Bölüm 3

1.1K 186 93
                                    

Yİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... 50 YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


"O zaman sende benimle birlikte yanabilirsin"

Yaratık onu yakaladı. Kuyruğu bedenini sardı ve kendisiyle birlikte cehennem ateşlerinin içine atladı. Alevler onları yutarken yaratığın kahkahalarını hala duyabiliyordu.

Anna Maria yerinden fırlayarak uyandı. Ter içinde kalmıştı ve çok susamıştı. Doğrularak hızla üzerindeki geceliği bir kenara attı ve yanında duran kan dolu sürahiyi hızla kafasına dikti. Çenesinden akan damlaları umursamadan sanki çok açmış gibi içmeye devam etti.

Bu rüyadan bıkmıştı artık. Onu gördüğü günden beri her gece bu rüyayı görmeye devam ediyordu. O iblisin bir insan bedenine dönüşmeden önceki görüntüsünü aklından atamıyordu. Korkunç ve nefret edilesiydi. Uzun boynuzları, simsiyah obsediyen gibi teni ve sivri uçlu bir kuyruğu vardı. Sivri dişleri kocamandı ve gözlerinin akı simsiyahtı. Kırmızı gözleri ise hiçbir yaratığın olmayacağı kadar parlaktı.

Ondan korkmuştu. Onunla karşı karşıya gelmek istememişti ancak bir şeyler onu ön cepheye itmişti. Blake'i orada tek başına bırakamazdı ve eğer müdahale etmeseydi üvey babası ölmüş olurdu.

Yine de ondan korkuyordu. O zaman öyle değilmiş gibi davranmıştı ama kimleri kandırdığından emin değildi. Sadece o iblisi kandıramadığını çok iyi biliyordu.

Hızla ayağa kalktı ve odanın ışıklarını yaktı. Ardından banyoya doğru yürüdü. Boydan aynanın karşısında bir an gözleri kendisine takıldı. Bu aynayı Rebekah özel olarak koydurmuştu.

Bu aynanın karşısında defalarca saçlarını örmüştü. Onu giydirmişti. Bunlardan hep çok zevk alırdı. Rebekah'da onun iyi hissetmesi için bunlara sessiz kalırdı. Bir yandan da gerçek annesi olsaydı ne olurdu diye merak ederdi. Hiç şüphesiz ki Rebekah onun için gerçek anneden bile öteydi.

Şimdi o zamanlardaki gördüğü şeyden eser kalmamıştı. Belki sevimli sayılırdı. Yüzü tam oturmamıştı ama her zaman sevimli denebilecek bir kız çocuğu olmuştu.

Buğday rengi teni, uzun boyu, koyu kahverengi gözleri ve uzun boyu vardı. Diana kadar zayıf değildi ama Julia gibi kıvrımlı bir bedeni vardı. Üzerindeki beyaz sutyeni ve külotu az önce içtiği kandan kirlenmişti. Hiç de aynanın karşısında saçlarını ördüren o kıza benzemiyordu.

Bir elini dikkatle aynaya doğru uzattı ve kendi yansımasına dokunmak istedi ancak parmakları aynanın içinden geçince korkuyla geri doğru çekildi. Aynanın görüntüsü yoğun bir cıva rengine dönüp kıvrılmaya başladı ve bir girdap oluşturdu.

Genç kadın elini bir kere daha aynaya doğru uzattı. Hayır, o artık bir ayna değildi. Bir şekilde bir kapıya benziyordu. En sonunda bir el uzanan bileğini tuttu ve onu hızla içeri çekti.

Tahmin ettiği gibi bir kapıydı ve onu bir mezarlığa getirmişti. Genç kadın kaşlarını çatarak etrafına bakındı. Büyük Meryem Ana heykelinin gözlerinden kan gelmişti. Ağlıyormuş gibi görünüyordu.

Anna Maria, çıplak ayaklarıyla yavaşça mezarlıkta yürümeye başladı. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi çok hızlı atıyordu. Kokuyu alabiliyor ve onu hissedebiliyordu ama göremiyordu.

Sıradan insanların mezarlığında ne işi vardı ki? Burada canlı hiçbir şey yoktu. Hatta ölü insanların kanları vampirler üzerinde değişik bir etkiye neden oluyordu. Zehirli gibiydi. Çok az bir miktarı güçlerini bastırmak için kullanılıyordu. Biraz fazlası ise ölümlerine neden olabiliyordu.

LANETLİ EVLİLİKLER FİNAL KİTABI- LANETLİ CADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin