biner binmez yüzlerine zar zor yerleştirdikleri 'mutluluk' maskelerini söküp atmış ve gözlerini birer silah olarak kullandıkları sessiz bir savaş başlatmışlardı.

onların bu oldukça rahatsız edici sessizliğini bozmak ve arabanın camında yavaş yavaş belirmeye başlayan yağmur damlalarını yüzünde de hissedebilmek için uzandı ve camı yarısına kadar indirdi minik adam, yarısına kadar indirmişti çünkü yağmurun yüzünde bıraktığı damlacıkları görmek istiyordu. kendini izlemek, kendini görüyor olmak hoşuna gidiyordu.

damlacıkların yer yer serpiştiği suratının yansımasını izlerken yüzüne hafif, huzurlu bir gülümseme yerleşmişti ama orada pek de uzun bir süre kalacağa benzemiyordu çünkü hemen önünde oturan iki kişi hiçbir zaman basit bir sessizlikle yetinmezlerdi. buna hiç şahit olmamıştı.

"ona olan bakışlarını gördüm." annesinin sert sesi dışarıdan gelen rüzgar uğultularını ve yağmur şıpırtılarını bastırınca gözlerini kapattı genç adam, duyma dedi. onları duyma.

"ne ima ediyorsun sen yine o sikik ağzınla?"

sikik. bugün okuldaki çocuklardan birisine tam da bunu söylemişti. kendi yaşıtlarının arasındayken anne ve babasının yanında olduğundan tamamen farklı birisine dönüşüyordu. burada ne kadar güçsüz hissediyorsa orada o kadar güçlüydü ve bu durumdan oldukça memnundu.

"beni onunla aldattığını bilmediğimi mi sanıyorsun?"

duyma, duyma, duyma.

yağmurun sesi, rüzgarın sesi, karanlığın sesini duy. onları duyma, sakın duyma.

"beni buna mecbur bırakan sensin."

"iğrençsin, iğrençsiniz. midem bulanıyor yüzünüze bakarken."

annesinin haklı olduğunu düşündü, iğrençlerdi. ikisi de iğrençlerdi. annesi de iğrençti babası da iğrençti, bu dünyadaki herkesten iğreniyordu. kendisi hariç herkesten nefret ediyordu.

tears in the rain | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin