İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... 50 YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR.. BOL KEYİFLER...
Cehennem alevlerini yutmuştu. Tamamına yakın bir kısmını Mammon'u öldürmek için kullanmış olmasına rağmen onu değiştirecek kadarı içindeydi. Astaroth yeterince hızlı hareket edememişti. Onu bulması uzun sürmüştü. Surlardan yükselen dikenli dalları gördüğünde bir sorun olduğunu anlamıştı ama yine de istediği hızla hareket edememişti. Lucifer bu savaşı sonuna kadar izlemek istemişti çünkü. Astaroth'un araya girmesine izin vermemişti.
Bu sefer de ruhunu kurtarabilir miydi? Cehennem alevlerinin onu yakmasına engel olabilir miydi? Genç kadının bedeni çok hırpalanmıştı. Üstelik daha önce hiç olmadığı kadar sıcaktı. Ona kanını verse biraz olsun rahatlar mıydı?
Erkek başını iki yana salladı. Kendi kendinin ruhunu tüketiyordu. Bu alevler onları melekten birer iblise çevirmişti. Anna Maria'nın bundan kaçma gibi bir şansı olmayacaktı.
Kadını yatağa yatırdı dikkatli bir şekilde ve hızla ayağa kalktı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Onu koruyabilecek hiçbir şey yapamazdı. Kendi yaratılışını durdurabilir miydi? Ruhunun yanmaması için ne yapması gerektiği hakkında en ufak bir fikri yoktu. O ruhları korumazdı. Onları tüketirdi.
Yatak odasının kapısı açıldı ve Paimon izin almadan içeri girdi. Yüzünde son derece mutsuz bir ifade vardı. "Lord Lucifer, Mammon'u diriltecek" dedi gönülsüz bir sesle. "Kadın uyanınca hepimizi taht odasında istiyor"
Çok da umurundaydı sanki Mammon'a ne olacağı. "Def ol git!" diye bağırdı öfkeyle. Kuyruğu bir anda bir kamçı gibi yükseldi ve kadını boğazından yakaladı. Paimon'u sertçe bir kenara attı. Erkek kapının yanındaki duvara çarptı.
Paimon bir süre yerde durdu öylece. Kılını kıpırdatmaya bile yeltenmedi. Ardından başını kaldırdı. "Bunca zamandır sana kendimi göstermeye çalışıyorum ama sen sadece beni yaralamak için mi bana dokunuyorsun?" diye bağırdı. Görüntüsü bir kere daha bir kadına dönüştü ve ayağa kalktı. "Bana bak, Astaroth. Ne istersen o olurum"
Ondan hiçbir şey istemiyordu. Bunu defalarca ona söylemişti. Reddedilmeyi neden kabul etmiyorlardı ki? Derdi başından aşkınken Paimon'un acısına dönüp bakacağını mı sanıyordu? "Son kere uyarıyorum" dedi. "Çık git lanet odadan!"
"Onda olup bende olmayan ne var?" diye bağırdı kadın. "Seni cennetteki zamanlarımızdan beri seviyorum, Astaroth. Cehennem alevi bile bunu benden alamadı"
Seviyor muydu?
Erkek bir an durdu. Bedeni bir kere daha insani görüntüsünü aldı. Bir insan bir iblisi sevebilir miydi? Böyle bir şey daha önce hiç yaşanmamıştı. Başını çevirip yataktaki kadına baktı. Anna Maria, Astaroth'u seviyor muydu? Buna dair bir şey duymamıştı. Tam olarak bahsettiği duygunun nasıl bir şey olduğundan emin değildi ancak eğer durum buysa o zaman bu sevgi ruhunu yakmaz mıydı? Onu tüketmez miydi?
Tıpkı Paimon'u tükettiği gibi...
Erkek onu önemsemeden arkasını döndü ve yatakta uzanan kadına doğru eğildi. "Anna Maria" diye fısıldadı. "Orada olduğunu biliyorum. Ruhunun beni duyduğunu biliyorum ve seni koruyacağım" dedi. "Ruhunun yanmasına izin vermeyeceğim"
Erkek kendi dilini sert bir şekilde ısırdı ve dudaklarını kadının dudaklarına bastırdı. Paimon'un çığlığı çok uzaktan geliyormuş gibi hissettiriyordu. Astaroth, elini kadının kalbine dayadı ve hala atmakta oluşunu hissetti. Ardından göğüslerinin hemen üzerinde durdu ve tam çatalın ucuna parmağını batırdı. Sivri tırnağı kadının tenini çizip kanatmaya başladı.
Daha önce hayatı boyunca bir kere ilahi müdahale kullanmıştı. Diğerlerinin bunu hiç yapamadıklarını biliyordu. Lucifer onu cehennem alevlerine attığı zaman ölmemek için ve alevlere direnebilmek için kendi ışığından vazgeçmesine neden olacak bir karanlık çekmişti içine ve bir daha asla bunu yapamamıştı.
Anna Maria'nın dudağının kenarından bir damla kan sızdı ve erkek onu işaret parmağıyla silip kadının göğsüne kanattığı yere sürmeye başladı. "Ruhunu hapsediyorum" diye fısıldadı. "Çocuğum olarak bana itaat et ve emrimi yerine getir."
