TABİ Kİ SİZLERİN SESİNİ DUYDUM VE TABİ Kİ BENDE DEVAMINI OKUMANIZI ÇOK İSTEDİM :) YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GORE GELİYOR... 50 YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYIFLER...
Karşısındaki tahtta oturan adam bu zamana kadar gördüğü en güzel şeydi. Öyle ki ona bakmaya bile doyamazdı. Bembeyaz teni, uzun boyu, uzun sapsarı saçları ve aynı renk gözleri vardı. Üzerinde bembeyaz bir cüppe vardı. En fazla Anna Maria’nın yaşlarında görünüyordu ama onda kimsede olmayan bir cazibe vardı.
Hemen önünde duran ise altı kişi vardı. Sadece bir kadın ve yaşlı bir adam dikkat çekiyordu. Kadın uzun boylu ve kıvrımlı bir bedene sahipti. Anna Maria’nın aksine giyinmeyi unutmuş gibiydi. Sadece göğüs uçlarını saklayan bir bikini üstü ve tanga bir alt vardı. Kısa siyah saçları kanatları ve kuyruğu vardı.
İhtiyarınsa sakalı o kadar uzundu ki dizlerine geliyordu. Ayakta durmak için bir baston taşıyor gibiydi. Onun hemen yanında ise maksimum dokuz yaşında gibi duran bir çocuk vardı ve kucağında yer yer yırtılmış bir oyuncak ayı taşıyordu.
Tahtın sağ tarafında ise üç kişi daha duruyordu. Her biri uzun boyluydu. O kadar uzunlardı ki Astaroth bile kısa kalıyordu yanlarında. Biri uzun süre kas çalıştırmış gibi inanılmaz kaslı görünüyordu ve bunu göstermekten hoşlanıyor gibiydi. Diğerlerinin aksine onun ne kuyruğu ne de kanatları vardı.
Hemen yanındaki adamın ise elleri yerine ejderhaya benzeyen pençeler vardı. Sanki nerede olduğunun çok farkında değil gibi pençelerinin arasında duran içki şişesine bakıyordu.
En sonuncusu ise yarı hayvaniydi. Belinin altı bir keçinin bacakları gibiydi. Kafası ise aslan kafasıydı ve sanki Anna Maria’ya karşı her an yanlış bir hareketini beklermiş gibi bakıyordu.
“Hoş geldin, Astaroth” dedi tahttaki yakışıklı adam. “Yokluğun kendini hissettirdi oğlum”
“Kral Lucifer” diyerek tek dizinin üstüne çöktü Astaroth. “Verdiğim rahatsızlıklar için lütfen beni bağışlayın”
“Verdiği rahatsızlıkmış” diye kükredi aslan başlı olan adam. “Hem dünyaya kaçıp cennetle yaptığımız anlaşmayı bozuyorsun hem de yanında yarı insanla geliyorsun. Buram buram kanın kokuyor”
Sanki o an da ilk defa Anna Maria’nın varlığı fark edilmiş gibiydi. Herkes dönüp ona baktı. Astaroth’a baktı ama o hala Lucifer’ın önünde diz çökmüş bekliyordu.
Lucifer, sevecen bir gülümsemeyle ona baktı ve elini kaldırdı. “Bu kadarı yeter, Ammon” dedi sakince. “Misafirimizi korkutacaksın.” Ardından ayağa kalktı. “Hoş geldin, küçüğüm. Tahmin edersin ki krallığımda sıradan insan ağırlamaya alışkın değiliz. Hele de çocuklarımdan birinin getirdiği bir insanı” dedi yan gözle Astaroth’a bakarak.
Lucifer, Astaroth’un yanından geçip süzülür gibi Anna Maria’nın karşısına geldiğinde erkek ayağa kalktı ve dönüp onlara baktı.
Anna Maria, ne yapacağından emin olamayarak bir süre durdu. Ancak ağzını açıp bir şey diyemeden Lucifer, ona uzandı ve kadının yanağına dokundu. Astaroth’un teni ne kadar sıcaksa o da o kadar soğuktu. Öyle ki tüyleri diken diken olmuştu.
“Nasıl da yumuşak ve sıcak bir ten” dedi Lucifer. “Böyle bir şey hissetmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Demek Astaroth’un kanını içtin. Demek ki sende artık cehennemin bir parçasısın.” Genç kadın hiçbir şey diyemedi. Lucifer onu belinden tutup kendisine çekti. “Çok güzel kokuyorsun” dedi. “Yatağımı şenlendirirsen seni çocuklarımdan biri haline getirebilirim”
Ne diyeceğini bilemeyerek bir an ona baktı. Lucifer’ın o güzel yüzü gözlerinin önünde değişmeye başladı. Bir iskelet ve çürümüş ete benzeyen bir yüz ortaya çıkıp kayboluyordu sürekli.
Anna Maria, şaşkınlıkla Astaroth’a baktı. Ancak erkek başını öne eğmiş sessizce duruyordu. Onlara bakmıyordu bile. “Güce ve ihtişama sahip ol, insan” dedi Lucifer. Ağzı genişçe açıldı ve her biri sivri kocaman bir ağıza dönüştü. “Ruhunu bana ver ve cehennemin güzelliklerine katıl”
Astaroth’un aksine onun sözlerinin alt anlamı yoktu. Varsa bile Anna Maria anlayamıyordu. Genç kadın ellerini onun omuzlarına dayadı. Çoktan kaçıp gitmek istiyordu bile ama artık böyle bir şansı yoktu. Kendisini geri itti ve onun kollarından ayrıldı. “Lord Lucifer” dedi en sonunda. Sesi normal çıktığı için kendisiyle gurur duyuyordu. Yoksa çığlık çığlığa bağırırdı. “Tanıştığıma memnun oldum. İzninizle kendimi tanıtayım. Adım Anna Maria.”
Onun üstü kapalı kendisini reddetmesi üzerine Lucifer, tekrar o muhteşem güzelliğe büründü. “Demek bir vampirsin” dedi en sonunda geri çekilerek. “Astaroth’un çocuklarından bazıları burada misafirimiz. Hatta birinden bir cadıyla ilgili hikayeler duymuştum. Sanırım ruhunuzdaki cadı sizi buralara taşıdı”
Bahsi geçen cadı kesinlikle Anna Maria değildi. Büyükanne Judith’di yine de itiraz etmedi.
“Onun varlığına izin mi vereceksiniz, baba?” diye sordu aralarındaki tek kadın en sonunda. “Onun Astaroth’a yapıştığı belli oluyor. Ondan kurtulmamız gerek”
Kendisine parazit gibi davranıyordu. Kızıl renkli gözlerinde nefreti görebiliyordu. Lucifer, buna karşılık güldü. “Öyle bir durum olsaydı Astaroth, zaten bu işin icabına bakardı, Paimon” dedi en sonunda. “Yatağından birileri ayrılacak diye üzülüyorsun sen sadece”
Yatak mı? Başını çevirip Astaroth’a baktı. Kardeş değiller miydi? Genç kadın yutkunurken kusma isteğini bastırmaya çalışıyordu. Erkek sessizliğini bozmuyordu. Bedeni yine insan bedenine dönmüştü ve kollarını göğsünde birleştirmişti. Kimseye bakmıyordu ama bir suçlu gibi de görünmüyordu.
“Tenine bak” dedi yaşlı adam en sonunda. “Gerçekten de yumuşacık görünüyor” Elindeki bastonla ona doğru gitti. “Bir bebek gibi yumuşak ve lezzetli.” Her konuşmasında salyaları akıyordu. “Ondan bir ısırık almak istiyorum, Astaroth. Bir kolunu yememe izin ver”
Kolunu mu yiyecekti? Anna Maria’dan bir güç dalgası patladı ve adamı geri doğru fırlattı. Eğer yapmasaydı daha da yanaşacağını hissetmişti ve onu gerçekten yakınında istemiyordu.