Genç kadının bedeni parlamaya başladı. Astaroth'un gücü genç kadına aktı ve Anna Maria'nın bedeni yay gibi gerilip havalandı. Ardından tekrar baygın bir şekilde yatağa düştü.
"Ona ne yaptın?"
Paimon yatağa doğru yaklaşmış inanamayan gözlerle kadına bakıyordu. Az önce yanan ve acı çeken bedeni rahatlamış gibi görünüyordu. Astaroth, onun varlığını tekrar hatırlayınca dudaklarını büktü. Burada olduğunu unutmuş olmasaydı önce onu kovardı. "Ruhunu mühürledim" dedi. "Cehennem alevleri onun ruhunu yakamaz artık."
Bu yaptığı yanlıştı. Yasaktı. Ruhunu bedenine sonsuza kadar mühürleyerek kaderine karışıyordu. Bunu babaları Lord Lucifer bile yapamazdı. Paimon başını iki yana salladı. "Onu korumak için mi?" diye sordu inanamaz bir şekilde. "Çok ileri gidiyorsun, Astaroth."
"O benim kanımdan" dedi Astaroth sakin bir şekilde. "Kendi çocuğum üzerine hakkım var, Paimon. Canım ne isterse onu yaparım"
"Babamız bundan hiç hoşlanmayacak"
Tabi ki hoşlanmayacaktı o ruhu yemek için Agares'den bile çok salya akıtıyordu. Eliyle yatakta duran kadını işaret etti. "Babamızın onun üzerinde söz hakkı yok" dedi. "Ama benim var. Eğer onu böyle bırakırsam zaten ruhu yanacak." Ona doğru bir adım attı. "Kimse kazanamayacak"
"Bunu babamız için yaptığını mı söylüyorsun? Beni kandırabileceğini mi sandın?" Nefret ve kıskançlıkla doluydu. "Sen üç büyük kural çiğnedin. Dünyaya indin, dünyadan bir insanı cehenneme getirdin ve şimdi de ruhuna müdahale ediyorsun"
Gerçekten de üçü de çok büyük suçlardı. Astaroth'u sonsuz ölüme götürmekle kalmaz aynı zamanda cennet ile cehennem arasındaki savaşı yeniden başlatırdı. Yine de kimse onu ifşa edemezdi. Cehennemde herkes içten içe birbirlerini öldürmeyi isteyebilirlerdi ama kimse dışarıya bunları okumazdı.
Astaroth, Paimon'un tepesinde durdu ve kibirli bir şekilde güldü. "Babana gidip ağla, Paimon" dedi en sonunda. "Şimdiye kadar beni cezalandırmadı. Ona sofrasındaki en lezzetli yemeği ben getirdim. Şimdi de bana kızmayacak çünkü yemeğini korudum"
Buna karşılık Paimon hırsla arkasını döndü ve koşarak odadan çıktı. Astaroth, kapıyı onun arkasından sertçe kapattı ve tekrar kadına döndü. Eğer gerçekten Anna Maria, Astaroth'a karşı bir şey hissediyorsa o zaman bu ruhunu yavaş yavaş tüketirdi.
Koyduğu mühür onun ruhunu sonsuza kadar koruyamazdı. Ancak alevlerin onu yakmasını engelleyebilirdi. Tabi ki eğer Astaroth'un güçleri yuttuğu cehennem alevlerinden daha güçlüyse ancak bu geçerli olabilirdi. İkinci kere o uyanana kadar başında beklemesi gerekiyordu. Ancak bu sefer gelebilecek her türlü misillemeye de hazırlıklı olmalıydı.
Paimon ağzını sıkı tutmayacaktı. Hiçbir zaman bunu beceremezdi zaten. Şimdiden her şeyi Lord Lucifer'a anlatmış olabilirdi bile. Lucifer'ın ne tepki vereceğinden emin değildi. Anna Maria'nın ruhunu korumaya çalışıyor olması hem işine gelirdi hem de gelmezdi. Asıl mevzu o ruhu yemek mi istiyordu yoksa yok etmek mi? Bunun kararını verdikten sonra ancak Astaroth'un kaderine karar verecekti.
Erkek, genelde Anna Maria'nın oturduğu pencere pervasına oturdu ve gözlerini yataktaki kadından ayırmadı. Ne kadar erken uyanırsa o kadar iyi olurdu her ikisi içinde.
Ancak yuttuğu alevlerin onu şekillendirmesi yüzyıllar bile alabilirdi. Astaroth, kendisini cehennem alevine teslim ettikten bir asır sonra bir prens olarak uyanmıştı. Anna Maria, onun kanını içtiğinde bir gece içinde uyanmıştı ve çok zorluydu. Ancak cehennem alevinin acısının yanında hiçbiri bir şeye benzemezdi.
Erkek elleriyle yüzünü sıvazladı. "Acele et" diye fısıldadı. "Bu sefer kolay kolay kurtulamayacağım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ EVLİLİKLER FİNAL KİTABI- LANETLİ CADI
Fantasy. Boynuzları ve uzun dişleri, parlak simsiyah teni ve kıpkırmızı gözleriyle gerçekte olduğu iblis orada duruyordu. Tıpkı ilk gördüğü zamanki gibiydi. "Bu insan maskesini takmayı seviyor musun?" diye sordu en sonunda. Elini bir kere daha erkeğin önün...