Agares’in duvara çarpıp yere düşmesi üzerine küçük çocuk gibi görünen Beelzebub neşeyle gülerek ona doğru gitti. “Ava giden avlandı, Agares” dedi neşeli bir şekilde ve ani bir hareketle adamın kolunu ısırıp bir parça kopardı. “Gücü bile lezzetli” dedi mest olmuş bir şekilde.
Agares, çığlıklar atarak ondan kaçınmaya çalışırken Beelzebub onu yemeye devam etti. Her zaman yaptıkları bu saçmalığa herkes o kadar alışkındı ki kimse umursamadı.
“Yani kadın burada kalacak” dedi en sonunda kas yığını olan Belia. “Üstelik onu yiyemeyeceğiz de. Ne olacak peki? Cehennemde barınmasına öylece izin mi vereceğiz?”
Lucifer, tahtına geri oturdu sakince. “Onun üstünden ne kadar Astaroth’un kokusu geliyorsa Astaroth’dan da onun kokusu geliyor” dedi sakince. “Belli ki Astaroth’un başka şansı yoktu.” Bahsi geçen oğluna baktı. “Söyleyecek bir şeylerin varsa seni dinliyorum”
Astaroth, dönen tiyatrodan çok sıkılmıştı. Aslında Anna Maria, onu iki kere şaşırtmıştı. Beklenmeyecek kadar sakin kalmıştı ve Lucifer’ın teklifini reddetmişti. Genellikle kollarına atlarlar ve söylediklerinin gerçek olmasını beklerlerdi. Ruhu yenen bir insan düşük seviyeli bir şeytana dönüşürdü ama. Hiçbirinin krallığın sakini olma şansı yoktu.
Genç adam başını çevirip Lucifer’a baktı. Sakin görünüyordu ama hafif titremesini görebiliyordu. Şu an olan şeyden hem memnundu hem de değildi. Nefreti uğruna cennetten sürüldüğü ırktan biri önünde duruyordu ve kendisini yemesine izin vermiyordu.
Lucifer’ın en büyük zayıflığı insan ırkıydı. Onlardan nefret ediyordu ama o da tıpkı Ammon ve Agares gibi izin olmadığı sürece zarar verici bir harekette bulunamazdı.
Astaroth başını çevirip Anna Maria’ya ardından tekrar Lucifer’a baktı. “İzninizle kadın bana ait” dedi en sonunda. “Burada kalmasına izin vermeniz için yalvarıyorum size”
Paimon’dan küçümseyen bir ses çıktı. Küçük kız kardeşi şu an içten içe kıskançlık krizleri yaşıyordu. Uzun süre tek dişi olmanın keyfini sürmüştü artık kendisine bir rakip gelmişti ve ruhu çok dikkat çeken bir dişiydi.
Lucifer, bir süre sessizce Anna Maria’ya baktı. Ardından neşeli bir şekilde gülümsedi. “Sana aitse sorumluluğu sana aittir, Astaroth” dedi en sonunda. “Eminim Anna Maria’mızda bundan memnun olacaktır”
Bunun üzerine Astaroth başını eğerek teşekkür etti ve arkasını dönüp kapıya doğru yürüdü. Anna Maria’da hemen peşinden onu takip etmeye başladı. Kapıdan çıktıkları anda Astaroth onun elinden tuttuğu gibi karanlık ikisini de sarmaladı ve genç kadın kendisini bir yatak odasında buldu.
Devasa siyah kadife örtülerin serildiği yatak hemen odanın ortasındaydı. Kan dolu bir havuz yatağın önünde duruyordu ve devasa pencereler dışarıdaki yıkık ve kıyamet sonrası manzaraya bakıyordu. Oda o kadar büyüktü ki Anna Maria tamamını iki günde falan ancak gezerdi.
Her bir iki basamak sonunda başka bir odaya çıkıyor gibi görünüyordu ama genç kadının aklı başka bir yerdeydi. “Kız kardeşinle mi yatıyordun?” diye sordu birden. İnsan yanı buna çığlık atıyordu resmen. Midesinin bunu kaldırması zordu.
“Ben değil Ammon yatıyor” dedi sakince. “Ama sanırım bazen benim görüntümle yapıyor. Böylece Paimon ben olduğumu sanarak memnun oluyor, Ammon’da ondan öfkesini çıkarıyor. Sanırım Paimon hangimizin hangimiz olduğunu anlamıyor”
O aslan başlı adam mı? Ah, geldiği yeri küçümsemişti. Anlayamamıştı bile. O küçük ve sevimli görünen çocuk gözünün önünde kardeşini yemişti. Gerçi kardeşi de Anna Maria’ı yemeye çalışmıştı. Elini karnına götürdü ve yorgun bir şekilde yatağa çöktü.
Böyle bir şeyi yaşadığına gerçekten inanamıyordu. Az önceki her şey bir kâbus gibiydi. Ancak nefes alabildiğini hissedebiliyordu. Lucifer’ın onu görüntüsüyle kandırdığı ise bir gerçekti. Onu ilk gördüğünde olduğu melekle karşı karşıya kalmış gibi hissetmişti.
Ancak onunla konuşurken gerçekte olduğu yaratığı gizleyememişti. Astaroth, sakince üzerindekileri çıkardı ve çıplak bir şekilde kadının gözleri önünde kan havuzuna girdi. Ardından da başını geri yasladı ve derin bir nefes aldı.
Her şey beklediğinden daha kolay olmuştu ve bu hiç de iyiye işaret değildi. Herkes gözüne Anna Maria’yı kestirmişti. Ruhunun cehenneme girdikten sonra bile yanmamış olması onu muhteşem bir yemek malzemesi yapıyordu. Açıkçası Astaroth bunun olacağına emindi. Ruhu yanacaktı ve o bir iblise dönüşecekti. Ancak kadın hala olduğu gibi karşısında duruyordu.
Paimon, kıskançtı ve Anna Maria’yı öldürmek isteyecekti. Agares, onun etini yemek isteyecekti, Beelzebub, sadece ona işkence ederek eğlenmek isteyecekti, Mammon, öfkesini ondan çıkarmak isteyecekti çünkü Paimon’un hislerinden etkileniyordu. Ammon, pek umursamazdı muhtemelen. Genellikle sarhoştu zaten ancak Belia, Astaroth’a yapılan bu ayrıcalığı kabul etmediği için onu öldürmek isteyecekti.
Ve tabi ki…
Sıradan bir insanın krallığında bir prenses olarak yaşamasına asla izin vermezdi. Her ne kadar Anna Maria, hemen öncesinde vampire dönüşmüş olsa bile yine de bunu kabul etmezdi. Onun ruhunu yemek için her türlü şeyi yapmaya hazırdı hiç şüphesiz.
Astaroth, onu hepsinden koruyamazdı. Özellikle de Lucifer’a karşı zayıftı. İstedikten sonra hiçbir şey yapamazdı ve onu engelleyebilecek tek şey Anna Maria’ydı. İrade gösterip kendisinden uzak tuttuğu mühletçe yaşardı. Ancak bunu yapabileni de hiç görmemişti.
“Astaroth”
Erkek başını çevirip ona baktı. Endişeli görünüyordu. Gördüklerini hala idrak edememiş gibiydi tam anlamda. Bir an önce algılasa kendisi için daha iyi olurdu. “Şimdi ne olacak?” diye sordu Anna Maria.
Şimdi ne olacak? Açıkça bir cevabı vardı ama hoşuna gitmeyecekti. Ancak bütün bunlar onun seçiminin sonucuydu. Ne kadar hızlı bunu fark ederse o kadar hızlı sorumluluk alırdı. “Hayatta kalmaya çalışacağız” dedi erkek. “Cehennemde başka türlüsü olamaz”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ EVLİLİKLER FİNAL KİTABI- LANETLİ CADI
Fantasy. Boynuzları ve uzun dişleri, parlak simsiyah teni ve kıpkırmızı gözleriyle gerçekte olduğu iblis orada duruyordu. Tıpkı ilk gördüğü zamanki gibiydi. "Bu insan maskesini takmayı seviyor musun?" diye sordu en sonunda. Elini bir kere daha erkeğin önün...